İdris-i Bitlisi'nin hem Anadolu'da İslam birliğini sağlayan bir İslam âlimi hem de Osmanlı'da Yavuz Sultan Selim ve İkinci Beyazıt dönemini yönlendiren bir devlet adamı olduğunu belirten Bitlis Eren Üniversitesinde görevli Tarihçi - Araştırmacı Yazar M. Törehan Serdar, en büyük eksikliğin İdris-i Bitlisi yeterince tanıtılmaması olduğunu kaydetti.
Serdar, "En büyük eksikliğimiz maalesef İdris-i Bitlisi yeterince tanımamak ve tanıtmamak. Bu İdris-i Bitlisi için bir hakaret, bizim için ise bir eksikliktir. İdris-i Bitlisi Osmanlıda Yavuz Sultan Selim ve ikinci Beyazıt dönemini yönlendiren şahıstır. Şah İsmail'in Doğu ve Güneydoğu'da işgali başladığı zaman, Yavuz Sultan Selim'i Şah İsmail'e karşı uyaran İdris-i Bitlisi'nin kendisidir." dedi.
"İdris yeri geldiğinde bir komutan, İslam âlimi ve doktordu"
Herkesin İdris-i Bitlisi'yi bir tarihçi olarak bildiğini ancak Bitlisi'nin çok farklı yönlerinin olduğunu söyleyen Serdar, "İdris, sadece tarihçi değildir. Yeri geldiğinde bir komutan, yeri geldiğinde bir İslam âlimi, yeri geldiğinde bir doktordur. Avrupa'da binlerce insan veba hastalığından ölürken, İdris-i Bitlisi iki ciltten oluşan 'Veba Hastalığı ve Koruma Yolları' isimli bir eser yazmış. Hayvan ansiklopedisi kitabı var. 40 hadis, 50 hadis kitabı var. Fatiha tefsiri var. Tarih kitapları zaten saymakla bitmiyor. Tacü’t-Tevarih yazarı Hoca Sadeddin Efendi, 'Vallahi İdris'in Heşt Behişt eseri olmasaydı, 8 cennet Osmanlı tarihi kitabı olmasaydı, biz Osmanlı tarihinin yakın dönemini, uzak dönemini hiç bilmeyecektik. Bunu İdris'e borçluyuz.' diyor. Keşke bu yeni çekilmekte olan dizi Ertuğrul böyle başını alıp gidene kadar İdris-i Bitlisi'nin eserinden faydalanıp, doğru dürüst bir hale getirilseydi. Çünkü amacının dışına çıkmaya başladı." ifadelerini kullandı.
"Kan akıtmadan fetihler yapan bir komutandır"
Bitlisi'nin aynı zamanda büyük bir komutan olduğuna dikkat çeken Serdar, Bitlisi'nin tarihteki hayatından kesitler sunarak, kan akıtmadan Diyarbakır ve Mardin'i fethettiğini dile getirdi.
Kürd aşiretlerinden oluşturduğu 10 bin kişilik bir ordunun başına geçerek Diyarbakır'ı fethettiğini hatırlatan Serdar, "Bu ordunun başına kendisi geçiyor. Bıyıklı Mehmed Paşayla birlikte Diyarbakır’ı fethediyor. Mardin'in fethine gidiyorlar. O dönem Mardin Şah İsmail'in damadının elinde. Çok kanlar dökülecek. Şehrin içinde kalanlar ehlisünnet ve cemaatten. Ama koruma hepsi Şah'ın elinde. Bıyıklı Mehmed Paşa saldıracağı zaman, İdris-i Bitlisi bırakmıyor. 'Ben kan dökmeden o kaleyi alırım.' diyor. Bakara Suresi'nden 'Bunların hepsi şeytanın oyunudur. Birlik ve beraberliğinizi bozmayın. Allah'ın yolundan ayrılmayın.' diye bu ayeti yazarak; şehrin içinde bulunan bir İslam âlimine verilmesini istiyor. Âlim bunu okur okumaz kan dökülmeden şehrin anahtarını bıyıklı Mehmed Paşa'ya teslim ediyor. Diyarbakır fethinden sonra Silvan fethi için planlar kuruluyor. Bitlisi'nin planına burada uyulmadığı için ordu yeniliyor. Ben, bunu Bitlisi'nin ne kadar büyük bir komutan olduğunu göstermek için söylüyorum." şeklinde konuştu.
