Bakan Soyla göçmenlerin sınırdışı edilmelerine cevap verdi

İçişleri Bakanı Soylu, geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin sınır dışı edilmesinin söz konusu olmadığını söyledi.

Ekleme: 29.07.2019 09:08:18 / Güncelleme: 29.07.2019 09:08:18 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için 

İçişleri Bakanı Soylu: Geçici koruma statüsündekilerin sınır dışı edilmesi söz konusu değil
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kahramanmaraş Geçici Barınma Merkezi'ne yaptığı ziyarette, gazetecilere açıklamada bulundu.

Ülke olarak hem coğrafyanın hem de dünyadaki ekonomik dengesizlikler ve güvenlikle ilgili tehditlerin getirdiği sorunlarla doğrudan temas halinde olduklarını belirten Soylu, bu anlamda küresel terör örgütleri ve uyuşturucuyla mücadele ettiklerini ifade etti.

Suriye iç savaşından kaynaklanan göçün de bunlardan bir tanesi olduğunu aktaran Soylu, göç hadisesinde Türkiye'nin pozisyonunun, dünyanın diğer ülkelerinden çok farklı konumda bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Geçen yıl 268 bin kaçak göçmen yakalandı. Bu yıl, günümüz itibarıyla yakalanan düzensiz veya kaçak göçmen sayısı 165 bini geçmiş durumda. Bu, şu demektir: Bir operasyon yürütüyoruz, yıl sonu itibarıyla bu 300 bini aşar. 2015'te 1700 olan geri gönderme merkezi kapasitemiz şu anda 16 bin, yıl sonunda yaklaşık 20 bin olacak. Türkiye'nin göç politikası yoktur diyenlere; kamplarımız, geri gönderme merkezlerimiz, kayıt sistemlerimiz, eğitim, sağlık, uyum politikalarımız, tüm bunlarla ilgili bugüne kadar attığımız adımlar, kaçan göçmenlerle ilgili ülkelerle yaptığımız geri kabul anlaşmaları... Türkiye dünyanın, Avrupa'nın çaresiz kaldığı süreçte ayakları yere sağlam basan bir göç politikası oluşturdu ve bunu yürütüyor. Burada eksiklik yok mu, elbette var. Yönetmeye ve kontrol etmeye çalıştığımız alanın dışına çıkanlar var ama bunları da bir vesileyle kurallara ve ilkelere uymakla mükellef hale getirmek durumundayız."

Soylu, sürecin başından beri bilinçli ve planlı adımlar atıldığını anlatarak, şunları kaydetti:

"Meselenin içinde birbirinden çok farklı tanım, statü ve başlık olması, bazen karışıklığa yol açmaktadır. Kamuoyunda Suriyeliler veya göçmenler diye ifade ediliyor ancak bunun içinde kaçak göçmenler var, uluslararası koruma statüsünde olanlar var, geçici koruma statüsünde olanlar var, yasal ikamet izniyle ülkemizde bulunanlar var. Yani sokakta gördüğümüz her yabancı, Suriyeli göçmen değil. Dolayısıyla bu kavram çeşitliliği, zaman zaman karmaşaya yol açabiliyor ve buradan bir istismar alanı oluşturmak istenebiliyor. Avrupa'da olağanüstü bir yabancı düşmanlığı var ve yükseliyor. Tek dertleri bunu Türkiye'ye taşımaktır. Avrupa'nın bu cereyanını Türkiye'ye taşımak için de birileri ellerini ovuşturmaktadırlar. Türkiye içinde bundan siyasi menfaat elde etmek isteyenler var. Özellikle Orta Doğu politikamıza çentik atmak için Orta Doğu mahreçli bu işi karıştırmak isteyenler var. Ama ne bizim insanlığımız, ne İslamiliğimiz, ne komşuluğumuz, ne geleneğimiz, ne göreneğimiz, buna müsaade etmeyecektir. Bu kadar açık ve net."

