TEKNOLOJİ SERVİSİ ÖZEL
Paranın gelişim süreci Batı’da ve İslâm dünyasında genelde paralel bir çizgide seyretmiştir.
Ancak faizin haramlığı konusunda Hristiyanlıktaki dönüşüm ve kırılma Müslüman toplumlarda gerçekleşmemiştir.
Ayrıca konuyla ilgili hadislerin bulunması sebebiyle parasal işlemlerdeki peşinlik şartına sıkı bir şekilde riayet edilmiş, bunun sonucunda para piyasalarında yer alan birçok işleme cevaz verilmemiştir.
İki yaklaşım arasındaki derin farklar sebebiyle para piyasaları Batı’da oldukça gelişmiş, fakat bu gelişme beraberinde büyük bir sanallaşmayı da getirmiştir. Nitekim emtia piyasalarında gerçek teslimle sonuçlanan işlemlerin oranı sadece %3 iken devasa büyüklüğe ulaşan Forex piyasasında ise hiçbir işlem teslimatla sonuçlanmamaktadır.
Bu durum, temeli reel işlemlere dayanan doğal bir ekonomi modelini sunan İslâm iktisadının ana ilkeleriyle uyuşmamaktadır.
“ORTAYA ÇIKABİLECEK SORUNLARDA MUHATAP OLUNACAK YETKİLİ BİR MERCİ YOK”
Kripto para sisteminin henüz tam bir şekilde bilinmemesi, daha çok gayri meşru alanlarda kullanılması ve ortaya çıkabilecek sorunlarda muhatap olunacak yetkili bir mercînin bulunmaması sebebiyle çağdaş fıkıhçıların ve fetva heyetlerinin konuyla ilgili yaklaşımı olumlu değildir.
Nitekim Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından yayınlanan fetvada da bu tutum açıkça görülmektedir: “Kullanıcılar arasında değişim ya da kıymet ölçüsü olarak genel kabul gören, kaynağı itibariyle kullanıcılara güven veren her türlü paranın kullanımı caizdir. Bu noktada önemli olan husus, para olarak bilinen değişim aracının kendi özünde yani üretim şeklinde, sürüm aşamalarında ve muhataplık niteliğinde büyük belirsizlik (garar) içerip içermemesi, bir aldatma (tağrir) aracı olarak kullanılıp kullanılmaması ve belli bir kesimin haksız ve sebepsiz zenginleşmesine vesile olup olmamasıdır.
Son yıllarda ortaya çıkan ve birçok çeşidi bulunan, dijital kripto paralardan her birini kullanmanın hükmünü yukarıdaki genel ilkeler doğrultusunda değerlendirmek gerekir. Buna göre kendi özünde ciddi belirsizlikler taşıyan, aldanma ve aldatma riski ileri düzeyde olan, dolayısıyla herhangi bir güvencesi bulunmayan ve kamuoyunda saadet zinciri olarak bilinen uygulamalar gibi belirli kesimlerin haksız ve sebepsiz zenginleşmesine yol açan dijital kripto paraların kullanımı caiz değildir.”
“OLUMSUZLUKLAR ORTADAN KALDIRILIRSA…”
Fetvanın girişinde yer alan tanım, kripto paraların da gerekli şartları (genel değişim aracı, kıymet ölçüsü ve kullanıcılara güven verici olması) taşıması halinde para olarak kabul edilebileceklerinin işaretini vermektedir.
Ancak devamında sayılan olumsuzlukları taşımaları sebebiyle şu an için sedd-i zerâi ilkesi çerçevesinde cevaz verilmemiştir. Dolayısıyla, bu olumsuzluklar ortadan kaldırıldığında ve ilgili şartları taşımaları halinde bunlar da para olarak kabul edilebilir. Nitekim DİYK, konunun yeni ve bu alandaki değişimlerin devam ediyor oluşunu göz önünde bulundurarak kripto paralar hakkında nihaî bir karar almamış, ortaya çıkacak yenilikler ve yapılacak düzenlemelere göre değiştirilebilecek bir fetva metni oluşturmuştur. Dolayısıyla tartışmaya konu olan husus, kripto paraların özellikleri ve işlevleridir.
Kripto paralarla ilgili olumsuz tavır takınan fıkıhçılara ve fetva heyetlerine, Müslümanların bu alanda da geri kalmalarına sebep olunduğu şeklinde eleştiriler yöneltilmektedir. Ancak yukarıda da ifade edildiği üzere bu konuda cevaz verilmeyen husus, bugün kripto paraların ortaya çıkardığı olumsuzluklar ve gelecekte bunların daha da büyüyeceği korkusudur.
Dolayısıyla bu olumsuzluklar ortadan kaldırılırsa bu olumsuz tavır da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Öte yandan kripto paraların dayandığı sistem olan BlockChain, sadece ekonomik alanda değil, diğer birçok alanda da insanlık için faydalı işlerde kullanılacak bir kapasiteye sahiptir.
Devlet ve özel sektörün, çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırması ve zaman kaybetmemesi elzemdir.