Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz Kürtlere değil, PYD/YPG'ye karşı operasyon yapıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Altını çizerek ifade etmem gerekirse, biz Kürtlere değil, PKK, onun yan kuruluşları durumunda PYD/YPG'ye karşı operasyon yapıyoruz" dedi.

Ekleme: 13.10.2019 15:25:12 / Güncelleme: 13.10.2019 19:32:32 / Güncel
Destek için 

Ankara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Ofisi'nde gazete, televizyon ve ajansların yöneticileriyle bir araya geldi.

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle oldu:

"Bölücü terör örgütü, Amerika tarafından 30 bin kamyonluk silah, mühimmat ve araç gereç teçhiz edilmiş olmasına rağmen ciddi bir direniş ortaya koyamamıştır. En son geçen hafta 400 kamyon daha gelmek suretiyle, araç, gereç silah vesaire bunlarla beraber ve tabii bizler bunların bir kısmını da ele geçiriyoruz. Ele geçirdikçe de neler oluyor bunu da görüyoruz. Özellikle şu anda Rasulayn şehir merkezi ve 4 köy kontrol altına alınmıştır. Tel Abyad tarafından da 17 köy kontrol altına alınmış, şehir merkezi iki taraftan kuşatılmıştır."

"Suriye Milli Ordusu, biliyorsunuz Özgür Suriye Ordusu, daha sonra ad değiştirmek suretiyle bu hale dönüştü. Tabii biz sadece belli bir bölgeyi kontrol altına almayı değil, aynı zamanda bunu askerlerimizi ve Suriye Milli Ordusu saflarından savaşan kardeşlerimizi en az riske atarak yapmak istiyoruz. Teröristlerin karşımızda dayanmayacağını zaten biliyorduk. Önemli olan en az kayıpla, en az acıyla bu süreci tamamlamaktır. Nitekim sahada askerlerimizin ve Suriye Milli Ordusu'nun, karşısında duramayan hainler, sınırlarımıza yakın yerlerden havan ve roketlerle sivil vatandaşlarımızı hedef alıyor.

Şu ana kadar Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep illerimizdeki yerleşim yerlerine yönelik 652 havan ve roket saldırısı olmuştur. Teröristler, saldırmak için Türkiye'nin henüz operasyon başlatmadığı yerleri seçiyorlar. Nitekim bu havan ve roketlerin yaklaşık yarısı Nusaybin ve Kızıltepe'ye düşmüştür. Teröristler saldırıları park, hastane, ibadethane, sokak gibi sivillerin bulunduğu yerlerden yapıyorlar. Amaçları Türkiye'nin karşılık vermesi halinde sivil kayıplar ortaya çıkmasını sağlamaktır. Hatta daha ileri gidiyorum. Kilise içinde atış yaptıkları bile vakidir. Bunları tabii biz İHA'larla tespit ediyoruz. Ancak biz kiliseye karşı bir harekatta bulunsak, bu defa bunu söyleyecekler, 'Bak gittiler Kiliseyi vurdular'. Bu fırsatı da onlara vermek istemiyoruz."

"Önemli bir bölümü çocuk olmak üzere 18 vatandaşımız şehit oldu, 140 vatandaşımız da yaralandı. Bildiğimiz gibi bu 18 vatandaşımızın arasında 9 aylık Suriyeli Muhammedimiz de var. Babasıyla görüştüm. Süleyman (Soylu) Bey kardeşimiz de ziyaretlerine gitmişti. Kendisiyle de görüştüğümde, yani 9 aylık evladını kaybetmiş babadan o cesamet, o sabır, o tahammül hakikaten her türlü takdirin üzerindedir ve harekat alanında da 2 askerimiz ile 16 Suriye Milli Ordusu mensubu şehit olmuştur. 27 askerimizle 57 Suriye Milli Ordusu mensubu yaralanmıştır. Buna karşılık ölü, yaralı ve teslim alma olarak etkisiz hale getirilen terörist sayısı 490 olmuştur. Bu 490'ının 440'ı öldürülmüş olanlar. Bunların içinde 26 yaralı var ve 24 tane de teslim alınan var. İçeri girerken son nihai tablo bu. Şu ana kadar kontrol altına alınan alanın büyüklüğü 109 kilometrekaredir. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza Rabbim'den acil şifalar diliyorum."

