Süresiz nafaka ödeme uygulaması binlerce erkeği mağdur ederken, nafakanın oluşturduğu tahribat ise tepkilere neden oluyor. Türkiye'de nafakasını ödeyemediği için 25 bini aşkın erkeğin cezaevinde olduğu belirtilirken, ömür boyu nafakanın bir zulüm olduğu ifade ediliyor. Süresiz nafaka uygulaması binlerce vatandaşı mağdur bırakırken, yasanın değişmesi için mağdurlar yetkililerden çözüm bekliyor.
Boşanan erkeğin eski eşine ömür boyu yüksek miktarlarda nafaka ödemesini öngören kanunlar, nafaka alan kadının bu haktan faydalanabilmek için bir daha evlenmemesine, nafaka ödeyen erkeğin ise ömrü boyunca ödemek zorunda kaldığı nafakanın mali külfetinden dolayı yeni yuva kuramamasına neden oluyor.
Süresiz nafakanın beraberinde birçok olumsuzluğu getirdiğini belirten hukukçular, aile hukukunda boşanmalardan sonra karar verilen nafaka davalarının toplumda sürekli tartışma haline geldiğine dikkat çektiler.
Ömrü boyu nafakanın oluşturduğu mağduriyetler ile ilgili İLKHA'ya konuşan Avukat Hüseyin Kurşun, süresiz nafakanın birçok sorunu beraberinde getirdiğini, boşanmayı teşvik edip ailelerin dağılmasına sebep olmasıyla birlikte çok sayıda mağduriyet oluşturduğunu söylediler.
Nafaka yasasının özellikle de ailenin korunması ile ilgili bir takım hukuksuz ve çıkarlar dengesini altüst eden uygulamaların ve hükümlerin derhal kaldırılması gerektiğini belirten Kurşun, mevcut nafaka yasasının derhal kaldırılması çağrısında bulundu.
“Medeni kanunda 4 tür nafaka var”
Medeni kanunda 4 tür nafakanın olduğu bilgisini veren Kurşun, “Tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakası var. Tedbir nafakası; boşanma davasından önce açılan ya da boşanma davası ile birlikte açılan bir davadır. Tedbir nafakasının amacı; taraflardan bir tanesi bu genellikle kadın oluyor, boşanma davası açmakla ya da ayrı yaşamakla eşinin maddi desteğinden yoksun kaldığından dolayı boşanma davası sonuçlanıncaya kadar kadının ekonomik olarak korunmasını amaçlıyor. Diğer iştirak nafakası; tamamen çocuklar için verilen bir nafakadır. Eşlerin çocuklarına bakım yükümlülüğü olduğundan dolayı herkes çocuğunu maddi ihtiyaçlarına eşit oranda katılmak zorundadır. Dolayısıyla iştirak nafakası çocuklar için veriliyor. Boşanma davası bittikten sonra da velayeti kendisinden alınan eşin sürekli ödemek zorunda olduğu bir nafaka haline geliyor. Diğer bir nafaka türü yoksulluk nafakasıdır. Yoksulluk nafakası; boşanma davasının bitiminden itibaren başlıyor. Boşanan kadının evlendiği süreye kadar devam ediyor, bu nafakanın istisnaları var. Bu sürede kadın eğer haysiyetsiz bir yaşam sürüyorsa, başkalarıyla gayri ahlaki bir ilişki içerisine girmişse ya da kadın ekonomik anlamda kendine eşine bağımlılığını ortadan kaldırmışsa, çalışıyorsa, kaldırılabiliyor. Diğeri de yardım nafakasıdır. Yardım nafakasının boşanma davasıyla bir ilgisi yoktur. Kişinin alt veya üst soyu kendisinden nafaka yükümlüsünden bu nafakayı talep edebiliyor.” diye konuştu.
