HÜDA PAR, haftalık gündem değerlendirmesinde, Gazze'ye yönelik saldırılar, Yüzyılın Antlaşması, İran'a yönelik ambargo ve Sri Lanka'da Müslümanlara yönelik saldırıları ele aldı.
ABD’nin İran’a yönelik yaptırım kararına tepki gösterilen açıklamada, İslam ülkeleri içerişinde siyonist işgal rejimi için tehdit oluşturabilecek ve ABD'nin çıkarlarına zarar verebilecek hiçbir ülkenin ayakta bırakılmaması amacına matuf girişimlerin olduğu belirtilerek, İslam âleminin mutlaka ciddi birlikteliklerle buna karşı koyması gerektiği ifade edildi.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan dış gündem değerlendirmesinde, ayrıca siyonist işgal rejiminin Gazze’ye saldırıları ve Yüzyılın Antlaşması ile Sri Lanka’da kiliselere yönelik bombalama olaylarından sonra Müslümanlara karşı yapılan saldırılar hakkında önemli görüşlere yer verildi.
"İslam dünyası sessizliğini korumakta ve Filistin halkını yalnız bırakmaktadır"
Siyonist terör rejiminin Filistinlilere yönelik saldırılarına karşın İslam dünyasının sessizliğinin eleştirildiği değerlendirmede, "Mescidi Aksa baskınları, Batı Şeria’da katledilen Filistinliler, gayrı hukuki yerleşim yeri inşaları ve son Gazze saldırısı işgal rejiminin hukuk tanımazlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sivil bölgeleri, insani yardım dernekleri ve basın kuruluşlarını hedef alan işgal rejimi, Filistin'de insanlık suçu işlemektedir. Bu saldırıları ‘Meşru Müdaafa’ olarak gören ABD, katledilen çocukları adeta ‘terörist’ olarak kabul etmektedir. İşgal rejimi ve hamisi ABD’nin katliam ve yıkımlarına karşın İslam dünyası ise sessizliğini korumakta ve Filistin halkını yalnız bırakmaktadır." denildi.
"Yüzyılın Antlaşması İslam dünyası adına utanç verici"
Değerlendirmede, son günlerde gündemde sıkça yer alan ve Yüzyılın Antlaşması olarak addedilen ihanet sözleşmesine ilişkin, "İşgal rejimi Başbakanı Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen bir gazete, Yüzyılın Antlaşması olarak lanse edilen antlaşmanın maddelerini yayımladı. Antlaşmaya göre, sınırları işgal rejimi tarafından korunan, ordusu olmayan, Batı Şeria’da bulunan Yahudi yerleşim birimleri dışındaki topraklar ile Gazze Şeridi’nde ‘Yeni Filistin’ adlı bir Filistin devleti kurulacak. Kudüs, işgal rejimi ile Yeni Filistin arasında bölünmeyecek ve paylaşılmayacak, ancak her iki devletin de başkenti sayılacak. İşgal rejimine bağlı Kudüs Belediyesi, Yeni Filistin Hükümeti’nin ilgileneceği eğitim alanı hariç Kudüs’ün tüm alanlarından sorumlu olacak ve bu yeni devlet, Kudüs Belediyesi’ne su gideri ve vergi ödeyecek.” ifadeleri kullanıldı.
Yüzyılın Antlaşmasının İslam dünyası adına utanç verici olduğu ifade edilen değerlendirmede şu bilgilere yer verildi:
"Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’ın destek verdiği belirtilen bu antlaşma İslam dünyası adına utanç vericidir. Filistin kimliği ve topraklarının, söz konusu antlaşma uygulandığı takdirde Müslümanların en önemli merkezlerinden olan Kudüs’ün işgal rejimine teslimi bizzat Müslüman ülkelerin desteğiyle gerçekleştirilmiş olacak. Antlaşma, direnişin her anlamda tasfiye planını da içermekte ve herhangi bir mukavemet durumunda kitlesel bir katliama kapı aralamaktadır. ABD’nin, bu antlaşmanın uygulanması için bölge ülkelerinden destek alamadığı takdirde ülke yöneticilerinin koltuklarından olacağı tehdidi ise korkunçtur. Yönetici sınıfının yanı sıra basına sızan antlaşma maddelerinin Müslüman kamuoyunda bir tepkiyle karşılaşmamış olması Filistin konusundaki duyarlılığın geldiği noktayı göstermektedir.”
Yüzyılın antlaşması olarak lanse edilen ihanet antlaşmasına karşı insan hakları ve evrensel hukuka inanan vicdan sahibi her bireyin tepki göstermesi çağrısında bulunulan değerlendirmede, "özellikle Müslüman toplumların bu ihanet antlaşmasına karşı direnişi desteklemeleri gerekmektedir." denildi.
