Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlalleri, ABD'nin başkenti Washington'da protesto edildi.
Dünya Uygur Kongresi ile Uygur Amerikan Derneğinin organize ettiği "Uygurları Kurtarın" yürüyüşüne çok sayıda kişi katıldı.
Washington'da Freedom Plaza Meydanı'nda bir araya gelen gruptakiler, Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlallerini protesto etti.
"1 Milyon Uygur kamplarda", "Uygurların da yaşama hakkı var", "Doğu Türkistan'a özgürlük", "Toplama kamplarını kapatın" yazılı pankartlar taşıyan göstericiler, Pekin'e, insan haklarına saygı göstermesi, Uygurların tutulduğu toplama kamplarını kapatması ve Uygur ailelerinin tekrar bir araya gelmesine izin vermesi çağrısı yaptı.
Göstericiler aynı zamanda ABD hükümetine, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlallerinin son bulması için Çin'e baskı yapması çağrısında bulundu.
Gösteri sırasında açıklama yapan Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa, düzenlenen yürüyüşe ABD'nin yanı sıra Kanada ve Avrupa ülkelerinden de çok sayıda kişinin katıldığını söyledi.
Bunun Dünya Uygur Kongresi'nin 2018'de başlattığı dünya çapındaki en büyük üçüncü gösterisi olduğunu aktaran İsa, "27 Nisan 2018'de dünyaya Doğu Türkistan'da olan bu soykırımı anlatmak ve sesimizi duyurmak amacıyla Brüksel'de Avrupa Komisyonunun önünde birkaç bin kişinin katılımı ile büyük bir yürüyüş yapmıştık. Ondan sonra da kasım ayında Cenevre'de Birleşmiş Milletlerin önünde büyük bir yürüyüş gerçekleştirmiştik yine dünyadan pek çok arkadaşımızın katılımı ile. Bu da nisan 2018'den bu yana yaptığımız üçüncü yürüyüş oldu. Bunu da dünyanın siyasi başkenti Washington'da yapmaya karar verdik." diye konuştu.
İsa, Washington'daki yürüyüşün amacına ilişkin "Burada, 21'inci asırda Çin hükümetinin uyguladığı insanlık dışı uygulamaları ve soykırımı durdurmak için dünyaya sesimiz duyurmak ve Amerikan hükümetinin adım atıp Çin'e karşı bir yaptırım uygulamasını sağlamak için bu yürüyüşü yapmış bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.
Uluslararası toplumun Uygurlara yönelik uygulamalara karşı yapabilecek çok şeyi olduğuna dikkati çeken İsa, şöyle konuştu:
"Çin tamamen kapalı bir kutu gibi. Çoğu Uygur'un ailesiyle iletişimi kesilmiş durumda. Benim de iki yıl oldu ailemle iletişimim kesilmiş durumda. Buradaki arkadaşların çoğu yine bu durumda, ailesiyle iletişimi kesilmiş durumda. Çin hükümeti buranın dünya ile iletişimini keserek gizli bir katliam politikası uyguluyor. Uluslararası toplumun öncelikle bunu duyurması lazım ve uluslararası toplumun buna karşı ayaklanması gerekiyor. Ayaklanması derken bize destek çıkması gerekiyor."
İsa, uluslararası toplumun, medyanın ve sivil toplum örgütlerinin harekete geçmesi halinde Çin'in Uygurlara yönelik soykırım politikasını durdurabileceğini ifade etti.
Özellikle ABD yönetiminden Magnitsky Yasası çerçevesinde Pekin'e yaptırım uygulamasını talep ettiklerini belirten İsa, ABD kongresinde Uygurlara yönelik iki yasa tasarısının bulunduğunu ve bu yasaların geçmesinin başka ülkelere de örnek teşkil edeceğini düşündüklerini kaydetti.
Türkiye'nin Doğu Türkistan davasındaki yerinin bambaşka olduğunu ifade eden İsa, "Aynı atanın iki çocukları gibi Uygurların Türklerden beklentisi başka ülkelerden daha büyük. Türk halkı olarak bizim yanımızda durdurlar." dedi.
Türkiye'nin şubat ayında Uygurlara yönelik açıklamasını değerlendiren İsa, "Bu bizim tam da istediğimiz ve çok yerinde ve zamanında olan bir açıklama oldu." vurgusu yaptı.
Gösteriye katılan siyahi Müslüman Akiba Goodwin ise "Müslümanlar Çin'deki Uygurların durumundan çok endişeliler. Ramazan geliyor, oruç tutacağız, iftar yapacağız, teravihe gideceğiz, ramazanın tüm mutluluğunu yaşayacağız ama oradaki kardeşlerimiz bunları yaşayamayacak." değerlendirmesinde bulundu.
Uygurların durumunun çok kötü olduğuna dikkati çeken Goodwin, dünyadaki Müslüman liderlerin Uygurlar konusunda ayağa kalkması gerektiğini söyledi.
Müslümanların sessiz kalmasından dolayı İslam dünyasında pek çok acı yaşandığını belirten Goodwin "Resulullah 'günün birinde sizin başınıza böyle bir olay (Uygurlara yapılanlar) gelecek' dediğinde, sahabeler ona, 'o zaman çok az sayıda Müslüman mı kalmış olacak' diye sordular. O da 'hayır sayınız çok olacak ancak dünyayı çok seveceksiniz ve ölümden çok korkuyor olacaksınız' demişti." diye konuştu.
Uygur kökenli Muhammed Ali ise ailesinin yaşadığı acıları dile getirdi.
Yedi yıldır ABD bulunduğunu anlatan Ali, Çin'in Uygurlara yönelik şiddetinin gittikçe arttığını ve bu şiddetin bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığını söyledi.
Ailesinden 30 kişinin Çin'in toplama kamplarında bulunduğunu belirten Ali, yaklaşık üç yıldır ailesine ulaşamadığını ve onlara ne olduğundan haberinin olmadığını vurguladı.
Ali, ABD ve uluslararası toplumdan, en azından toplama kamplarını kapatması konusunda Çin'e baskı yapması çağrısında bulundu.