Yunanistan'da 'müftülük kararnamesi'ne tepki!

Yunanistan’da kısa bir süre önce yürürlüğe konulan "müftülüklerin yetkileri ve idari yapılanmasına yönelik kanun kapsamındaki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi" Batı Trakya’da tepkilere neden oldu.

Ekleme: 23.06.2019 16:30:49 / Güncelleme: 23.06.2019 16:30:49 / Dünya
Destek için 

Gümülcineli eski milletvekili avukat İlhan Ahmet, Yunanistan'da yürürlüğe konan müftülüklere yönelik düzenlemeler içeren kararnameyi AA muhabirine değerlendirdi. 

Ahmet, söz konusu kararnamenin Batı Trakya’da müftülük kurumunun özerkliğini ortadan kaldırdığını, Türk azınlığın bu uygulamaya bir an önce yasal yollardan itiraz etmesi gerektiğini söyledi.

"Uygulamaya konulan iki ayrı kararname var"
Radikal Sol İttifak Partisi (SYRİZA) hükümetinin son dönemde çıkardığı iki ayrı kararnameyle azınlığın Lozan Antlaşması’yla belirlenmiş din özgürlüğüyle ilgili haklarını ihlal ettiğini vurgulayan Ahmet, 2018 ve 2019’da yürürlüğe konulan kararnamelerle azınlığın dini kurumlarının içinin boşaltılarak devletleştirildiğinin altını çizdi.

Kararnamelerden birinin camilere din görevlisi atanması, diğerinin ise müftülüklerin yapısı ve işleyişleriyle ilgili olduğunu belirten Ahmet, şöyle devam etti:

"Aslında burada uygulamaya konulan iki ayrı kararname var. Birincisi 2018 yılında çıkarılan 18/ 2018 sayılı kararname. Bununla Batı Trakya’daki camilerde imam, hatip gibi görevlilerin atanması ve vakıfların yönetimi ile denetimi ilk kez Yunanistan Eğitim Bakanlığının inisiyatifine geçiyor.

Ayrıca kararnamenin 53. maddesine göre, vakıfların yönetim ve denetimi de tamamen Yunan devletine geçiyor ve medreselerin kapatılması konusunda Yunanistan Eğitim Bakanlığına yetki tanınıyor. Yani bu ilk kararnameyle azınlığın dini kurumları devletleştirilerek din özgürlüğü ihlal ediliyor. Çünkü Lozan Antlaşması’na göre, azınlığın tarihi eğitim kurumları olan medreselerimiz kapatılamaz. Vakıfların yönetimi ve din adamlarımızın atanması da tamamen devlete bırakılamaz."

Avukat Ahmet, ikinci kararnamenin 11 Haziran 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 52/2019 sayılı kararname olduğunu ifade ederek bu kararnamede de müftülüklerde ve vakıf idarelerindeki personelin, katiplerin ve arşiv memurların devlet tarafından atanmasının öngörüldüğünü vurguladı.

"Tüm bunlar uzun vadeli bir projenin parçası"
Söz konusu kararnamelerle müftülerin yetkilerinin elinden alındığını ve müftülük kurumlarının içi boşaltılarak sıradan birer devlet dairesi konumuna getirildiğini anlatan Ahmet, tüm bunların aslında müftülükleri kontrol altında tutmayı amaçlayan uzun vadeli bir projenin parçası olduğunu söyledi.

Ahmet, şunları kaydetti:

"Söz konusu kararnamelerle müftünün idari yetkileri tamamen Yunanistan Eğitim Bakanlığına geçiyor. Bundan sonraki dönemde, belki bir yıl, belki daha sonra, atanacak ya da seçimle iş başına gelecek müftü bir kukla olacak. Yani bu koşullar altında Yunan devleti bugün toplumun seçtiği müftüleri kabul etse bile bir anlamı kalmayacak. Çünkü altyapı hazırlandı. Vakıfların denetimi gitmiş, imamların atanması müftünün elinden alınmış, yanında çalışan memurların hepsi devlet tarafından belirlenmiş ve sen sarığınla orada oturan bir kukla olacaksın. Bütün olay budur."

"Kararnamelerin iptali için derhal dava açılmalı"
Ahmet, Türk azınlığın böyle bir uygulamayı kabul etmesinin mümkün olmadığına işaret ederek ortaya çıkan bu duruma bir an önce yasal yollardan itiraz edilmesi gerektiğini söyledi.

Hükümetin, ikinci kararnameyi istifa etmeden kısa bir süre önce çıkardığını dile getiren Ahmet, "Bu son kararname meclis kapandıktan sonra yayımlandı. Bu çok manidar. Parlamento denetimine maruz kalmaması ve meclis tutanaklarına kaydedilmemesi için bunu yaptılar. Bu durumda kararnamelerin iptal edilmesi için, Lozan Antlaşması hükümleri temelinde derhal iptal davası açılması gerekiyor. Çünkü anlaşmalarla belirlenmiş din özerkliği ihlal ediliyor. Ayrıca 7 Temmuz seçimlerinden sonra, meclis açılır açılmaz, yeni seçilecek azınlık milletvekilleri soru önergesiyle bu konuyu genel kurula getirmelidir." diye konuştu.

"Kabul edilebilir tarafı yok"
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) tarafından yayımlanan açıklamada da söz konusu kararnamenin Batı Trakya’daki müftülükleri Yunanistan Eğitim, Araştırma ve Din İşleri Bakanlığına bağlı alelade birer kurum haline getirme amacıyla hazırlanmış, iyi niyet taşımayan bir çabanın ürünü olduğu belirtilerek bunun azınlık toplumu tarafından kabul edilebilir bir yönü bulunmadığı ifade edilmişti.

Azınlığın kuruluşları olan müftülüklerin "modernleşme kisvesi" altında hedef alındığı vurgulanan açıklamada, yapılan yasal düzenlemenin Lozan Antlaşması’nın yanı sıra din özgürlüğüne ilişkin modern uluslararası hukuk düzenlemelerine de aykırı olduğu ve Yunanistan’ın üyesi bulunduğu Avrupa Birliği’nin din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin normlarını da ihlal ettiği belirtilmişti.

Söz konusu kararnamenin hazırlanmasında azınlığın görüşlerinin alınmadığı, azınlık temsilcilerinin bu konuda Atina’daki ilgili makamlarla görüşme taleplerinin reddedildiği kaydedilen açıklamada, "Sonuç olarak, azınlığın tüm ısrarlarına rağmen yürürlüğe konan bahse konu kararnameyi kabul etmediğimizi ilan ediyor, bu çerçevede müftülük kurumuna ilişkin düzenlemelerin azınlıkla birlikte karşılıklı diyalog ve istişare içinde ele alınması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz." ifadeleri yer almıştı.

Kararname
Yunanistan Eğitim, Araştırma ve Din İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Trakya Müftülerinin Yargı Yetkileriyle İlgili Usul Hukuku Kuralları - Trakya Müftülüklerinde Yargı İşleri Dairesi Oluşturulması, Düzenlenmesi ve İşleyişi" başlığını taşıyan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Gümülcine, İskeçe ve Dimetoka müftülüklerinin işleyişine dair düzenlemeler içeriyor.

Resmi gazetede 11 Haziran’da yayımlanmasının ardından yürürlüğe giren 26 maddelik kararname, müftülüklerde Yunan dilinin kullanılması, müftülük ve buna bağlı kurumlarda görev alacak kadronun Yunanistan Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenerek atanması gibi müftülerin yetkilerini kısıtlayan maddeler içeriyor.