Sri Lanka'da Müslümanlara yönelik saldırılar
Sri Lanka’daki kiliselere yönelik bombalı saldırılardan sonra Müslümanlara karşı çeşitli saldırıların olduğuna dikkat çekilen değerlendirmede, "Sri Lanka’da Paskalya ayini sırasında kiliselere yönelik düzenlenen 8 bombalı eylemde 300’den fazla kişi yaşamını yitirmiş, saldırıları IŞİD üstlenmişti. Saldırıların ardından ülkede peçe takmak yasaklandı ve çeşitli bölgelerde Müslümanlara ait iş yeri ve araçlara yönelik saldırılar gerçekleştirildi." denildi.
Uluslararası güçlerin taşeronları tarafından gerçekleştirilen saldırıların, Müslümanlara mal edilmesinin kabul edilemez olduğunun altı çizilen değerlendirmede, "Suçsuz insanlara ve ibadet mekânlarına yönelik saldırıların İslam dininde yeri olmamasına rağmen uluslararası güçlerin taşeronları tarafından gerçekleştirilen bu terör eylemlerinin Müslümanlara mal edilmesi kabul edilemez. Ülkede yönetim tarafından azınlık durumundaki Müslüman ve Hıristiyanlara yönelik sistematik bir baskı söz konusu iken Müslümanlar tarafından Hıristiyanların hedef alındığı iddiası akıl dışıdır. Saldırılarla birlikte 25 yıl etnik bir savaş yaşayan ve on binlerce insanını yitiren ülkede yeni bir iç savaşın hedeflendiği açıkça görülmektedir. Bu kez din üzerinden yürütülecek savaş, farklı din ve kökenlerin buluştuğu mozaiği emperyalist düzen adına bozmayı hedeflemektedir. Müslümanlara yönelik Myanmar benzeri bir soykırım sürecinin önüne geçilmesi için etnisite ve dini inanç farkı gözetmeksizin tüm Sri Lanka halkının saldırılar karşısında birlik olması, Yeni Zelanda dayanışmasını göstermesi elzemdir." ifadelerine yer verildi.
İran ambargoları
Değerlendirmede, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına ilişkin, "ABD tarafından Kasım 2018’de İran’a karşı ekonomik yaptırımlar devreye sokulmuştu. 8 ülkeye tanınan muafiyet kararının uzatılmamasının ardından İran nükleer antlaşmadan kısmen çekildiğini açıkladı. ABD başkanı Trump ise İran’a yönelik yeni yaptırımları imzaladı. İran’a yönelik yaptırımların ekonomik boyutu olsa da yaptırımlarla birlikte İran’ın son yıllarda Suriye’de üstlendiği siyasi rol, ABD müttefiki bölge ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirme ihtimali, atılan bu adımlarla tehlikeye girmiş ve İran bölgede yalnızlaştırılmıştır." ifadeleri kullanıldı.
"ABD'nin siyonizme boyun eğerek İran’a uyguladığı bu yaptırım kararını kınıyoruz." denilen dış gündem değerlendirmesinde, "İslam ülkeleri içerisinde siyonist işgal rejimi için tehdit oluşturabilecek ve ABD çıkarlarına zarar verebilecek hiçbir ülkenin ayakta bırakılmaması amacına matuf bu girişimler karşısında İslam âlemi mutlaka ciddi birlikteliklerle karşı koyabilmelidir. AB ülkelerinin ABD ambargosuna karşı gerekli tepkiyi göstermemeleri nedeniyle İran, Nükleer antlaşmadan ‘kısmen’ çekilme kararı almış, taraf ülkelere 60 günlük bir süre tanımış ve Afganistan uyruklu mültecilerin ülkeden gönderilebileceğini bildirmiştir. Mültecilerin ülkeden çıkarılmaları, Avrupa’nın büyük bir mülteci akınıyla karşı karşıya kalması demektir. İran’ın ambargoyu boşa çıkaracak ataklar ortaya koyma hakkı elbette vardır. Ancak bu işte mültecilerin kullanılmasını doğru bulmuyoruz." sözlerine yer verildi.
Son olarak, Türkiye’nin jeopolitik önemine atıfta bulunularak şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye de Doğu Akdeniz ve Suriye meselesinde ABD ve siyonizmin çıkarları ile çelişen bir pozisyondadır. Bu nedenle siyasi ve ekonomik saldırılara maruz kalmakta, askeri savunma tercihlerinde şantajlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu süreçte ABD saldırganlığına karşı bölge ülkeleri arasında güçlü bir dayanışmanın gerçekleşmesi elzemdir. Bu doğrultuda İran ve Türkiye, Suriye’de siyasi çözümün sağlanması ve ABD ile siyonizmin şantajlarına karşı koyabilmek için daha fazla işbirliği yapmalı, bölge ülkeleri ile normalleşme adımları atmalıdırlar." (Ramazan Casuk-İLKHA)