Son günlerde Suriyelilerin sınır dışı edildiği veya edileceği yönündeki yanlış söylemin de aslında tam da bu kavram çeşitliliğinden beslendiğini dile getiren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün bir gazetenin manşetinde Uygur Türkü bir kardeşimizle ilgili bir ifade var. Şimdi o gazetenin manşeti tam bir cehalet ürünüdür diyorum çünkü maksatlıysa daha kötü. Eğer maksatlı yapıldıysa hakikaten daha kötü. Daha da üzücü. Bir cehalet ürünüdür. O manşeti kim attıysa onunla ilgili, 'kardeş sen bunu bilerek mi yaptın, bilmeyerek mi yaptın' diye bir soruyu ortaya koymak gerekir. Bir gazetenin böyle bir manşet atabilme hakkı yok. Hele kendilerini, beni bağışlasınlar, konuşurken mangalda kül bırakmayan, entelektüelizm çabası içerisindeki arkadaşların bunu atlamamaları gerekirdi. Kimse kusura bakmasın, hak sadece bu dünyada değil öteki dünyada da var. Onun için bize müracaat etmiş bu kardeşimiz ki bu politikaya bizim ne kadar hassas olduğumuzu benimle çalışanlar çok yakında bilirler. Uygur Türkü kardeşlerimiz, o gazeteye manşet atanlardan çok daha iyi bilirler. Ayıptır, günahtır, yazıktır. Müracaat etmiş. Ne için? Uzun süreli ikamet belgesi için. Bizimkiler de 'senin şartların uzun süreli ikamet belgesini tutmuyor' demişler. Ya kısa süreli ikamete başvur ki başvurmuş, vereceğiz, verilecek de. Veya rutin olarak orada yazılan maddeler var. Ülkemizden, kendi gittiği ülkeden insan haklarıyla ilgili bir sıkıntıya uğrayacak, zulüm görecek hiçbir yere, hiç kimseye göndermiyoruz. Böyle sınır dışı etmemiz mümkün değildir. Benim İçişleri Bakanlığı dönemimde iki üç defa oldu, sehven, hatayla oldu, hala yarası içimdedir. Bilgimiz dışında oldu. Birisi Mısır'a gitti kardeşimiz ama zinhar en ufak bir kusurumuz söz konusu değildir. Ama vicdanen kendimi mesul hissederim. Böyle bir şeyi bizim yapabilmemiz mümkün değildir."

Soylu, bu konuda birçok sivil toplum kuruluşuyla ilişki içerisinde bulunduklarını dile getirerek, göç meselesini bir parametre, rakam üzerinden görenlerin yanılgı içerisinde olduğunu söyledi.

"Üzülerek izliyoruz ki dün göçmenler konusunda ırkçı bir pozisyon alan bazı kesimler, bugün tam tersi bir pozisyon ve söylemle süreci provoke ediyorlar." diyen Soylu, şunları kaydetti:

"Bu tehlikeli ve kimseye bir şey kazandırmayacak bir yaklaşımdır. Son günlerde özellikle İstanbul üzerinden yürütülen konu, tamamen düzensiz ve kaçak göçle mücadeleyle ilgili bir konudur. Geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin, uluslararası koruma statüsüyle ülkemizde bulunan bir yabancının veya ikamet izniyle ülkemizde bulunan bir kişinin sınır dışı edilmesi gibi bir durum, asla söz konusu değildir, kabul edilebilir değildir. Bunu yapabilme kabiliyetine ve hakkına da sahip değiliz. Ne böyle bir istemimiz var, ne böyle bir eylemimiz var, ne böyle bir hakkımız var. Bu kadar açık ve net. Burada iki mesele var. Birincisi, geçici koruma statüsündeki her Suriyelinin hangi ilde kayıt edilmişse orada ikamet etmesinin sağlanması. İkincisi de kaçak göçle mücadelenin ciddiyetle sürdürülmesidir. Yaklaşık 15 günlük çalışma sonucunda hakkında işlem yapılan yabancıların yüzde 90'dan fazlası, Suriyeliler dışındaki uyruklardan oluşmaktadır. Başka ile kaydı olup İstanbul'da yaşayan Suriyelilere de bir müddet verildi. Bütün sivil toplum kuruluşlarıyla görüşüldü, görüşülüyor. Kedi illerine dönmeleri için verilen müddet olduğu için onlara da şu an herhangi bir işlem yapılmıyor. Kaydı olmayan Suriyelilerle ilgili de kayıt işlemleri devam ediyor. İstanbul'da kayıtsız olarak tespit ettiğimiz Suriyelileri sistem gereği önce kampa götürüyoruz, orada kaydediyoruz, hangi ile gitmek istediğini soruyoruz ve oraya gönderiyoruz, bu kadar açık ve net."

"Ölümden ve zulümden kaçan insanlara kapımızı açtık"
Ölümden ve zulümden kaçan Suriyelilere kapılarını açtıklarını aktaran Soylu, ancak bunu rastgele değil, belli bir politika ve tedbirler bütünüyle yaptıklarını ifade etti.

