Nebevi Yol, Siyaset ve `Hüda-Par`

Şüphesiz, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah Teâlâ`nın en sevgili kulları Peygamberlerdir.

Ekleme: 30.11.2012 13:23:00 / Güncelleme: 30.11.2012 13:23:00 / Siyaset Gemisi / Batman Haberleri
Destek için 
Muhammet Şerif / Haber-Yorum / Doğruhaber
 
Şüphesiz, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah Teâlâ’nın en sevgili kulları Peygamberlerdir. Peygamberler, şirk ve küfür bataklığında bulunan insanları düzlüğe çıkarmak, Allah’ın birliğine davet etmek, emir ve yasaklarını anlatmak için gönderilmiş ve görevlendirilmişlerdir.
 
Bu görevlerini yerine getirirlerken de mutlaka zorluk, sıkıntı, baskı, iftira ve muhtelif engellerle karşılaşmışlardır. Bu engeller, onları yüklendikleri görevin gereksinimlerini yerine getirmekten alıkoymamıştır hiçbir zaman. Yüklendikleri görevin gereksinimlerini zorluk ve sıkıntılarla da olsa, mutlaka noksansız yerine getirmişlerdir.
 
Allah Teâlâ’nın seçerek ve güvenerek göndermiş olduğu Peygamberler, yeryüzünde İslam dininin kanun ve nizamının ayakta kalması için, yaşayışın her alanını tanzim etmek ve ıslah etme yolunda gayretli ve özverili bir şekilde çalışmışlardır. Cihanşümul İslam dininin kanun ve kaidelerinin her yerde ve her zaman icra edilmesi yolunda bıkmadan çalışmışlardır.
Hayatlarını Allah’ın dini uğrunda verdikleri nebevi mücadeleyle geçiren Peygamberler, sadece halkın en alt tabakasına dinin davetini götürmemişlerdir. Peygamberler, Allah’ın birliğine halkı davet ettikleri gibi, o zamanın yetkili ve etkili kişilerine de daveti götürmüşlerdir. O zamanın siyasilerinin de dinin güzelliklerini öğrenmeleri için uğraş ve çaba göstermişlerdir.
Yeryüzünde hiç kimsenin tevhidî anlayıştan mahrum kalmaması için mücadele eden Peygamberler, zamanın etkili ve yetkili kişilerine -yani siyasetçilerine- daveti götürürlerken, sadece o kişilere nasihat ve öğüt vermekle iktifa etmemişlerdir. Bilfiil siyaseti de işin içine karıştırmışlar; elde ettikleri güç ve konum ile de, dinin nurunu yüceltmeye çalışmışlardır.
 
Peygamberlerin bu çalışma ve uğraşları, dinin kadim ilke ve prensiplerinin yeryüzünde yeteri kadar bilinmesi, tanınması ve hâkim olması; ayrıca da, yaşayışın her hususunun düzene girmesi içindir. Zira dinin ilke ve prensiplerinin yeryüzünde hâkim olması, insanlar arasında takdir görmesi, toplumsal yaşayışın ve yaşamın düzene girmesine sebep olur.
 
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i düşünerek, ayetlerin üzerinde tefekkür ederek okuduğumuzda, Peygamberlerin sadece nasihat ve öğütle yetinmediklerini görürüz. Peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını daha gür bir sedayla anlatmak üzere, uygun zaman ve uygun ölçüler dâhilinde siyasi bir konum elde etmeye çalışmışlardır.
 
Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Davud ve sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav)’in mücadelelerine baktığımızda, bahse konu ettiğimiz gerçeği bütün açıklığıyla görürüz. Bu Peygamberler uygun ölçüler dâhilinde düzenli bir iktidar elde etmek için etkili ve yetkili kişilerle mücadele etmişler, hayatlarının sonuna kadar da bu nebevi yolu takip etmişlerdir.
 
Allah’ın en sevgili kulları Peygamberler, nebevi mücadeleleri esnasında Rablerine şöyle nidada bulunmuşlardır: “Ya Rab! Bir yere girerken oraya doğru olarak girmemi ve bir yerden çıkarken oradan doğruluk ilkesine bağlı olarak çıkmamı nasip eyle. Bana kendi katından destekleyici bir güç (iktidar) ver.” [İsra/80 Fizilal-i Kur’an]
 
Allah Teâlâ, Peygamberlerin bu dualarına icabet etmiş ve onları yeryüzünün gerçek sahipleri/varisleri eylemiştir. Her Peygambere değişik özellikte güçler vermiş, ilahî donanıma sahip kuvvetler göndermiştir; onları hiçbir zaman yardımsız bırakmamıştır. Tabi yeryüzünde ilahlık iddiasında bulunanları da, rezil ve zelil bir şekilde bedbahtlardan kılmıştır.
 
