TÜİK verilerine göre işsiz sayısının 4 milyon olduğunu, ancak gayri resmi verilere göre bu rakamın 6-7 milyon civarında olduğunu belirten Ekonomist Sinan Bayraktar, “En büyük tehlike genç işsizlerin olmasıdır. 17-41 yaş aralığında işsiz olanların oranı yüzde 37. Bu çok ciddi bir rakamdır.” dedi.
Türkiye’nin 2018 yılından bu yana ekonomide yaşanan durumları değerlendiren Ekonomist Sinan Bayraktar, işsizlik rakamları, Emeklilikte Yaşa Takılanlar meselesi, kurların ve maliyetlerin yükselmesi gibi birçok konu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
“Döviz kurları ve yüksek maliyetler şirketleri yatırım yapamaz konuma getirdi”
Bayraktar, “2018 yılı, ekonomide darbe yediğimiz bir dönem. 2018’de döviz kurlarının patlaması, faizin aşırı yükselmesi bu yılın zor geçmesine sebep oldu. Bu durum, 2019 yılına da yansıdı. Bu arada ekonomide yüksek enflasyonla beslenen tüm kötülükler de geldi. Bunlara karşı hükümetin yeni ekonomik paket açıklaması, bazı tedbirler alması bir kısım iyileşmelere sebep oldu. Vergi gelirlerinin arttırılması için bir takım kaynak düzenlemeleri yapıldı. Bunlardan birisi de son gelen vergi yasasıydı. Turizme, dijital hizmetlere, değeri yüksek konut satışlarına vergi getirdiler. Oradan 6 milyar TL gibi bir gelir hedeflendi. Zaman zaman düzenlemeler yapılsa da şirketler hala zorda. Yüksek maliyetler, ÜFE’nin artışı şirketleri zora soktu. Döviz kurları ve yüksek maliyetler, şirketleri yatırım yapamaz hale getirdi.” diye konuştu.
Geçen yıl ve bu yılın Eylül-Ekim aylarında sınırda yaşanan hareketliliğin ülkeyi ciddi manada sıkıntıya soktuğunu belirten Bayraktar, bu durumun Alman otomotiv markalarından birisi olan Volkswagen’in yatırım yapma kararlarını bile askıya aldırdığını söyledi.
“İnşaat sektörü motor görevi gören bir sektördür”
Ekonominin çok kötü olmadığını, ancak durağan şekilde seyrettiğini hatırlatan Bayraktar, “Ekonomide fırtınadan önce sessizlik gibi bir durağanlık var. Döviz kurları çok artmıyor. Çok kötü değil. İnşaat sektöründe çok büyük düşüşler oldu ama şimdi bir kımıldama var. Faizlerin düşürülmesi burada etkili oldu. Küçük rakamlarla iyiye doğru gidiyor. Bu sektör çok istihdam alan, işsizliği düzelten bir sektör. Siyasilerin yatırım yaptığı alanlardan birisi de inşaat sektörüdür. Yapısal değişimleri sağlayan sektör, inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü motor görevi gören bir sektördür. Sektörün büyümesi gerekiyor. Ama dikey kuleleri ve kötü inşaatları eleştiriyoruz. İnsan sağlığını bozan plazalar gibi yapıları hep eleştirdik. ”şeklinde konuştu.
“17-41 yaş aralığında işsiz olanların oranı yüzde 37”
Bayraktar, TÜİK verilerine göre işsizlik yüzde 14. Benim hep söylediğimi bir rakam var. İşsizlik yüzde 12’yi geçmemelidir. Yüzde 12 kırılma noktasıdır. Biz onu geçtik. TÜİK verilerine göre işsiz sayısı 4 milyon ama gayri resmi verilere göre bu rakam 6-7 milyon civarındadır. En büyük tehlike ise genç işsizlerin olmasıdır. 17-41 yaş aralığında işsiz olanların oranı yüzde 37. Bu çok ciddi bir rakamdır. Bu yaş aralığı geçinmek, evlenmek, kendi yaşamını sürdürmek zorunda olan gençlerdir. Bunların işsiz olması ciddi sıkıntılar yaşanmasına, travmaların yaşanmasına sebep oluyor. Allah muhafaza sokaklardaki hareketleri doğuruyor. En büyük korkumuz da budur.” ifadelerini kullandı.
“Ülke genelinde özel sektörü teşvik eden tedbirler alınmalıdır”
Güney Amerika ülkelerinde, Fransa’da, Latin Amerika ülkelerinde ve bazı Kafkas ülkelerinde yaşanan olumsuzlukların başında işsizliğin geldiğini vurgulayan Bayraktar, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye bir mülteci cenneti oldu. Bugün İstanbul’da kafelerde Özbekler, Türkmenler ucuza çalışıyor. Bu durum iş alanını daraltıyor. Şuanda gördüğüm en büyük sorunlardan birisi de budur. Bunun çözüme kavuşması için yatırımın yapılması gerekir. İşyerleri, fabrikalar açılmalı, yeni istihdam politikaları hayata geçirilmelidir. Devlet, istihdamı arttırıcı politikalar yapmalıdır. Kamuda istihdamı arttırmak çözüm değildir. Aksine bu, devletin yükünü arttırır. Devlet, yatırım yapan özel sektöre daha uygun vergilerle yardımcı olmalıdır. Çin’de bunun örneği var. Bunlar incelenerek ülke genelinde özel sektörü teşvik eden tedbirler alınmalıdır.”
