Amerika ve uluslararası kurumlar! GÜÇLÜNÜN HUKUKU

ABD Başkanı Donald Trump, Afganistan’da savaş suçları işledikleri için yargılanan 2 ordu subayı hakkında af çıkardı.

Ekleme: 17.11.2019 10:44:06 / Güncelleme: 17.11.2019 10:44:06 / H.S Haber Yorum
Destek için 

Hasan Sabaz / Doğruhaber

ABD Başkanı Donald Trump, Afganistan’da savaş suçları işledikleri için yargılanan 2 ordu subayı hakkında af çıkardı.

Bu olay ABD’nin insan haklarına bakışta nasıl şaşı davrandıklarını ortaya koyması açısından önemli bir örnektir.

Amerikan zihniyeti yaptığı katliam ve tahribatların tümüne makul bir açıklama buluyor ve uluslararası enformasyon ağlarını kullanarak kendini haklı çıkarabiliyor.

Bir Amerikalının ölümü üzerinden başka ülkeleri bombalayabiliyor ve bu arada yüzlerce sivil kadın ve çocuğun ölümüne neden olabiliyor.

Amerika Afganistan’da çok sayıda düğün konvoyu, cami, okul ve hastane bombalayarak binlerce sivilin ölümüne neden oldu.

Af konusu da Afganistan ile alakalı olduğu için oradan bir örnek verelim.

ABD, Afganistan´da 2015’te Sınır Tanımayan Doktorlar örgütüne ait bir hastaneyi bombalamış ve 42 kişiyi vahşice katletmişti.

İşlenen katliam o kadar açıktı ki, mazeret bulmaya imkan yoktu. Hastanenin koordinatları Amerikan ordusuna önceden verilmişti.

Konu uluslararası platformlarda tartışılmaya ve Amerikalıların hesap vermesi gerektiği söylenmeye başlandığında Pentagon itiraz etti.

ABD’nin askeri yetkilileri saldırının savaş suçu sayılamayacağını, çünkü olayda kasıt olduğunu düşünmediklerini bildirdi.

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel hastanenin “vurulmayacak yerler” listesinde olduğunu fakat olaya karışan askerlerin bu listeye ulaşımı olmadığını söyledi.

 “Yaptığımız soruşturma sonucunda bazı askerlerin angajman kurallarına ve silahlı çatışma yasalarına uymadıkları belirlendi. Ancak bu savaş suçu kapsamına girmiyor. Bu durum ‘insan hatası´, ‘ekipmanların arızalanmasından’ kaynaklanıyor. Ayrıca ekip içerisinde hiç kimse saldırılan hedefin bir hastane olduğunu bilmiyordu.”

Normalde bu durumda ne olur?

Evet, askerlerin haberi yoktur ya da yanlış bilgi almışlardır ve mazur görülebilirler; ama bu onlara bu bilgiyi vermeyen komutanlığın suçlanmasını engellemez.

Eğer hastanenin yeri komutanlığa bildirilmiş ve komutanlık saldırı emrini verirken bu bilgiyi operasyon birliğine vermiyorsa burada katliamın sorumlusu komutanlık, Pentagon ve onları yargılamayan Beyaz Saray’dır.

Ama yazının başında gördüğünüz gibi Beyaz Saray, hiç yetkisi olmamasına rağmen “savaş suçu” işleyen subayları affedebiliyor.

Bu durumlarda “katillerin başı” ve asıl suçlu durumundakiler değil sadece mağdurların “affetme yetkisi” vardır.

Savaş suçları Amerika’ya karşı işlenmemiş ki, Amerikan başkanı onları affedebilsin!

Uluslararası kurumlar ise tehditlerden çekindikleri için soruşturma açmaya yanaşmıyorlar.

Suriye, Yemen ve Libya için soruşturmalardan söz eden kurumlar söz konusu Amerika olunca geri adım atıyorlar.

Bundan bir süre önce Amerika adım atmaya çalışanlara açıkça dişlerini gösterdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD'nin, Afganistan işgali sırasında işlediği savaş suçlarıyla ilgili soruşturma yapmak istedi.

UCM Başsavcısı F. Bensouda, ABD'nin Afganistan'da açıkça işlediği ve uluslararası yasalarda karşılığı belli olan savaş suçlarıyla ilgili soruşturma talebinde bulunmuş, mahkeme de ABD askerleri ile CIA'nın savaş suçlarına ilişkin soruşturma başlatılacağını açıklamıştı.

Amerika bu adım üzerine açıkça tehditlere başlamıştı.

Beyaz Saray, Afganistan'da veya başka bir yerde Amerikan askerleri hakkındaki “savaş suçu” iddialarını soruşturmaya veya bu konuda kovuşturma başlatmaya teşebbüs eden UCM personeline vize vermeyeceğini veya personelin vizelerini iptal edeceğini açıklamıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, konunun sadece Amerika ile de sınırlı olmadığını söyleyerek tehdit dilini alenileştirmiş ve şunları söylemişti: "Amerikan, İsrail ya da müttefik personelimizi burada yargılamaya yönelik herhangi bir adım sert ve güçlü bir karşılık bulacaktır."

Yapılan tehditlerden sonra UCM, soruşturma talebini reddetmiş ve geri çekilmişti.

Ortada dünyaya ve dünyadaki kurumlara baskı ve şiddetle yön vermeye karar vermiş olan bir eşkıya var ve herkes itirazlarını da önerilerini de bunları hesaba katarak yapmak durumundadır.

Hayaller bir tarafa dünyada işleyen “Hukukun gücü” değil “Güçlünün hukuku”dur.