Bazıları Aynaya Hiç Bakmıyor

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, basından siyasete, iş dünyasından sanata kadar birçok kişiyi dinliyor. Geçen hafta Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce`yi de dinledi.

Ekleme: 21.10.2012 14:39:00 / Güncelleme: 21.10.2012 14:39:00 / Siyaset Gemisi / İstanbul Haberleri
Destek için 
Hüseyin Kaya / Haber - Yorum
 
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, basından siyasete, iş dünyasından sanata kadar birçok kişiyi dinliyor. Geçen hafta Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’yi de dinledi.

Hüseyin Gülerce, oldukça ilginç şeyler anlattı.
Medyanın 28 Şubat’taki rolü ile ilgili olarak Gülerce şunları söyledi: “Türkiye’deki sistem, gazeteci, işadamı, sendikacı, Silahlı Kuvvetler mensubu, medya, üniversiteler bana göre hepimizi olmamız gereken insanlar olmaktan çıkardı.”
28 Şubat’taki medyanın hatasının daha öncekilerden katmerli olduğunu ifade eden Gülerce, “Yağma Hasan’ın böreği gibi bir atmosfer var diye, medya selden kütük kapma zihniyetiyle bankalar kurup, paralar kazanmak peşine düştü” diye konuştu.

Gülerce, Refah-Yol hükümetinin kurulmasından itibaren bazı gazetelerin manşet ve köşe yazılarına bakıldığında her şeyin ortada olduğunu belirterek, “Başka bir şey söylemeye gerek yok. 28 Şubat’ta medyanın rolünden dolayı mesleğimden utandım. Medya, yazarlarıyla, patronlarıyla durumdan vazife çıkardılar” dedi.
Gülerce’nin üniversitelerdeki başörtüsü sorununun CHP’nin hoşgörüsü sayesinde çözüldüğüne ilişkin ifadeleri komisyonda tepki çekti.

Merve Kavakçı olayına da değinen Gülerce, Bülent Ecevit’in Kavakçı ile ilgili çıkışının ağır olduğunu ve bu sözleri savunmadığını belirterek, “Ecevit o çıkışı yapmasa belki o gün bir darbe olacaktı. 28 Şubat’ta manevi bir baskı vardı. Ama 12 Mart, 12 Eylül gibi gençleri asmak kesmek yoktu. Önemli olan 28 Şubat’ın darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmesidir.” diye konuştu.
Gülerce, “28 Şubat size göre bir postmodern darbe miydi?” sorusuna ise, “Postmodern kelimesi verdiği zararı hafifletiyor, Ben ‘buz gibi darbeydi’ diyorum” dedi.

Şimdi beraberce Hüseyin Gülerce’yi gemiye bindirelim ve sorularımızı soralım:
Zaman yazarı İsmail Ünal’ın Gülen’le yaptığı söyleşide “28 Şubat, ülkenin daha iyi bir noktaya gelmesi adına Türkiye’de bazı süreçleri geciktirdi mi?’ sorusuna Gülen’in verdiği “Geciktirmedi; aksine hızlandırdı. Hatta 28 Şubat, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı.” cevabına ne der acaba Hüseyin Bey?

Erbakan hükümeti devrilip yerine darbecilerin isteği doğrultusunda Mesut Yılmaz hükümet kurduğunda “Hayırlı olsun!” manşeti atan Zaman Gazetesinde yazı yazıyordu, öyle değil mi?

Gülerce aşağıdaki sözlerin sahibi olan Gülen için de yazının başındaki yorumları yapabilecek mi?

“Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat.”

Gülerce, “darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmesi” ile “buz gibi darbe” ifadelerini nasıl bağdaştırıyor?
Ecevit’in bırakın nezaket ve centilmenliği insani, olarak bile değerlendirilemeyecek tavrını nasıl sahiplenebiliyor? Başörtülü bir bayanın “zorla” salondan çıkarılmasını isteyen, “Bu hanıma haddini bildirin” diyen ve psikolojilerini bozabilir gerekçesiyle çocuklara gösterilmemesi gereken bir görüntü veren sosyal demokrat birini nasıl bu kadar savunabiliyor? Gerçi Gülen Hoca namaz kılmasa da, oruç tutmasa da “Ahirette eğer Allah bu imkanı verirse, şefaatçi olacağım ilk kişi Ecevit” demişti. Mesele Ecevit’in onların okullarına destek vermesiydi. O yüzden onun öğrencisi olan Gülerce’yi de mazur görmek lazım.
Ve Gülerce’ye son sözlerimiz:

Derdinizin darbeler değil de “cemaatin çıkarı” olduğu, ve bu çıkar ne taraftaysa oraya yöneleceğiniz artık ortaya çıkmıştır. Bazı yerleri küstürmenin alemi yok! Yarın dengeler değişir de onlara muhtaç olabilirsiniz.
Sanırım ne demek istediğimiz anlaşılmıştır.