TARİHTE BUGÜN 21 Haziran

Tarihte Bugün yaşananlar...

Ekleme: 21.06.2019 09:53:13 / Güncelleme: 21.06.2019 09:53:13 / Tarihte Bugün
Destek için 

M.Ö356: Efsanevi Makedon Kral III. Aleksandros Büyük İskender doğdu.– M.Ö. 336 - M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük imparatoru. Makedonya kralı II. Filip'in oğlu. Ayrıca Türkçe tarihlerinde Büyük İskender, İskender Rumi, İskender Yunani ve Makedonyalı İskender olarak da bilinir. Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Persepolisı alır. Yapılan zor savaş sonucu, Makedonya'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür. II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olimpias'ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristo'dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip'in öldürülmesinin ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korintos'taki Helen Birliği sinhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken M.Ö. 335 ilkbaharında Trakya'ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan İliryalıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Atina'da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Darius'ün mali desteği, hem de Demostenes'in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender, tapınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Tebai'yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda Sparta dışındaki bütün Yunan Devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi. Büyük İskender, uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve henüz 33 yaşındayken öldü.

1037: ‘Davranışların en iyisi iyi niyetten doğandır..Niyetin en iyisi ise ilimden ortaya çıkandır’ diyen ilim adamı İbni Sina İran'da öldü. Tıp, Felsefe, Astronomi ve Fenni ilimlerde bir deha olan İbni Sina kendisinden sonraki tüm zamanlarda en çok konuşulan ve tartışılan ilim adamlarından oldu. İbn-i Sina’nın tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi’dir. Buhara yakınlarında bir köyde dünyaya gelmiş ve Hemedan’da vefat etmiştir.

İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (Şifa Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur. Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri, mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve coğrafya üstüne çalışmalar yaptı. Hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şiraz'lı Ebu Muhammed'ten destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.

1633: Galileo Galilei, engizisyon mahkemesinde dünyanın döndüğüne ilişkin tezini inkara zorlandı. Avrupa bu karanlık çağda yaşıyorken İslam İlimleri yüzlerce yıl öncesinden dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü yazan sayısız kitaplar ortaya koymuştu.

1927: Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Ama sistem muzır ahlakı küçüklerin bilinçaltına yerleştirmek için her türlü başarıyı sağlayacaktı.

1934: Soyadı Kanunu TBMM’de kabul edildi. Soyadı Kanunu, her Türkiye vatandaşına bir soyadı taşıma yükümlülüğü getiren 2525 sayılı kanundur. İsviçre'den alınarak düzenlenen kanun, 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilmiş, 2 Temmuz 1934 günü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun kabulünden sonra soyadı, Türkiye’de kişilerin kimliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Soyadı Kanunu’nun çıkmasından 5 ay sonra 24 Kasım 1934 tarihinde TBMM tarafından oybirliği ile kabul edilen 2587 sayılı kanunla Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. 17 Aralık 1934’te çıkarılan yasa ile bu soyadının diğer kişiler tarafından kullanılması yasaklandı. Kız kardeşi Makbule Hanım dahi Atatürk değil, “Atadan” soyadını almıştır.

1934: Türkiye'de Yahudi karşıtı Trakya Olayları başladı. 21 Haziran ile 4 Temmuz 1934 tarihleri arasında Türkiye'nin Trakya Bölgesi'nde Yahudilere karşı gerçekleştirilen Olaylar sonrasında daha önce Trakya’ya iltica etmiş çok sayıda Yahudi başka ülkelere göç etti. 1934'te Nihal Atsız Orhun dergisinde, Cevat Rıfat Atilhan ise Milli İnkılap dergisinde Yahudilerin ırkçı ve yayılmacı hareketlerini eleştiren yazılar yazmaları sonucunda halk etki altında kalarak Yahudi azınlığa karşı protestolara girişti. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale gibi illerde Yahudilere ait dükkân ve evler yağmalandı. Olaylardan sonra Trakya’da barındırılan Yaklaşık 15 bin Yahudi bulundukları şehirleri terk etti.