“Ortadoğu’da en iyi ülkelerden birisi Türki’yedir”
Ekonominin kötüye gitmesinin yanı sıra refah düzeyinin arttığı gibi haberlerin çıkmasına ilişkin konuşan Bayraktar, şunları aktardı:
“Refah düzeyi kaç milyon kişiye yansıyor. 1,5 milyar nüfusu olan Çin’de yaklaşık 400 milyon kişinin milli geliri 150 bin dolar civarında. O ülkenin yapısına bakıldığında oran olarak küçük bir rakama denk geliyor. Bizde de refah düzeyi yüksek olan kesim o kadardır. Genç kuşağın tüketim harcamaları aşırı boyutlarda. Borçlanarak harcama yapıyorlar. 1970’lere göre ülkede gelişmişlik var. Bu ülke 1970’lerin ülkesi değil ama o zaman 30 milyon olan ülke nüfusu şimdi 85 milyona ulaştı. Hem yüzeyde, hem de yapısal anlamda ülkede ciddi gelişme var. Ancak birçok kişi asgari ücretle geçiniyor. Kayıt dışı ekonomi var. Nereden geldiği belli olmayan gelirler var. Örneğin arsası olan birisine müteahhit gidip inşaat yapma karşılığında 15 daire veriyor. Kişi bir anda zengin oluyor. Bunlar kayıtlara yansımaz. Bunları TÜİK verilerinde göremezsiniz. Tabii bu durum memnuniyet vericidir. Ülkenin bütün fertleri düzgün bir şekilde yaşasın, refah düzeyleri yükselsin. Devletin açıkladığı rakamlara göre milli gelirimiz 9 bin dolar. 20 bin dolarlara çıkmamızı çok zor sağlarlar. Yine de Ortadoğu’da en iyi ülkelerden birisi Türki’yedir. İran’da benzine yüzde 50 zam yapıldı diye kıyametler kopuyor. Oysa benzini bizim paramızla 1,5 TL’ye alıyorlar. Aşırı artış olunca halk sokağa döküldü. Birileri tetiklemiş olabilir ama yine de sıkıntı var. Çünkü benzini karne ile alıyorlar. 60 litreden sonrasına aşırı fiyat biçiliyor. Bu açıdan bakıldığında refah düzeyimiz kötü değil ama çok iyi de değil.”
“Erken seçim olması halinde EYT konusu seçim malzemesi olabilir”
Uzun süredir tartışılan ancak son günlerde meclisin dahi gündemine gelen Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) meselesini de değerlendiren Bayraktar, şu ifadelere yer verdi:
“EYT toplum için bir sorundur. Erken emeklilik çok iyi bir şey değil. Toplumun bilgili insanları bildikleriyle kenarda oturursa, bir anlam ifade etmez. Bir de bunun ekonomiye yansıması var. Türkiye 1999-2000’lı yıllara kadar genç emekliler cennetiydi. Bu durumu düzeltip kademeli geçiş yaptılar. 54-55 yaşlarında emekli olacaklar diye bir sistem konuldu. Tabi bu duruma bakıldığında kazanılmış hak ihlaline giriyor. İnsanlar emekli olacak diye hayal kurup çalışmışlar ama bir anda hayal kırıklığına uğramışlar. Bu, Türkiye’nin ciddi bir sorunudur. Ancak Cumhurbaşkanına danışmanları tarafından bu konu ile ilgili talep gitti. O da durumun araştırılmasını istedi. Olay bu şekilde gündeme geldi. cumhurbaşkanının konuyu ele alması konuyu çözecekmiş gibi anlaşıldı. Oysa baştan beri bunun böyle olmayacağını biliyorduk. İnceleme sonrasında rakamların çok büyük boyutlara ulaştığını görünce seçim kaybetme pahasına bile bu konu ile ilgili bir şey yapamayacaklarını söyledi. 8 milyon EYT ’li var. Bunların devlete ilk etapta maliyeti 100 milyar (eski parayla 100 katrilyon). SGK ’nın şu anda 100 milyar TL açığı var. Hala prim gelirlerinden ekside ancak devlet takviye ediyor. Bu, büyük bir sıkıntıdır. Konunun çözüleceğini zannetmiyorum ama yine de milletvekilleri, ittifaktaki parti yetkilileri daha makul bir çözüm bulunması için çalışma yapıyorlar. Bunun çözümü sadece işsizlikte bir kısım düzelmenin olmasına katkısı olur. Bana kalırsa makul çözümler getirilebilir. Öyle görünüyor ki bu mesele kapanmayacak. Hatta erken seçim olması halinde bu durum seçim malzemesi olarak da kullanılabilir.” (Nizamettin Aşkın- İLKHA)