Kocaeli Üniversitesi Mescid Birliği Platformu, Mısır'da Sisi Cuntası tarafından İhvan mensubu 9 gencin idam edilmesi ve Çin yönetiminin Doğu Türkistan Müslümanlarına yönelik baskılarına dikkat çekmek için basın açıklaması düzenledi.
Umut Tepe Kampüsü Sosyal Tesisler önünde düzenlenen basın açıklamasını platform adına Cengiz Sarıbaşak okudu.
Açıklamasına, "Onlar Rabb’lerine iman etmiş genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetlerini arttırdık." ayetine atıfta bulunarak başlayan Sarıbaşak, Mısır’da 2013 yılında halkın iradesine darbe vurulup Sisi cuntasının başa gelmesi ve Rabia Meydanında darbeye direnen halkın hunharca katledilmesiyle başlayan sürecin, cuntanın hukuksuz ve keyfi suçlamalarıyla zulümde her geçen gün yepyeni bir boyut kazanmakta olduğunu belirtti.
Bu süre zarfında halkın meşru temsilcisi olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ve onun dava arkadaşlarının hapsedildiğini, haklarında yapılan uydurma suçlamalar sonucu bir kısmının idama mahkûm edildiğini, bir kısmı hakkında da ağır cezalar verildiğini hatırlattı.
"İslam ülkelerinin ciddi bir tepki vermemesi darbecileri daha da azgınlaştırmaktadır"
Sarıbaşak, "Mısır’da gerçekleştirildiği iddia edilen hukuki süreç, son idam kararları ile beraber net bir şekilde adaletin, hakkın ve hukukun ayaklar altına alındığı katliamlara dönüşmüştür. Bu noktada uydurma suçlamalarla hakkında idam kararı verilen 9 genç kardeşimiz darağacına götürülmüş ve şehit edilmiştir. Uluslararası toplumun, İslam ülkelerinin ve çeşitli uluslararası hukuk kuruluşlarının ciddi bir tepki vermemesi, arkasına Amerika, israil, İngiltere ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin gücünü alan darbecileri daha da azgınlaştırmaktadır." dedi.
"Bir topluluğun sistematik baskılarla asimile edilmeye çalışılması kabul edilemez"
Çin yönetimin Doğu Türkistanlı Müslümanlara yönelik baskılarına da değinen Sarıbaşak, "Bununla beraber yetmiş yıldır Çin kontrolü altında bulunan ve Türkiye'nin iki buçuk katı büyüklükte yüzölçümüne sahip olan Doğu Türkistan'da da Müslümanların durumu içler acısıdır. Çin yönetimin küresel bir güç oluşu ve boşluk bırakmayan bir diplomasi yürütmesi Doğu Türkistan'la ilgili sağlıklı bilgi akışının ve oradaki Müslümanlarla iletişimin önüne geçmektedir. Hangi renkten, dilden ve inançtan olursa olsun bir topluluğun temel haklardan mahrum bırakılarak sistematik baskılarla asimile edilmeye çalışılması kabul edilemez." ifadelerini kullandı.
"Çin yönetiminin baskı ve tahakküm uygulaması bir şiddettir"
Sarıbaşak, şunları söyledi: "Doğu Türkistan'da yaşayan kardeşlerimizin birçok temel haktan mahrum bırakıldığına, inanç ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlandığına, toplama kamplarında tecrit edilmiş bir yaşama zorlandığına, psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kaldıklarına dair haberler canımızı yakmaktadır. Çin'in bu baskılara gerekçe olarak tüm Müslüman Doğu Türkistan halkını şiddetle ilişkilendirmesi de kabul edilemez. Tam tersine insanların temel hak ve özgürlük talepleri karşısında Çin yönetiminin baskı ve tahakküm uygulaması bir şiddettir."
"Bu vahşete en yüksek perdeden tepki göstermek tüm Müslümanların itikadi mesuliyetidir"
Siyonizmin ve emperyalist ABD'nin üst akıl olarak yönlendirdiği İslam coğrafyasındaki kukla rejimlerin her gün yeni bir cinayet ve katliamla küresel küfrün siyasi ve ekonomik işgaline karşı direnen İslam gençliğini hedef almasının tepkisiz kalınacak bir hadise olmadığını vurgulayan Sarıbaşak, "Bu vahşete en yüksek perdeden tepki göstermek tüm Müslümanların itikadi mesuliyeti, asli vazifesidir. Köleleşmeyen, esir olmayan, hür irade sahibi tüm İslam ülkelerinin devlet başkanları, idarecileri zalim Sisi ve onun gibilerin zulmünü durdurmak için harekete geçmelidir. Masumların kanını döken Sisi ve avenesinden hesap sorulmalıdır." dedi.
Sarıbaşak, "Bu durum, bizlerin kardeş olma ve ümmet olarak birlik içinde hareket etme sorumluluğumuzu bizlere tekrardan hatırlatmalı ve bütün dünyanın Mısır’da ve Doğu Türkistan’da üç maymunu oynadığı bugünlerde Müslüman kardeşlerimizin sesi olma misyonumuzu yeniden kuşattırmalıdır. Bizler biliyoruz ki, bu ümmet Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp dini yalnızca Allah’a has kılarak yaşadıkça daima güçlü olacak ve o zalimlerin tuzakları kendi başlarına dönecektir." ifadelerini kullandı.
"Yeryüzünün neresinde bir kardeşimiz acı çekiyorsa onun acısını hissetmek mükellefiyetimizdir"
Sarıbaşak, "Sessizliğimizden, ümmetin sinmişlik halinden cesaretle cüretkâr bir şekilde Keşmir'de, Uygur'da, Arakan'da, Doğu Türkistan’da, Mısır'da Müslümanlar katledilirken sukut etmek ehl-i imanın sadece dünyasını değil ahiretini de berbat edecektir. 'Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir.' Yeryüzünün neresinde bir kardeşimiz acı çekiyorsa onun acısını hissetmek ve yardımına koşmak en büyük mükellefiyetimizdir. Unutulmamalıdır ki Allah; kâfirlerin ve zalimlerin karşısında 'birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." diye konuştu.
Sarıbaşak, açıklamasının sonunda şu dua ve temennilerde bulundu: "Allah’ım, çığlıklarımızın bir gün zalimlerin tahtını sallayıp onları alaşağı edeceğini bize müjdele. Rabbim, zayıflığımızı gider, bizlere güç ve kuvvet bahşet. Yemen'de, Suriye'de, Libya'da, Afganistan'da, Mısır'da, Doğu Türkistan'da ve Müslümanların baskı ve zulüm altında inlediği her yerde akan kanın durdur. Zulmün ve işgallerin sonlandır. Tüm Müslümanların ittifakına, ittihadına vesile olacak sebepler yarat. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır. Muhakkak ki akıbet muttakilerin olacaktır." (İLKHA)