Soylu, göçe kaynaklık eden ülkelerle doğrudan sınır komşusu olduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarihi ve dini bağlarımız, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimiz var. Öyle ki göç edenlerin önemli bir kısmı ülkemizde yaşamaktadır. Dolayısıyla bu meseleye bizim diğer ülkeler gibi gelişigüzel bakabilmemiz mümkün değildir. Türkiye, bu sorumlulukla 2011'de Suriye iç savaşının ilk günlerinden itibaren bu sorunla yüzleşti. Bir anda çoluk çocuk yüz binlerce insan, Türkiye sınırına koşup canını kurtarma peşine düştü. Bu noktada Türkiye, göçü önleme yerine göçü yönetme tercihini kullandı ve o gün Türkiye açık kapı politikası uyguladı. Ölümden ve zulümden kaçan bu insanlara kapımızı açtık ve kendilerini ülkemize kabul ettik."

Soylu, şöyle devam etti:

"İlk günden itibaren Türkiye'nin tüm kurumlarıyla, birimleriyle, hükümetiyle ve devletinin bütün imkanlarıyla bunu yürütüp, bir politika oluşturan bu anlayışa muhalefet edenler, acımasızca eleştirenler, maalesef bugün Türkiye'nin göç konusunda bir politikası olmadığını ifade etmektedirler. Bu söylediklerinin karşılığı bomboş bir sıfırdır, bu kadar açık ve net. Türkiye'nin, 2011 yılından itibaren endişe ve tereddüt etmeden adım atan, bütün dünyaya örnek olan, Avrupa bizim karşı kaldığımızın çok az bir bölümüyle karşı karşıya kaldığında, acizleştiğinde Türkiye'nin acizleşmediği, tam tersi göçü yönettiği ve ayakları yere basan, başından itibaren hakikaten herkesin ayakta alkışlayarak takip ettiği bir göç politikası vardır. Türkiye'nin uyum politikaları stratejisi vardır. Türkiye'nin göç eylem planı vardır."

Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün çok önemli bir operasyonu yürüttüğünü anlatan Soylu, "Krizin devam etmesi sonucunda Suriyeli misafirlerimize Geçici Koruma Statüsü verdik. Bu da önemli bir politikadır. Böylece tüm temel hak ve hizmetlere yasal yollarla erişimlerini sağlamış olduk. Geçici koruma kimliğine sahip olan tüm Suriyelilerin biyometrik verilerini aldık ve güvenlik birimlerimizle paylaştık." diye konuştu.

Eksik olan bilgilerin tamamlanması ve daha detaylı bir veri tabanını sahip olmak için Suriyelilerin Verilerini Güncellenmesi Projesi'ni başlattıklarını kaydeden Soylu, iki yıllık çalışma sonucu verilerin tamamını güncellediklerini aktardı.

Göç Kurulu oluşturduklarını ve çok önemli kararların altına imza attıklarını belirten Soylu, şunları söyledi:

"Eğitimden sağlığa çalışma hayatından sosyal uyuma kadar gerekli tüm alanlarda gerekli düzenlemeler yapıldı. Bu süreçte uluslararası toplumdan çok ciddi bir yardım da görmedik. Daha sonra Suriyelilerin ve diğer yabancıların ülkemizde uyum içerisinde yaşamaları, toplumsal kural ve kaidelere uymaları amacıyla biraz önce bahsettiğim uyum stratejisi belgesi ulusal eylem planını hazırladık ve uygulamaya koyduk. Bu süreçte de kamu güvenliği ve düzeniyle Suriyeli misafirlere sağladığımız imkanlarla hassas bir denge kurduk. Tabi ki bu kısım işin düzenli göç kısmıydı. Bugüne kadar da Türkiye'nin birçok yerinde uyum toplantıları adı altında hem Göç Genel Müdürlüğü hem valilerimiz hem talimatlarımızla kaymakamlıklarımız, özellikle bunları gerçekleştirme konusunda adımlar attılar. Bir de düzensiz göç dediğimiz kaçak göç sıkıntısı var. Bildiğiniz gibi Türkiye Orta Doğu ve Avrupa arasındaki en kısa kara geçiş yoludur. Aynı zamanda etrafımızda ki 3 denizin bir ucu Doğu'ya, bir ucu Batı'ya açıldığı için kaçak göç konusunda da önemli bir cazibe ve geçiş merkeziyiz. Sadece Orta Doğu kaynaklı değil. Afrika kaynaklı bir kaçak göçle karşı karşıyayız. Göç 21. yüzyılın gerçeğidir."