1942: 2. Dünya Savaşı: Okinawa Muharebesi sona erdi. Pasifik Savaşı'nın son aşamasında 1945 yılında Okinawa Adalarına çıkarma yapan Amerika Birleşik Devletleri ile Japon İmparatorluğu arasında meydana gelen savaştır. Bu muharebe Japonya'da sivillerin de öldürülmüş olduğu en büyük kara savaşı ve Amerika ile Japonya arasındaki son büyük çatışma olmuştur. Deniz harekâtları 18 Mart 1945'te, Kara savaşı Amerika'nın çıkarma harekatıyla 1 Nisan'da başlamıştır. Adanın %80'i sadece 15 günde alınmıştır. Japonlar bu muharebe sırasında Kamikazeleri çok kullanmıştır. Yamato savaş gemisi de bu muharebede batmıştır. Deniz piyadeleri bu savaşın kazanılmasında önemli rol oynamış olup Shuri Kalesi gibi çok sayıda önemli noktayı ele geçirmiştir. 23 Haziran'da Japonların örgütsel direnişinin tükenmesiyle bitmiştir.  

1950: Tahir’ül Mevlevi vefat etti. Devrimizin büyük şâiri ,Üstâd  Tâhir-ul Mevlevî İstanbul'da doğmuştur. Babası Elhâc Mustafa Safvet Bey de İstanbul’ludur. Annesi Emîne Emsâl hanımdır. Mevlevi tarikatının büyük üstadlarından olan Tahir-ül Mevlevi, tarikat öğretileri ışığında sayısız talebe yetiştirmiş, bu alanda birçok kitap kaleme almış ve tüm ömrünü Mevleviliğin doğru anlaşılması için yaptığı çalışmalara vakfetmiştir.

1953: Pakistan eski başbakanlarından Benazir Butto doğdu. Pakistan’ın ilk ve son kadın başbakanı olan Benazir Butto, çalkantılı bir siyasi hayattan sonra faili meçhul bir saldırı da öldü.

1970: Sukarno, Endonezya bağımsızlık hareketinin önderi ve Endonezya'nın ilk devlet başkanı öldü. Adı Achmed Sukarno ya da Ahmed Şükrani’dir. Sukarno Endonezya’yı yeniden inşa için birçok alanda reform yapmışsa da başarılı olamamış en son bir darbeyle devrilip ömür boyu ev hapsinde tutulmuştur. Öldükten sonra itibarı iade edilmiş ve onun adına anıt yapılmıştır.

1990: İran'da 7,3 şiddetindeki depremde 50 bin kişi hayatını kaybetti.

1998: İsrail hükümeti Netanyahu'nun Büyük Kudüs planını onayladı. Filistinlilerin ve tüm İslam Alemi’nin büyük tepkisiyle karşılanan projede, Kudüs'ün batısındaki Yahudi yerleşim birimlerinin Kudüs belediyesine katılmasının yani sıra sadece eski kenti degil, Batı Şeria'daki yerleşim yerlerini de yetkisi altına alacak bir "süper-belediye" oluşturulması öngörülüyordu. Siyonistler halen bu yazılı ve yazılı olmayan sinsi siyonist planlar çerçevesinde Filistin’i tümüyle yahudileştirene kadar adımlar atmaya devam etmektedirler.

1999: Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in "devleti ele geçirmeye yönelik" konuşmalarının bulunduğu iddia edilen kasetler ortalığı kapladı. Kasetler günlerce bölüm bölüm TV'lerde yayınlandı.

2010: Cumhuriyet gazetesi başyazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk öldü. Ulusalcı-solcu görüşleriyle tanınan ve Ergenekon davasının sanıklarından olan Selçuk, yaş haddinden dolayı cezaevinde tutulmamış ölene kadar da çeşitli demeçlerle Ergenekon sanıklarını savunmuştu.