“Kadının çalışıyor olsa dahi nafaka alması hukuksuzluktur”
Kurşun, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu kararın tedbir nafakasına ilişkin verilen bir karardır. Tedbir nafakası Türk medeni kanunun 169’uncu maddesinde düzenlenmiş ve bu nafakanın güya hükmedilmesinin amacı; kadın özellikle ‘kadın’ diyorum. Çünkü erkeklerin bugüne kadar eşinden nafaka aldığı pek görülmemiştir. Genelde nafakayı kadınlar alıyor. Bunun nedeni de kadınlar, sosyal ve ekonomik anlamda zayıf oldukları ön kabulünden hareketle ‘nafaka’ denilince hep kadın aklımıza geliyor. Maalesef bizim hukuk sistemimizde ‘tedbir nafakası’ dediğimiz bir nafaka var ve bu tedbir nafakası, kadının ya da eşlerin kusuruna bağlı olmaksızın kadın kusurlu olsun ya da olmasın boşanma davası bitinceye kadar hatta boşanma davası kararı kesinleşinceye kadar devam eden bir nafakadır. Yani gerekçesi; kadın boşanma davası açılmakla ayrı yaşam hakkına sahip olmuştur, bu süre içerisinde evlilik devam ederken maddi imkanlarının yeniden devam edebilmesi için hayat standardını yeniden koruyabilmesi için eşi tarafından kendisine ödenmesi gereken bir nafaka olarak veriliyor. Ancak işin hukuksuzluğu; kadın çalışıyor olsa dahi bu nafakayı alabiliyor. Tabi ki burada bir hukuksuzluk var.” diye belirtti.
“Kadın lehine bir pozitif ayrımcılık yapılıyor”
“Pozitif ayrımcılık” adı altında kadınların erkeklerden daha üstün bir konuma getirildiğini ifade eden Kurşun, “Cinsiyet eşitliği savunuluyor ama diğer taraftan bu cins eğer erkek ise erkek ve kadın arasında bir kadın lehine bir pozitif ayrımcılık yapılıyor. Bu uygulama ise tamamen hakkaniyete ve hukuka aykırı bir uygulama ve boşanma davaları devam ederken de aile içi şiddetin sokaklara, adliyelere yansıdığını görüyoruz. Maalesef kadın cinayetlerine kadar varan hadiselerle şahit oluyoruz. Bunun temelinde bu pozitif ayrımcılık olgusunun çok abartılıyor olmasıdır. ‘Cinsiyet eşitliği’ adı altında kadınlar lehine daha geniş imkânlar sunularak kadın egemen bir toplum oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu bizim kültürel, genetik, inançsal anlam kodlarımızı bir şekilde deforme ediyor.” dedi.
“Mevcut nafaka yasasının derhal kaldırılması gerekiyor”
Kurşun, “Dolayısıyla bir erkek boşandığı takdirde eşine eğer bir kusuru varsa kadın evleninceye kadar nafaka ödemeye devam ediyor. Şimdi sahaya baktığımızda kadınlar salt kocalarından aldıkları nafaka zarar görmesin diye gayri resmi evlilikler yapıyorlar ve nafakayı almaya devam ediyor. Erkek de bunu mahkemede ispatlayamıyor. Boşandığı eşine ödemiş olduğu nafakanın bu şekilde fütursuz ve haksız bir şekilde yenildiğini görünce, gayri resmi evlilikte hatta kadın ahlak dışı yaşamda sürebilir. Kocasının parasıyla bunu yapıyor olması erkekte bir infial uyandırıyor. Erkeği tahrik ediyor, kadın cinayetlerinin maalesef birçok nedeni de buradan kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu nafaka yasasının özellikle de ailenin korunması ile ilgili bir takım hukuksuz, bir takım çıkarlar dengesini altüst eden bazı uygulamaların ve hükümlerin derhal kaldırılması gerekiyor. Toplumumuzun kültürüne, toplumsal yaşam tarzına daha uygun hale getirilmesi gerekir. Aile içi şiddetin boşanma davası ve sonrasında sokaklara yansıması ve kadın cinayetlerinin önünün alınabilmesi için bu düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)