Peygamberler verdikleri mücadele sonrasında, elde ettikleri kazanımların tümünü zerre miskal sapmadan Allah Teâlâ yolunda kullanmışlardır. İnsanları Allah’ın birliğine davet etmeye ve emirlerini, öğütlerini ve vereceği her türlü bilgiyi iletmeye devam etmişlerdir. Ayrıca, elde ettikleri konum ve güçle de, halkın toplumsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmışlardır.
Kur’an’da adı geçen Peygamberlerin ve özellikle de sevgili Peygamberimizin yaşayışını, tecrübelerini, stratejilerini, tavsiye ve telkinlerini daima düstur edinen sorumluluk sahibi Müslümanlar da, çevrelerinde gelişen olumsuzluklara hiçbir zaman duyarsız kalmamışlar; her daim toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmişler, faaliyetler yürütmüşlerdir.
 
Kimi Müslüman, tek bir kişiyle çıktığı bu nebevi yolda Allah’ın izni ve yardımıyla büyük başarılar elde etmiş, sonralarda sayıları yüz binleri bulan bir camianın meydana gelmesine vesile olmuştur. Tabi sayıları yüz binleri bulan camiayı bir arada tutan yegâne güç; ilahi destek ve Müslümanların ihlâslı çalışmaları olmuştur.
 
Tarihte bu gibi benzeri örnekler çoktur. Peygamberlerin yüklendikleri misyonu sürdürme gayesinde olan duyarlı Müslümanlar, toplumu ıslah etme yolunda organizeli bir şekilde teşkilatlanmaya hız kesmeden devam etmişlerdir. Sonrasında ise, yaşayışın her alanını kapsayacak geniş bir programla halkın istek ve ihtiyaçlarını gidermek için karşılarına çıkmışlardır.
 
Peygamberlerin yüklendikleri görevi sürdürme gayesiyle halkın karşısına çıkan İslamî hareket ve partiler, halkın takdir ve teveccühüyle karşılaşmışlardır. Halk, yıllardır özlemle beklediği yardımlaşmayı, dayanışmayı, eşitliği, adaleti, uhuvveti Müslümanların yaşayışlarında ve muhataplarına karşı davranışlarında bulmuşlardır. Böylece halk, Müslümanları bağrına basmış, her durum ve her konumda yardım ve desteklerini esirgememişlerdir.
 
İslamî parti ve hareketler, politik dengeleri de değiştirmişlerdir. Dünyevi endişelerden dolayı değil de, toplumu cayır cayır yakan menfi durumlardan ve ülke idarecilerinin yanlış ve yanlı politikalarından dolayı ortaya çıkan bilahare siyasete atılan İslamî hareket ve partiler, idare eden konumuna gelemeseler bile, zamanın idarecilerine Kur’an ve sünnet ışığında yol göstermişler, bazı yanlışların/yasaların düzeltilmesine/düzenlenmesine sebep olmuşlardır.
 
Dini siyasete alet etmeden siyaseti dine hizmetkâr yapan İslamî parti ve hareketler, başarı ve muvaffakiyetler elde etmişlerdir. Evet, bu bir gerçektir; dini siyasete değil de, siyaseti dine hizmetkâr yapanlar, yeryüzünde başarı elde etmişler; Allah’ın nazarında da saadet-i ebediyeye ulaşanlardan olmuşlardır. Zira bu Allah’ın bir vaadidir; yaptıkları her işte Allah’ın ve Resulünün emir ve tavsiyeleri doğrultusunda hareket edenler, hem bu dünya da, hem de ebedi yurtta kazanacaklardan olacaklardır.


Nebevi Yolun Takipçisi: HÜR DAVA PARTİSİ
Tevhid önderleri Peygamberlerin ilahî görevlerini sürdürme gayesiyle kurulan ve nebevi çizgiden sapmayan İslamî hareket ve partilerin tecrübelerini ve kırmızı çizgilerini düstur edinerek siyaset sahasına adım atan “HÜR DAVA PARTİSİ”nin de, ülke (sonra dünya) siyasetine katacağı müspet gelişmeler ve elde edeceği kazanımlar elbette çok fazla olacaktır. Bunlarla beraber karşılaşacağı engel ve zorluklar da olacaktır.
 
Dolaysıyla, Müslüman halkı layıkıyla temsil etme, sorunlarına siyasi platformlarda çözüm bulma ve ülke siyasetindeki yanlışlara yön verme ilkesiyle kurulan ve nebevi yolu takip etmeyi misyon edinen “HÜDA PAR”a, İslam dinine gönül vermiş ve Kur’an’a hizmeti dava edinmiş Kürt-Türk-Arap-Çerkez ve diğer tüm Müslümanların yardım ve dualarını esirgememeleri ve sürekli destek vermeleri gerekir.
 
“Mustazaflar Camiası”nın büyük hassasiyetlerle kurdukları “Hür Dava Partisi”nin hayırlı olması ve ülke siyasetine hayırlar getirmesi temennisiyle…