11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan ve 12 Mart 2012'de onaylanarak Türkiye'de yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesinin iptal olması için Türkiye Aile Meclisi tarafından imza kampanyası başlatıldı. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul şubesinde gerçekleştirilen basın toplantısıyla başlatılan imza kampanyasına Türkiye genelinde 957 STK'nın destek verdiği belirtildi.
Türkiye Aile Meclisi adına basın açıklamasını Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik okudu.
Türkiye'nin 2011 yılında imzaladığı İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin güdümünde topluma dayatılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinin insanlık ve geleceğimize düşmanlık ettiği için reddettiklerini belirten Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik, devletin adil hakemliğinde, kadın ve erkeğin işbirliği sağlanarak çözülebilecek bir mesele olan kadına yönelik şiddet meselesinden, yeni bir tür kadın sömürüsü icat edildiğini söyledi.
Çevik, "Kadını ve kadına yönelik şiddeti sömürerek, şiddeti erkeğe, çocuğa, aileye hatta tüm topluma yönelten İstanbul Sözleşmesi, 'kadınlara eşitlik' sloganının altına gizlenip insanın yaratılıştan gelen biyolojik kadınlık ve erkeklik cinsiyetlerini kabul etmiyor. Kurgulanmış lezbiyenlik, gaylik, biseksüellik ve translık gibi ahlaken sapkın eğilimleri, 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' adı altında meşrulaştıran, bu sapkınlıkları yeni nesillere olumlu bir şeymiş gibi dayatan projeleri, TV programlarını, medya yönlendirmelerini, eğitim faaliyetlerini ret ve protesto ediyoruz." dedi.
"İstanbul Sözleşmesini 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz"
"İstanbul Sözleşmesi ve uygulamaları; erkek olmayı, aileyi ve çocuk merkezli beraberliği patolojik, hastalıklı bir hal olarak gören ve erkeğe karşı ayrımcılığın, ayrımcılık olarak değerlendirilmeyeceğini açıkça ilan eden bir sözleşmedir." diyen Çevik, şunları söyledi:
"Bu minvalde İstanbul Sözleşmesi'ni; erkeğe zulmederek kadından uzak durmaya, erkek kadın arasında rekabet ilişkisi yaratarak aile içi huzursuzluğu ve boşanmaları körüklemeye, toplumları sapkın ve çocuksuz ilişki modellerine yönlendirip nihai olarak bir nüfus kontrol mekanizması inşa etmeye çalışan emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi'nin; evlilik, aile kurma, çocuk yapma niyeti ile kadına yaklaşan erkekleri çok ağır cezalara çarptırarak evlilikten uzak durmaya zorlamasını reddediyor ve kınıyoruz." şeklinde konuştu.
6284 sayılı Kanun'un şiddete ve şiddet tehdidine karşı kadının, aile bireylerinin korunması için yasalaştığını fakat uygulamada aileyi zor durumda bırakan bir yasaya dönüştüğünü ifade eden Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Başkanı Av. Necati Ceylan ise "Sözlü bir ifadeden dahi delil aranmadan erkeğe 1 ile 6 ay arasında uzaklaşma veriliyor. 6 ay ailesinden uzaklaşan kişi evini çocuklarını göremiyor. Daha sonra da maalesef kadınlara karşı cinayetlerin arttığını görüyoruz." dedi.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği olayının vahim değerler taşıdığını söyleyen Haksöz Dergisi yazarlarından Hamza Türkmen, "Amerika'da 1955 yılında yürürlüğe giren Ginseng Skalası saptırmasına dayanılan, evlilik dışı evliliği meşru gören, erkek erkeğe, kadın kadına ilişkiyi meşru gören ve bunu da süreç içerisinde kanunlaştıran bir süreçtir. Bu süreç AB birliğine yansıyor ve AB değerleri haline geliyor. Bu değerlerin anlayışı daha fazla haz daha fazla refah şeklindedir. Oysa bizim sabitelerimiz var." diye konuştu.
"Aile yıkılırsa toplum çöker"
Toplumun yapı taşı olan aileyi maddenin en küçük hali olan atoma benzeten Türkiye Ulaş-İş Sendikası Başkanı Abdürrahim Barın, "Toplumun temeli ailedir. Aile yıkılırsa toplum çöker. Bu sözleşmenin AB tarafından İstanbul'da yapılması düşünülmelidir. AB'nin Bulgaristan, Rusya, Hırvatistan ve bazı ülkelerin uygulamalarını görür görmez değişiklik yaptıklarını gördük. Maddenin en küçük hali atomdur. Bu kadar küçük olan atom parçalandığı zaman 15 kilotonluk bir bomba Hiroşima ve Nagazaki'deki gibi bir anda 200 bin kişiyi öldürebilecek kadar etkili hale geliyor. Aile de böyledir. Eğer aileyi üzerinde bu yasalarla olduğu şekliyle uygularsak toplumumuz kaçınılmaz olarak çökecektir." dedi. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)