"Anadolu'da İslam birliğini sağladı"
"İdris-i Bitlisi sadece kitap yazmakla, komutan olmakla kalmamış. O Anadolu da İslam birliğini sağlayan kişidir." diyen Serdar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün Mardin'den Hınıs'a kadar, 25 Kürd aşiretini, arkasında Arap ve Acem aşiretlerinin birlik ve beraberliğini sağlayıp Osmanlıya bağlayandır. 25 Kürd aşiretinden biri sonradan katılmıyor. Ama 24 aşiret bir mektup hazırlıyorlar. 'Kendi rızamızla, kendi isteğimizle İslam halifesi Yavuz Sultan Selim Han’a biat eyledik.' diye. Bunun karşılığında Yavuz, Bitlisi'ye sadece tuğrası ve imzasının olduğu boş fermanlarını veriyor. 'Benim yerime sen o aşiret reislerine ferman verme yetkisine haizsin.' diyor. Hepsine birer tane flama, birer tane beylik nişanesini gönderiyor. 'Sizler Osmanlı'nın has kollarısınız, has aşiretlerisiniz.' diyor. Aynısını Irak, Suriye'deki Arap aşiretleri içinde yapıyor. Çaldıran Savaşı kazanıldıktan sonra Yavuz Sultan Selim, 'İran halkı seni seviyor, sen âlimsin, orada bulundun, şu tatlı dilinle bizi anlat.' diyerek, İdris'i Tebriz'e gönderiyor. İsfahan'a gidiyor. Yavuz'u, Osmanlıyı, nasıl bir İslam ülkesi olduğunu anlatıyor. Yavuz Sultan Selim şehre girdiğinde millet alkışlarla karşılıyor. İdris-i Bitlisi böyle bir devlet adamı."
"Bitlisi'yi okuyalım, anlayalım onun tavsiyelerini yerine getirelim"
Doğu Anadolu'da şu anki Misakı Milli sınırlarını (Musul ve Kerkük hariç) Yavuz Sultan Selim'in İdris-i Bitlisi ile birlikte belirlediğine değinen Serdar, bugünkü yöneticilerin mutlak surette Bitlisi'nin Osmanlı sultanlarına ve devlet yöneticilerine yazdığı "Nasihatler" adlı eserini okumaları gerektiğini vurguladı.
Serdar, son olarak şunları kaydetti:
"Ben onu her devlet yetkilisinin en büyüğünden en küçüğüne kadar, belediye başkanlarından valisine, bakanlarımızdan cumhurbaşkanımıza kadar herkesin okumasını isterim. Ne güzel nasihatler buyurmuş. Devlet adamlığı nasıl yapılmalıdır? Nasıl davranmalıdır? Nelere dikkat etmelidir? Yavuz, bildiğinden de taviz vermezdi. Yavuz, Bitlisi'yi öyle seviyordu ki yanında ayırmıyordu. O güne kadar sadrazamdan sonra yani bugünkü başbakanlıktan sonra en önemli makam defterdarlık yani kazaskerliktir. Bir Rumeli, bir Anadolu kazaskerliği vardı. Sırf İdris-i Bitlisi hatırı için Arap illeri kazaskerliği kuruyor ve İdris-i onun başına getiriyor. Mısır seferine çıkarken, Şam'da Bitlisi, Kudüs'ü ziyaret etmek istediğini Yavuz'a söylüyor. Komutanlar karşı çıkmasına rağmen Yavuz, İdris-i yanı alarak gidiyor. Burada İdris-i Bitlisi Mısır fethinin nasip olacağı müjdesini Yavuz'a veriyor. Bizim İdris-i Bitlisi'yi anlamamız lazım. Onun gerek İslam dinine, gerek bu ülkeye, gerek bugün doğusuyla batısıyla, Kürdüyle Türküyle Lazı, Çerkezi, Arabıyla en çok ihtiyaç duyduğumuz birlik ve beraberliğimize yaptığı hizmetler takdire şayandır. İdris-i Bitlisi'yi okuyalım, anlayalım onun tavsiyelerini yerine getirelim." (Şükrü Tontaş-İLKHA)