Güç/iktidar, adalet terazisi ile dengelenmediğinde hayatın tüm alanlarına zulüm bulaşır.
Güç sahipleri; mağdurları ezmek için beşer kanunları dikerler…
Güç sahipleri; mağdurları ezmek için beşer kanunları dikerler…
Gündemi yakından takip ettiğimizde, ne yazık ki Filistin`de, Suriye`de ve diğer İslam ülkelerinde, bombalarla, füzelerle, tanklar ve toplarla işgal yapılırken, Türkiye`de ise beşer kanunlarla işgal devam etmektedir… Demek her yerde bombalarla işgal yapılması gerekmiyor, Türkiye`nin halini gördükçe!
Şu bir gerçek ki, Türkiye`de yansıtılan Din anlayışı kesinlikle İslam değildir, bunu bir kez daha anladık. Zaten İslam dinini temelde reddeden, bir rejimden ve bu rejimin kuklası haline gelen bir teşkilattan başka bir şey bekleme durumunda değiliz! Halk arasında din adamı olarak tanınan bu kimselerin dini genel olarak kendilerine maaş, makam ve koltuk veren Müstekbirlerin dinidir… Müstekbirlerin görüşü ile ellerinde bulunan Kuran`ın görüşü çatıştığı zaman; ‘`Dut yemiş bülbül`` veya ‘`Menfaat için susturulmuş düldül`` gibi sustuklarını görürsünüz bu adamların. Bizler buna bir kez daha iman ediyoruz ki; bu resmi din anlayışının İslam`la hiçbir alakası yoktur…
On sene öncesinde Başbakanın; ‘`Başörtü sorununu kökten çözeceğim, her ne pahasına olursa olsun`` vaatlerini hatırladım şu günlerde… Doğrusu bu söz İslami kesim tarafından heyecan ve ümitle karşılık buldu ve Sayın Erdoğan`ı iktidara getirdiler. On yıldır umutla beklediler. Nihayetinde, Ali Şeriati`nin dediği gibi; ‘` Dindar bir toplumu ancak din adına, din adamları kandırabilirdi ve öyle de oldu.`` Ve gelinen son nokta evet, Sayın Erdoğan işi kökten çözdü!
Gelelim bakan Dinçer beyefendiye! ‘`İsteseydik, başörtüsünü tümüyle serbest bırakırdık`` diyen bakana! Başörtüsü Allah`ın emridir ve bu emir Müslüman`ların kanun ve anayasa kitabı olan Kur`an`ı Kerim`de açık ayetlerle beyan edilmişken, soruyoruz size! Allah ne zamandan beri kendi kanunlarıyla oynamanıza izin verdi?
Mehmet Göktaş hocamız ne güzel demişti; ‘`Sakın ha, bunlara güvenmeyin, hele bir yönetmelik değişsin, kanun değişsin demeyin, vallahi bunlara güven olmaz, bunlar ilahlığa soyunmuş!``demişti… Ey ilahlığa soyunanlar! Bize yobaz, bağnaz diyen, gerçekte ise kendileri bağnaz ve yobaz olan kimseler! Hani siz başörtüsüne özgürlük(!) getirecektiniz?
Evet, Türkiye`de kendisine İslam denilen fakat gerçek İslam`ın gerçek düşmanı olan bu din adamlarının beşer kanunları yürürlüktedir her zaman. Onların teorilerinin esasına göre, Din işleri devlet işlerinden ayrıydı!
Oysa biz biliyoruz ki; Din bütün hayatı kuşatan, Allah ile insanın, Allah ile toplumun, insan ile tarihin, insan ile geleceğin, insan ile doğanın, insan ile insanın, insan ile toplumun, toplum ile toplumların, arasındaki münasebetler zinciridir… İslam eğer sadece, namaz, oruç, hac, gibi bazı ibadetlerden ibaret olsaydı, Kur`an`ı Kerimde; ‘`Bugün dininizi kemale erdirdim., üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam`ı seçtim`` (Maide/3)
buyruğu namaz, oruç ve hac hükümlerinin hemen ardından indirilir ve Kuran`ı Kerim beş on sahifelik bir kitap olurdu…
İslam dini İnsan ve toplum, İslami veya gayri İslami, yöneticiler ve liderler, kanun ve hükümlerle, bütün bu konularda yegâne hüküm sahibidir…
Buna rağmen birileri İslam dinini Allah ile sadece ferd arasında yaşanan bir din olarak yansıtmaya çalışırlarsa, onları bilmiyorlarsa öğrenmelerini, bilmelerine rağmen yinede ihanet ediyorlarsa, sürüm sürüm sürünmelerini diliyoruz!
