Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından kasım ayının "sahabe ayı" olarak ilan edilmesi münasebetiyle Peygamber Şehri Şanlıurfa’da "Yolumuzu Aydınlatan Yıldızlar: Hazreti Hatice ve Hazreti Sad Bin Ebi Vakkas" temalı program düzelendi.
Yenişehir Mahallesi’nde bulunan Devlet Su İşleri (DSİ) Konferans Salonu’nda düzenlenen ve sunuculuğunu Abdüsselam Bucak’ın yaptığı program, Molla İbrahim Durmaz tarafından okunan Kur’an-ı Kerim ile başladı.
Programda daha sonra Hazreti Hatice ve Hazreti Sad Bin Ebi Vakkas’ın hayatlarının ve mücadelelerinin anlatıldığı sinevizyon gösterisi ile devam etti. Hazreti Hatice’nin anlatıldığı gösteride; Hazreti Hatice’nin örnek anneliği, iffeti, ahlakı, sadakati, Peygamberimize olan muhabbeti, ilk mümin oluşu ve fedakârlığından örnekler verildi. Hazreti Sad Bin Ebi Vakkas’ın anlatıldığı gösteride ise; Sad Bin Ebi Vakkas’ın mücadelesi, fedakârlığı, cesareti, heybeti, takvası ve Peygamber’e olan sevgisinden örnekler sunuldu.
Programda daha sonra ilahi ses sanatçıları tarafından sahabeler üzerine yazılan ilahi ve marşlar seslendirildi.
Programa konuşmacı olarak katılan İlahiyatçı-Yazar Mehmed Göktaş, Sad Bin Ebi Vakkas’ın hayatından ve mücadelesinden kesitler sundu.
İlk günde Müslüman olmanın basit bir olay olmadığına dikkat çeken Göktaş, "Zor zamanda Müslüman olmak, zor zamanda İslam için bedel ödemek öyle basit bir olay değildir. Hazreti Ömer (Radiyallahu anh), Irak ve İran’a sefer yapacak. Çünkü İslam ordularının oraları fethetmesi gerekiyor. Oturmuşlar Medine’de konuşmuşlar. Bir türlü gidecek bir adam bulamamışlar. Kara kara düşünürken Sad Bin Ebi Vakkas’ın mektubu başka bir münasebetle oraya gelmiş. Sad’ın mektubunu görünce okumuyorlar. ‘İşte İran’a gidecek bu dur’ diyorlar.’ Bu basit bir olay değildir. Sad Bin Ebi Vakkas, İran’ı fetheden başkomutandır. Sad ilk günde, acı günde Müslüman olmuştur." ifadelerini kullandı.
"Allah bedel ödeyenlerin ödedikleri bedeli asla zayi etmeyecektir"
Günümüz Müslümanlarının da sahabeler gibi muhacir ve mücahit olduğunu belirten Göktaş, "70 yaşında bir Müslüman camiye düzenlenen baskınla içeri alınıyor. O’na gözaltında ‘konuşacaksın’ diyorlar. O’da ‘ne konuşayım’ diyor. Polisler, O’na örgüt üyesi olduğunu, örgüt ile ilgili bilgi vermesini istiyorlar. Yaşlı adamda ‘eğer örgütsek beni camiden aldınız. Örgütün diğer üyelerini benden soruyorsanız, onlar da camidedir. Gidin oradaki çocukları ve adamları da alın’ diyor. Daha sonra kendisine işkence ediyorlar. Yaşlı Müslümanı konuşturamayınca da bir battaniye getirmişler. Battaniyeyi yere sermişler. Daha sonra kalıp kalıp buzları kırarak battaniyenin üzerine koymuşlar. Adamı çırılçıplak soyarak ellerini ve ayaklarını bağlamışlar. Daha sonra battaniyeyi adama sarmışlar. Adam daha sonra kendinden geçmiş. Uyandığında her tarafı buz gibi olmuş. Adam da ne erkeklik ne de böbrek kalmış. Allah asla bunları zayi etmeyecek, bunları unutmayacaktır. Allah bu işkence gören kardeşleri bin 400 sene önce yaşaması halinde mi muhacir ve mücahit sayacaktı? Allah bedel ödeyenlerin ödedikleri bedeli asla zayi etmeyecektir." diye konuştu.