"Birinci konu bu operasyonun ardından Suriye'de bulunan DEAŞ'lıların durumudur. İkinci konu bu operasyonun terör örgütünü mü yoksa Kürtleri mi hedef aldığıdır. Üçüncü konu ise, Türkiye'nin Suriye'de kontrolü altına aldığı bölgelerle ilgili gelecekteki hesabıdır. Kısaca da olsa her üç hususla da ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Türkiye, DEAŞ üzerinden ülkemizi itham etmeye kalkan ülkeler ve çevreler başta olmak üzere bu alçak örgüte karşı gerçek anlamda mücadele vermiş tek devlettir. Geçtiğimiz Perşembe günü Ankara'da yaptığımız il başkanları toplantımızda DEAŞ ile mücadelemizle ilgili olarak rakamları tüm detaylarıyla kamuoyu ile paylaşmıştım. Hala Suriye'de bulunan DEAŞ'lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu altını çizerek ifade ediyorum. Buna rağmen ülkemizi hala DEAŞ konusunda itham edenler, asla iyi niyetle hareket etmiyorlar. Harekatımızın Suriye halkını, özellikle de oradaki Kürtleri değil, teröristleri hedef aldığı açıkça ortadadır. Kendi güvenlik güçlerimizin ve vatandaşlarımızın hayatlarını riske atma pahasına sivillerin zarar görmemesi için sergilediğimiz hassasiyet, bunun en büyük ispatıdır.

Türkiye'nin asker gücü, şayet insani duyarlılığımız olmazsa, terör örgütün tüm operasyon sahasında birkaç gün içerisinde yerle yeksan etmeye yeterlidir. Ama biz adeta bir kuyumcu hassasiyeti ile çalışıyor, tek bir masumun burnunun bile kanaması için gayret gösteriyoruz.

Hele hele, operasyonumuzun Kürtleri hedef alması gibi bir durum asla söz konusu değildir. Tam tersine bu operasyonda en büyük desteği Suriye Kürtlerinden alıyoruz. Gerek önden gelen Kürt Sivil Toplum temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, gerekse askerlerimizin girdiği yerlerde gördükleri hüsnü kabul, bu durumun ispatıdır.

Altını çizerek ifade etmem gerekirse, biz Kürtlere değil, PKK, onun yan kuruluşları durumunda PYD/YPG'ye karşı operasyon yapıyoruz.

Kısacası biz, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmiyoruz, müsaade etmeyeceğiz. Tabii bunun altındaki gizliliği de sizler de inanıyorum ki çok çok iyi biliyorsunuz, bu terör devletinden ne kastettiğimiz..."

"Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği sağlandığında bundan en çok memnun olan ülke Türkiye'dir. Çünkü, hemen yanı başımızda, böylesine büyük insani dramların, istikrarsızlığın yaşanmasının en büyük faturasını biz ödedik, biz ödüyoruz. Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yok. Ama topraklarımıza göz dikenlere de acıma lüksümüz yok."

"Türkiye'nin bu meşru operasyonunu, işgal olarak tanımlayacak kadar şuurunu kaybetmiş, kaybeden, kaybedecek olan ülkeler çıktı. Aylardır söylüyor olmamıza rağmen, operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlar ve silah ambargoları gibi konularla tehdit edenlere rastlıyoruz. Türkiye'yi, bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar çok yanıldılar, çok yanılıyorlar. Her şeyden önce bu konunun ülkemiz ve milletimiz için taşıdığı önemin hala anlaşılamadığını görüyorum."