Soylu; gelir eşitsizliği, sağlığa, adalete, suya ve gıdaya erişim sıkıntısı, "emperyalizmin duyarsızlığı ve bunu sömürmesi, radikalizmi kullanması" devam ettiği sürece göçün devam edeceğini vurgulayarak, "Bunun kaynağı da biz değiliz." dedi.

"Türkiye'de günde 2 bin göçmen yakalıyoruz"
Göçün bir anlamda teröre, uyuşturucuya, kaçakçılığa koridor açtığını bildiren Soylu, "Bunun için düzenli göçü bir tarafta tutup yani ikamet verdiğimiz aynı zamanda geçici koruma statüsü ve uluslararası koruma statüsüne aldıklarımızı bir tarafta tutup, tamamen yasa dışı bir göçle, olası kaçak göçle karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha ifade ediyorum. Suriyeliler dediğimiz zaman kaçak göçü de buna katarsak hata yapmış oluruz. O başka bir şey. Çünkü kaçak göç hadisesi tam kanunsuzluk hadisesidir. Suriyeliler haricinde çok ülke vatandaşı var. Türkiye'de günde 2 bin göçmen yakalıyoruz." diye konuştu.

Soylu, Türk Silahlı Kuvvetleri, jandarma, emniyet güçleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığının bu konuda ciddi mesai harcadığını belirtti.

"Göçmen baskısı devam etmektedir"
Emniyet ve jandarmada bu konuya ilişkin birimler kurulduğunu kaydeden Soylu, şöyle devam etti:

"Bu üç kurum aynı zamanda ortak operasyonlar yaparak birbirleriyle istihbarat paylaşarak bu mücadeleyi büyük bir özveriyle gerçekleştirmektedirler. Ancak göçe kaynaklık eden ülkelerde karışıklık devam ettiği için, oralardaki güvenlik zafiyeti ve ekonomik sorunlar devam ettiği için, kaçak göçmen baskısı devam etmektedir. Terör örgütleri, özellikle PKK/DEAŞ bu işten önemli gelir elde ediyor ve teröre finansman sağlıyorlar. Bunu da bir tarafa kayıt ve not etmek lazım. Bunun yanı sıra özellikle uluslararası organizatörler ve yerel organizatörler yani kaçakçı organizatörleri, oldukça önemli bir akış sağlıyorlar. Üç yılda Türkiye'de yakaladığımız göçmen kaçakçı organizatörleri sayısı 16 bin. Bunların hepsi büyük rakamlar ve önemli rakamlar. Ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan 3 milyon 639 bin Suriyeli insan var. Ben yıllardır bu rakamları söylüyorum. Bir kısım takip eden var. Özellikle bize vurmak için takip edenler, sadece bu rakamı alıyorlar. Türkiye'nin dış politikasının sadece 3 milyon 639 bin rakamından ibaret olduğunu zannediyorlar. Türkiye'nin rakamı budur. Ülkemizde ikamet izni bulunan yabancı sayısı 2017 yılının başında 400 bindi, 2018 yılı başında 593 bindi bugün de 1 milyon 36 bindir. Bunlar vardı zaten, biz bunları kayda aldık. Türkiye'de hakikaten kimse kayıtsız kalmasın diye."

Soylu, Türkiye'nin kabul ettiği sadece 28 mültecinin bulunduğunu ifade ederek, "Biz, 1950'lerde aldığımız bir kararla Türkiye olarak sadece Avrupa'dan mülteci kabul ediyoruz. Bu da bir politikadır." dedi.

Göç konusunu planlarken her şehre ve nüfusuna göre oran belirlediklerini aktaran Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ona göre kayıtlar yaptık. Onun da kendine ait bir yöntemi söz konusudur. Dengeli bir dağılım elde ettik. İstanbul'da belli bir sayıdan sonra da İstanbul'u yeni kayıtlara kapattık. İstanbul'daki Suriyeli sayısını, planladığımız düzeyde tutmak istiyoruz. Geçici statüde bulunan Suriyelilerle ilgili bir sınır dışı işlemi söz konusu değildir. Sadece Türkiye'de ilk defa kayıt oldukları şehirlere gönderilmelerini temin etmeye çalışıyoruz."