Göklerin ve yerlerin hâkimiyetini elinde tutan Allah(c.c) sadece (hâşâ) göklerle ve meteorolojik işlerle ilgilenecek, yerde ilahlık taslayan kanun koyucular siz olacaksınız öylemi?
Emperyalist çıkarlarınız için koyduğunuz beşer hükümlerin, kutsallaştırarak dokunulmaz kabul ettiğiniz ilkelerin, hesabını nasıl vereceksiniz? Bu kadar kolay mı arkanızı dönüp, ‘`işi kökten çözümsüz kılıp gitmek?``
İlahi kelam ile zulmünüze karşı çıkan, beşer kanunlarınıza, emperyalist görüşlerinizi eleştiren Müslümanlara ‘`Bunlar yasak!``dediğiniz gibi, ilahi kelamın gerçek sahibi olan Rabbimize de ‘`Yasak!`` diyebilecek misiniz bakalım!
Ne garip değil mi? İslam`ın dünya görüşüyle ilgisi olmayan, İslam`ın toplum ve devlet düzleminde yaşanabilirliği geçmiş nesillere atfederek, toplum ve devlet düzleminde yeni görüşler, yeni ilkeler, yeni hükümler getiren bir din anlayışı ortaya çıkaran bu sözde din adamları kendileri bizzat ilahlığa yeltenmişler… Bu yazdıklarımızdan bazıları, bazı merciler rahatsız olacaktır. Bir âlim ‘` Sizi rahatsız etmeye geldik`` demiş. Ne güzel demiş…
Bizler Devletin tanrılığa yeltenmesini reddediyoruz!
Devlet bir Tanrı değil, devlet benim, onun kurduğu bir şirketin, bir kooperatifin biraz daha büyüğüdür. Bize hizmet için kurulmuştur. Asla Tanrı değildir! Bunca uyuşturucu şartlara rağmen, biz diyoruz ki;
‘`Çocuklarımız bizimdir, devletin değil, çocuğumuz ne giyer, kimi sever, kimin yolundan gider, buna devlet karar veremez! Biz istersek kundakta bile kapatırız başlarını kızlarımızın!``
Anayasalarınızı bize göre ayarlasınlar, ya da kalkıp yalan yanlış vaatlerde bulunmasınlar, din adına, İslam adına!
Unutulmasın ki; kızlarımız, iktidardan, devletten, MEB`den ulufe değil, Allah`ın kendileri için meşru kıldığı hakları kumaş bez gibi anlaşılsa bile hükmen Allah`ın bir ayeti, ayetin sembolüdürler… Bu ayeti, bu sembolü başlarından indirmek isteyen nüfusunun büyük çoğunluğun Müslüman olduğu söylenen Türkiye`de gerçekleşiyor… Üstelik bu kızların arkasında gizli birilerinin olduğunu iddia edenler var. Biz onlara diyoruz ki; ‘`Önce kendilerinin arkasında kimlerin olduğuna dikkat etsinler!``
Unutulmasın ki; bu kızların, bacıların arkasında, gizli bir örgüt yok! Ancak arkalarında dayandıkları mekândan münezzeh yaratıcıları olan Allah (c.c) var. Nur suresi, Ahzab suresi, Hz Aişe, Hz. Hatice, Hz. Meryem ve Hz. Zeynep var…
Bunu da böyle kavrasınlar ve anayasalarını buna göre değiştirsinler!
Abdurahman Dilipak hocanın dediği gibi;``Eğer benim gömleğimin rengi anayasaya aykırıysa, ben gömleğimi değiştirmiyorum, anayasa değişsin!``
Evet, bu kendini bilmezler bacak bacak üstüne atarak Allah`ın dinini, Allah`ın hükümlerini, Efendimiz (sav)`in ve onun pak görüşlerini kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirirken, biz bu zulme sessiz kalmayacağız!
Meryem Koca/doğruhaber