"Dünyanın dört bir tarafında Allah’ın dini için canlar veriliyor"
Günümüzde bazı beldelerde Müslümanların yaşadığı sıkıntıları hatırlatan Göktaş, "Bu coğrafyanın çocukları ciddi bedeller ödediler. Aynen ilk günün Müslümanları gibi… Daha halen bıçak sırtında olanlar var. Geçmişe oranla biraz serbestlik ve emniyetimiz var ama her şey bir an da dönebilir. Dünyadaki olayları görüyorsunuz. Elhamdülillah bu coğrafyanın çocukları, güzel bir temele sahip… Sadece bu coğrafyanın değil, dünyanın birçok yerinde Allah’ın dini için büyük bedeller ödeniyor. Bir yönüyle üzülüyoruz ve ağlıyoruz. Bazı hocalarımız camide dua ediyorlar onları görüyorum, üzülüyorum. Şöyle dua ediyorlar; ‘ Yarabbi! Şu an yaptığımız duaları Kâbe’de yapılan dualara ilhak eyle, yaptığımız duaları Arafat ve Müzdelife’de yapılan duaların içine kat…’ Bu duaları yapın ama bir de şöyle dua yapın. ‘Allah’ım! Şu an bizim burada yaptığımız duaları Suriye, Arabistan, Firavun Sisi’nin zindanlarında yapılan duaların içine kat.’ İlk günkü gibi, Mekke gibi Elhamdülillah dünyanın dört bir tarafında Allah’ın dini için canlar veriliyor, ömürler veriliyor. Zindanlar dolduruluyor, muhacirler var." şeklinde konuştu.
Araştırmacı-Yazar Özkan Yaman ise konuşmasında günümüzde ailelerin yaşadıkları sıkıntılara ve Hazreti Hatice’nin örnek kişiliğine değindi.
"Yuvalarımız ve ailelerimiz ile ilgili endişeliyiz"
İslam düşmanlarının Müslümanları kadın ve aile üzerinden vurmak istediğini belirten Yaman, "Yuvalarımız ve ailelerimiz ile ilgili endişeliyiz. Hem de çok endişeliyiz. Her yıl boşanmalar yüzde 10 artıyor. Geçen yılki rakamlara göre 150 bin boşanan aileden bahsediyor. Evlilikler de azalıyor. Geçen yıla oranla evlenenlerin sayısı yüzde 3 azalmış. Evlilik yaşı sürekli yükseliyor. Eskiden 24 olan evlenme yaş ortalaması, şu an 30 yaşına dayanmış. Bunlar sıradan bazı problemler olarak gözükebilir. Bir de dıştan gelen saldırılar var. İslam âlemini, işgal ve katliamlarla durduramayan ve sindiremeyen dünyanın lanetlileri; Müslümanları maalesef aile ve kadın üzerinden vurmak istiyor. Bu saldırılar sözleşmelerle dikta ediliyor. ‘İstanbul Sözleşmesi’ ile zorlanıyor. Öyle açık saldırılıyor ki şu an Türkiye’deki ahlaksız derneklere Avrupa ve Amerika’dan korkunç miktarlarda para aktarılıyor. Cinsi sapıklara, feminist yapılara milyon dolarlar ve Eurolar aktarılıyor. Niçin veriliyor bu paralar? Kadını ve aileyi bozmak, yuvaları dağıtmak, cinsiyeti ve ahlakı bozmak için veriliyor. Maalesef genç evliklerin cezalandırıldığı bir dönemdeyiz. 18 yaşından küçük kız ile evlenen 8 bin kişinin hapse atıldığı bir ülkedeyiz. Zina ve fuhuş ettiği zaman ödüllendiriliyor, nikâh ile evlenildiği zaman cezalandırılıyor." dedi.
"Peygamberimizi ferahlatan Hazreti Hatice’dir"
Hazreti Hatice’nin Peygamber Efendimizin en büyük dayanağı olduğunu ifade eden Yaman, "Biz işe gidiyoruz. Sabah trafiğe çıktığınız zaman bir saatte o günkü stres limitinizi dolduruyorsunuz. Gergin ve sinirli oluyorsunuz. O hal ile eve geldiğiniz zaman sizi eşiniz bekliyor. Kadın da size ‘neden bunu almadın ve etmedin’ diye bir sürü şey söylüyor. O halde yutkunuyorsunuz, sabır ediyorsunuz. Peygamber Efendimizin ise omuzunda öyle bir yük vardı ki. Risalet yükü var, Allah’a hesap verecek. Bütün insanlar ona düşmanlık yapıyor. Sırtına deve işkembesi atılıyor. Sağa dönüyor hakaretler görüyor. Sola dönüyor küfürler ediliyor. Sahabelerinin gördüğü işkencelere şahit oluyor. Her gün işkence ve keder görüyor. Parası, arkası ve devleti yok. Hiçbir şeyi yok. Ama aynı zamanda görevli ve vazifeli… O yorgunluk ve çile ile eve geldiği zaman onun bütün stresini, yorgunluğunu, hüznünü, kederini ve yüzüne yansıyan acılarının hepsini silen birisi var evde… Kimdir O? Hazreti Hatice’dir. Birçok ayette bahsedilen vasıta ve vesile Hazreti Hatice’dir. O’nu ferahlatan, zenginleştiren, göğsünü ferahlatan, şanını yücelten Hazreti Hatice’dir. Bir kadın bu kadar mı sekine sahibi olur. Bu kadar mı teselli edici olur." diye konuştu.
Program daha sonra yeniden sahneye davet edilen ilahi ses sanatçılarının seslendirdikleri eserlerin ardından Hamza Küçükbayrak tarafından yapılan dua ile sona erdi. (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)