"Hiç kimse kendi topraklarından ayrı kalmak istemez"
Kahramanmaraş Geçici Barınma Merkezi'nde de Suriyeli kanaat önderleriyle bir araya gelen Soylu, hiç kimsenin kendi topraklarından ayrı kalmak istemeyeceğini belirtti.

Suriye'de gelecek ve ümitlerini kaybedenlerin bulunduğunu anlatan Soylu, Suriyelilerin yaşadığı zulüm ve vahşi davranışların bedelini dünyanın muhakkak ödeyeceğini söyledi.

Soylu, Suriye'de büyük bir travma yaşandığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bu travmanın sadece Suriye içeresinde olduğunu düşünmek elbette ki büyük bir yanılgıdır ve yanlıştır. Burada buna seyirci kalanlar da bu travmanın bilinmelidir ki müsebbidirler. Maalesef dünya burada iyi bir sınav vermemiştir. Bizim kardeşlerimize karşı yüzümüz ve alnımız açıktır çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın sınırlarımıza kardeşlerimizin zoraki geldikleri ilk dakikadan itibaren tavrı, ensar ve muhacir olmuştur. Dünya yalnız bıraksa da birileri yanlış anlasa da birileri yanlış anlatsa da birilerinin hoşuna gitmese de kim ne yaparsa yapsın bizim bu anlayıştan vazgeçmemiz mümkün değildir. Dünya nasıl bir insanlık sınavıyla karşı karşıya kalmış ve bunda maalesef bu insanlık sınavını da kaybetmişse biz de bir insanlık sınavıyla karşı kaşıya kaldığımızı bilerek hareket ettik."

"Uyum politikası yürütmeye çalışıyoruz"
Bugün Türkiye'de 3 milyon 639 bin Suriyelinin geçici koruma kapsamında bulunduğunu, bunların 100 bininin de kamplarda olduğunu dile getiren Soylu, "Hem kamplarda hem de kamp dışında olan kardeşlerimizle önemli bir uyum politikası yürütmeye çalışıyoruz. 2011'den beri Türkiye, ayakları yere basan ne yaptığını bilen bir göç politikası yürütmektedir. Bu kampların kurulması bunlarla ilgilidir. Tüm kardeşlerimizin kayıt altına alınması bunlarla ilgilidir. Eğitim, sağlık, mesleklendirme, diyanet ve birçok politika bu başlık altında gerçekleşmiştir." diye konuştu.

Bakan Soylu, Suriyeliler konusunda yapılan çalışmaları anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizde bulunan mülteci sayısının çok altındaki sayıda bulunan Avrupalı ülkeler ciddi krizler yaşarken Türkiye, 8 yıldır Cumhurbaşkanımız liderliğinde bu meseleyi iyi yönetmiştir. Özellikle kampları değerlendirdiğimizde, kendi dünya örnekleriyle karşılaştırıldığında aradaki fark bazen yüzde 1 konumundadır. Bizim genel değerlendirmemiz, Suriye sizin yaşayabileceğiniz, huzurunuzun devam edeceği ve can, mal, namus korkunuz ve baskı olmadan özgür bir şekilde yaşayacağınız hale gelmesini temin etmektir. Onun için gerek Fırat Kalkanı gerekse Zeytin Dalı Harekatı bölgesinde ve diğer bölgelerde aynı zamanda da uluslararası alandaki gayretlerimiz tam anlamıyla sürmektedir."

Bakan Soylu, Suriyelilere "Sizin torunlarınız ve çocuklarınız, bizim çocuklarımız ve torunlarımız bugünleri hatırladıklarında hem sizleri hem de bizleri şükranla yad edecektir, buna inanıyoruz. Onların oluşturacakları dostluk ve kardeşlik o kadar kuvvetli olacak ki bir daha bu coğrafyada kötülüklere müsaade etmeyecektir." şeklinde konuştu.

Kanaat önderlerinden Hüssam Eddin Tatari de Türkiye'ye ve halkına teşekkürü, açtığı fabrikada hem istihdam sağlayarak hem ülkenin ekonomisine katkı sağlayarak yaptığını belirtti.

Muhammed El Sayir de ensar ve muhacir kardeşliğinin yaşandığı Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ülkenin güzel insanlarına teşekkür ettiğini söyledi.

Bakan Soylu daha sonra Suriyeli misafirlerin konteynerlerini ziyaret etti.

Burada misafirlerin sorunların dinleyen Soylu, ardından Geçici Barınma Merkezi Halk Eğitim Merkezi'nde incelemede bulundu.

Kaynak: AA