"Az önce Şansöyle Merkel'e söyledim. Dedim bak, hükümetinizde ortağınız Dışişleri Bakanınız bu ifadeyi kullanıyor. Bunu ne ile izah edeceksiniz. Bana bir şeyi izah edin dedim. Biz, sizinle NATO'da müttefik miyiz, değil miyiz? Yoksa terör örgütünü NATO'ya aldınız da benim haberim mi yok? dedim. Böyle bir garip yaklaşım olabilir mi? Siz, bizden yana mısınız, yoksa terör örgütünden yana mısınız?

Bir taraftan oturuyoruz, kalkıyoruz, dünyanın değişik yerlerinde terörle mücadele nasıl yapılır bunun tartışmalarını yapıyoruz, öbür taraftan geliyorsunuz şu anda bu terör örgütünün yanında yer alıyorsunuz. Amerika kalkıyor 30 bin tır silah, araç, gereç, mühimmat Irak üzerinden bunları terör örgütüne gönderiyor. Şu anda, bu silahlarla terör örgütü bize karşı savaşıyor.

Adana Mutabakatı'nın 5. maddesini nereye koyacağız? Biz şu anda Suriye'de niye varız? Rejim, teröriste karşı ayakta duramıyor. Duramadığı için biz de Adana Mutabakatı ile ne yaptık? Suriye'ye girdik. Suriye'ye giriş sebebimiz bu. Bizim böyle bir lüksümüz yok ama bu tacizlerden, bu teröristlerin saldırılarından artık gına geldi ve bunu yapmak durumunda kaldık."

"Ülkemiz 35 yıldır, terör tehdidi altındadır. Binlerce güvenlik görevlimizi, binlerce vatandaşımızı terör saldırılarında kaybettik. Terörün ülkemize maliyeti artık yüzlerce milyar dolar ile ifade ediliyor. Bir başka ifadeyle Türkiye 35 yıldır terörden ve bağlantılı sorunlardan gördüğü zararı, milli gelirine eklemiş olsaydı, herhalde bugün bulunduğumuz yerin üç kat önünde bir yerde yer alırdı. Örgüt mensupları bu niyetlerini alenen söylemekten de çekinmiyorlar. Nitekim daha operasyon başlar başlamaz ülkemiz topraklarına başlattığı saldırı, terör örgütünün gerçek yüzünü göstermiştir."

"Biz, bir yandan doğruları yapmaya, bir yandan doğruları anlatmaya devam edeceğiz. Kararlılığımızın karşısında bunların hiçbirinin önemi yoktur. İşte böyle bir ortamda sizler aracılığıyla hem milletimizi hem de dünya kamuoyunu aydınlatalım istiyoruz."

"Hisar'ı, Savunma Bakanlığı yönetiminde ASELSAN ve ROKETSAN tarafından tamamen milli ve yerli olarak geliştirdik. Dün yapılan nihai tesislerde Hisar-A alçak irtifa hava savunma füze sistemi hedefi yüzde 100 başarıyla imha etmiştir. Bu önemli ve kritik bir başarıdır. Hisar'ı bizim mühendislerimiz, bizim kaynaklarımız, bizim çalışanlarımız, bizim kurumlarımız velhasıl bizim milletimiz yaptı. Hisar Projesi askeri üs, liman, tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunmasını amaçlıyor. Sabit ve döner kanatlı uçaklara, seyir füzelerine, havadan karaya atılan füzelere ve insansız hava araçlarına karşı etkili bir savunma sistemidir. Dün yapılan başarılı testin ardından Hisar'ın seri üretimine başlıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri bu alçak irtifa hava savunma füze sistemini inşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacaktır. Bu başarı uzun menzilli hava savunma füze sistemimiz SİPER bakımından da büyük bir müjdedir. Bir başka ifadeyle sıra artık patriot ve S-400 benzeri sistemlere geldi. Onların patriotu varsa bizim de SİPER'imiz olacak." 

"Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Ya siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütüyle masaya oturduğunu gördünüz? Önce bunu bir defa bunların anlaması lazım. Bunlara bir de kavram açıklamaları yapıyoruz. Diyoruz ki; 'Bak, Türkiye'nin karşısında bir terör örgütü var ve siz bir terör örgütüyle Türkiye'yi mi masaya davet ediyorsunuz? Önce bu yaklaşımınızı bir düzeltin.' Ondan sonra 'Nein, nein' diyorlar. E ne 'nein'ı işte söyledim. Bu tür durumlar var. Şimdi biz attığımız adımları gayet iyi biliyoruz. Biz bu işe bir haftada hazırlanmadık, bir ayda hazırlanmadık. Aylardır bunun çalışmasını yapıyoruz. Silahlı kuvvetlerimiz bir taraftan, siyasetçilerimiz bir taraftan, istihbaratımız bir taraftan, enine boyuna, İçişleri vesaire çalışmalarımızı yaptık ve ona göre de adımlarımızı attık. Bildiğiniz gibi Türkiye'de bunların inlerine girdik. Ama uzantı güneye kadar, Suriye'nin kuzeyi. Suriye'de rejim eğer bunların hakkından gelmiş olsaydı işimiz kolaydı. Ama Suriye'de maalesef rejimin böyle bir durumu yok. Aynı şey Irak için de söz konusu. Irak'ta da durum berbat."

"İşte şimdi şurada birkaç gün içinde yaptığı açıklamalara bakıyoruz. İsim vermek istemezdim ama canım yanıyor. Onlar dara düştükleri zaman biz, bizim farklı değerlerimiz var diye yanlarında yer alıyoruz. Onların karşısına asla dikilmedik, dikilmiyoruz ama bunlara gelince bunlar bakıyorsunuz, kalkıyorlar teröristlerin yanında yer alıyorlar. Neymiş, e Kürtmüş. Kardeşim beni Kürt'ü şusu, busu ilgilendirmez. Bunlar önce insan değil, terörist. Bizim teröriste bakışımızla insana bakışımız farklıdır. Kaldı ki biz ırkçı değiliz. Bunlar aynı zamanda da tam manasıyla ırkçı. 'Diğer yarım ne olursa olsun.' diyor. 'Teröristmiş, şuymuş, buymuş önemli değil.' diyor. Ya bunlar kimleri öldürdü. Kimler bizim ülkemize kaçıp geldi. Şu anda ülkemizdeki 4 milyon mültecinin 400 bini Kürt, 3 milyon 600 bini de Arap. E bunların hepsine biz bakıyoruz. Arap'ına da biz bakıyoruz, Kürt'üne de biz bakıyoruz, çok cüzi bir miktarda da Türkmen var onlara da biz bakıyoruz. Ayrım yok. Ezidisi var, Keldanisi var, Hristiyanı var, bunlar da oradan kaçtılar. Aynı şekilde onlara da biz bakıyoruz. Bütün bunların hepsini başta Amerika olmak üzere Avrupalıların hepsine anlattık, anlatıyoruz ama konuş konuş fayda vermiyor."

"Çünkü bunlar Suriye'de çok çektiler. Bunlara çok zulmettiler ve Suriye'yi oradan kaçarak terk edenler oldu. Sadece bize gelenler değil, Avrupa'ya gidenler de oldu. Ben bunu Sayın Trump'a söylediğim zaman, 'Biz bunları bilmiyorduk.' dedi. 'Ben şimdi size anlatıyorum.' dedim. Bu tablo içerisinde bu güne geldik. Tabii bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi Allah göstermesin kendimizi inkar edecek halimiz söz konusu değildir. Böyle bir şeyi asla yapamayız ve bu bizim bugüne kadar aldığımız siyasi terbiyeyle de asla bağdaşmaz. Bu bizim ne karakterimize ne cibiliyetimize ne de bizim tarihi duruşumuza asla uymaz. Bizim teröristlerle duruşumuz onlar 30 kilometre derinlik ve en batıdan en doğuya bütün o havzayı bunlar terk edene kadar devam edecek. Bunu dün İngiltere Başbakanı'na da söyledim, bugün Şansölye Merkel'e de söyledim."

Kaynak, AA