Gümüşhane Üniversitesi bünyesinde sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunan İhya ve İmar Gençlik kulübü tarafından Tesettür Seferberliği Platformu'nun (TESSEP) da katkılarıyla Gümüşhane Belediyesi konferans salonunda "Bu Asra Meryem Olmak" temalı konferans düzenlendi.
Yoğun katılımla düzenlenen konferansa Tesettür Seferberliği Platformu (TESSEP) Genel Koordinatörü ve Yazar Aynur Sülün katıldı.
Kapitalist sistemin kendi ürünlerini satmak adına kadını kendisiyle uğraşan, kendinden memnun olmayan bir varlık haline getirme gayretinde olduğunu belirten Sülün, kadını kendisi ile sorunlu hale getirerek kozmetik ürünlerin pazarlandığına ve kadının kapitalizmin kölesi yapılmak istendiğine dikkat çekti.
Yapılan bu girişimin öncelikle kadını kendinden nefret ettirerek başlatıldığını aktaran Sülün; "Bu durum aslında ruhsal problemi de beraberinde getiriyor. Kişinin devamlı kendi görünümüne odaklanması ruhsal bir problemdir. Oysaki insan yaratılış itibariyle en güzel varlıktır. Kendini beğenmemek, kaygılı ve endişeli bir hayatı beraberinde getirir. Kendini fiziksel özelliklerini takıntı haline getiren insan sürekli imaj ve dış görünüm peşinde koşar. Koca bir ömrü sırf bu uğurda tüketmek anlamsız bir uğraştır." ifadelerini kullandı.
Allah'ın Hazreti Meryem'i kadına emsal gösterdiğine değinen Sülün, "Başkalarının göz zevkine hitap etme gayretinden uzaklaşın. Evet, bu durum basitleşmektir, kendin olmaya razı olmamaktır. Bu anlamsız gayret kadını toplum nezdinde küçük düşürüyor. Böyle bir uğraşı, şahsiyetin gelişimine engel olur. Kur'an-ı Kerim bize kadının itibarının kendi olmakla, karşı tarafa kendini beğendirme gayreti içerisinde olmayıp Allah'ı razı etmeye çalışmakla mümkün olabileceğini söylüyor. Hazreti Meryem'in hayatıyla bize bunun gösteriyor. Hazreti Meryem kendini daima muhafaza etmiş, kendini toplumun önüne sunmamıştır, imaj oluşturma gayretine girmemiştir" şeklinde konuştu.
"Hayâ insanın bünyesine atılmış bir tohum gibidir"
Kadının evinin ve toplumun mimarı olduğunu kaydeden Sülün, hayâ duygusunun önemine değinerek şu şekilde konuştu:
"Evimizin içinde veya çocuklarımızda bir sorun varsa kendimizi yoklamalıyız. Çocuğumuzu bizim mi yoksa medyanın mı şekillendirdiğini sorgulamamız lazım. 'Birileri ne der?' anlayışıyla düzenimizi kurmamalıyız. Çocuklarımızı edep ve hayâ ekseninde yetiştirmeliyiz. Hayâ insanın bünyesine atılmış bir tohum gibidir. Bu tohumun büyümeye, olgunlaşmaya ve gelişmeye ihtiyacı vardır. Bütün ahlaki özellikleri besleyecek olan bir tohum. Kuvvetlenmesi, gelişmesi için şuurla, bilinçle, ilimle beslenmelidir. Yüce İslam dinin hedefi de insan bünyesindeki bu duyguyu kuvvetlendirmektir. Hayâ duygusu kişinin fren mekanizmasıdır. Kişiyi uyaran, içgüdüleri dengeleyen, doğru olana sevk eden, bazen adalete yönlendiren, fedakârlığa, şefkate kaynaklık eden, bizi doğru işlere yönelten bir güçtür. Hayâ kuvvetli olduğu oranda diğer ahlaki yönlerimiz de kuvvetli olur. Eğer hayâyı kendimize ölçü edinmezsek, çocuklarımızı ve ailemizi bu ölçüye göre yetiştirmezsek toplumda ahlaksızlıkların yayılmasının önüne geçemeyiz. Peygamber Efendimiz (sav) 'Hayân yoksa dilediğini yap demiştir. Çünkü senin fren mekanizman çökmüştür, kendine bile gücün yetmeyecektir." (İLKHA)