Mustafa Karakaş/Doğruhaber
Kadının beyanı esastır ifadesi hukukçuları ikiye bölen bir ifade… Bir yanda masumiyet karinesi diğer yanda kadına avantaj sağlayan bir durum var ortada
Oysa hukukun en belirgin özelliği tarafsızlığı değil miydi?
Özellikle cinsellikle ilgili suçları kapsıyor “kadının beyanı esastır” söylemi.
Peki Hz Yusuf döneminde durum nasıldı.
Bilindiği üzere Hz Yusuf köle olarak saraya satılmıştı.
“Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: "Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." (Yusuf suresi 21)
Yusuf burada büyüdü ve gençlik çağına ulaştı. Yakışıklılığı ile dillere destan bir gençti. Evin hanımı Yusuf’a meyletmişti. Sözü Kuran’a bırakalım
Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, "Haydi gelsene!" dedi. O ise, "Allah'a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler" dedi.
Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.
İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf'un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: "Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır." (Yusuf Suresi 24-26)
Tabiri yerindeyse kadın hem suçlu hem güçlü… Zinaya yaklaşmayan, hatta ondan kaçmaya çalışan Yusuf(as) zindan ve işkence ile tehdit ediliyordu.
Öyle ya kadının beyanı esastı ve evin kadını kendisinin saldırıya uğradığını beyan ediyordu. Mısır azizi ne yapacaktı? Bir tarafta saldırıya uğradım diyen kendi eşi diğer yanda ise "O, benden arzusunu elde etmek istedi", “ben suçsuzum” diyen köle statüsündeki Yusuf?
Ama Mısır azizi adil bir insandı. Muhtemelen bir komisyon topladı. Danışman kadrosu bu konuda delil arayacaktı. Yani kadının beyanı esas tutulmadı.
Sözü yine Kuran’a bırakalım…
… Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: "Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir. Kadının kocası Yûsuf'un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: "Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür."
"Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin." (Yusuf 26- 39)
Rivayetlere göre adı Potifar olan Mısır Azizi daha fazla dedikodu olmaması için Yusuf’u zindana attırdı.
Aslında Yusuf’u zindana attıran kadının beyanı değildi çünkü Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığı gerçeğinden hareketle suçlunun kendi karısı olduğunu anlayan Aziz, toplumsal tepkiden(dedikodudan) korktuğu için O’nu zindana attırmıştı.
Mısır Aziz'i meseleyi sadece "Kadının Beyanı" çerçevesinde değerlendirseydi Yusuf'un gömleğinin önden mi ya da arkadan mı yırtık olduğu gündeme bile gelmeyecek, Yusuf(as) peşinen suçlu ilan edilecekti.
Bundan binlerce yıllık bir hukuk sisteminde bile kadının(hem de hükümdarın eşi olan bir kadının) beyanı esas tutulmamıştır.
Acaba o dönemde Hz Yusuf kadının beyanının esas alındığı bir sistemde yargılansaydı öldürülmez miydi?