"Aileye yönelik yoğun saldırılar ve projeler var"

Aile Eğitim Uzmanı Emin Özdemir, aileye yönelik yoğun saldırıların ve projelerin olduğuna dikkat çekerek, ailenin iyi korunması çağrısında bulundu.

Ekleme: 09.02.2019 22:00:26 / Güncelleme: 09.02.2019 22:08:11 / Eğitim
Destek için 

Genç Düşünce Akademisi (GEDAK) tarafından Şair Nabi Kültür Salonunda düzenlenen "Aile ve mahremiyet" konulu seminerde konuşan Aile Eğitim Uzmanı Psikolojik Danışman Emin Özdemir, aileye yönelik yoğun saldırıların ve projelerin olduğuna dikkat çekerek, aile ve mahremiyetinin iyi korunması noktasında çağrıda bulundu.

Çocuk mahremiyetine dikkat çeken Özdemir, konuyla ilgili ailelere önemli tavsiyelerde bulundu.

Seminer, Abdussamed Ergün tarafından okunan Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Ardından selamlama konuşması yapan Genç Düşünce Akademisi Başkanı Eğitimci Ahmet Ergün, günümüz Müslümanlarının yaşadığı sıkıntılara değindi.

İslam ümmetinin içinde bulunduğu buhrandan tek çıkış yolunun Kur'an ve sünnet etrafında birleşmeye olacağını vurgulayan Ergün, "Öyle bir çağda yaşıyoruz ki 21. yüzyıl adeta İslam dünyasının bir buhranı, felaketi ve içinden çıkılmaz bir kan deryası haline dönüşmüştür. Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de bin 400 yıl evvel bize, asra yemin ederek, bütün insanlığın hüsranda, buhranda,  zarar ve ziyanda olduğunu beyan etmiştir. Üzerinde tefekkür ettiğimiz zaman adeta Rabbimizin bu asırdan bahsettiğini idrak ediyoruz. İçinde bulunmuş olduğumuz bu içler acısı durumdan çıkmamızın bir hayli uzun süreceğine inanıyorum. Uzun ve kısalığı elbette biz Müslümanların şuurlu, ferasetli, itidalli, ihlaslı, sabırlı, dirayetli ve mücadeleci bağlı ve böyle sona ereceğine inanıyoruz. Bu gaflet uykusundan hep beraber İslam dünyası olarak elbirliğiyle bütün ayrılıklarımızı, farklılıklarımızı bir kenara iterek Kur'an ve sünnet etrafında gücümüzü birleştirmeliyiz. İçinde bulduğumuz bu durumdan bu şekilde çıkabileceğimize inanıyoruz." dedi.

"Coğrafyamız, dönüştürme ve dejenere operasyonlarına maruz kalmakta"

Programa konuşmacı olarak katılan Aile Eğitim Uzmanı Psikolojik Danışman Emin Özdemir ise Aile kurumunun büyük tehlike altında olduğunu hatırlattı.

Özdemir, "Özellikle İslam coğrafyası ve ümmet 100 ile 150 yıldır yoğun bir saldırı altındadır. Coğrafyamız, dönüştürme ve dejenere operasyonlarına maruz kalmakta, topraklarımız işgal edilmektedir. İnsanlarımız katlediliyor. Elimizde sağlam bir kalemiz kalmıştı. Bu kale ailedir. Fakat aileye yönelik yoğun saldırılar ve projeler var. Bundan önce elimizdeki bu son kaleyi ve bu son kalede en önemli bizi bir arada tutan 'mahremiyet' kavramı üzerinde duracağım. Toplum yalnızca iyi insanlardan oluşmuyor. Nasıl insan vücudunda zararlı mikroplar dolaşıyor ve bağışıklık sistemi ve bünye güçlü olduğu zaman, sağlığa herhangi bir zarar vermiyorsa toplum da değerlerine ve kendi kültürel dokusuna sahip çıktığı oranda bu sakıncalı, sapkın ve yanlış davranışlar sergileyen o, 'kötü insanlar' dediğimiz varlıklarda toplumda bir virüs gibi dolaşıyor. Son zamanlarda sadece ülkemizde değil dünyada da çok yoğun bir şekilde çocuklara yönelik bu istismar olaylarında büyük bir artış var. Bu konuda anne ve babalar paniklemiş durumdalar." ifadelerini kullandı.

"Mahremiyet eğitimi çocukların duygularını yönetmektedir"

Çocuklara mahremiyet bilincinin kazandırılması gerektiğini belirten Özdemir, "Tacize karşı çocuklarımızı mahremiyet konusunda eğitmek, onları sadece kız veya erkek olarak ayırmaktan ibaret değildir. Bu konuda özellikle istirham ediyorum; mahremiyet eğitimi çocukların duygularını yönetmektedir. Çocuk, içinde oluşan o duyguları nasıl yöneteceğini anne ve babanın öğretme süreci belirler. Bu sürecin en başında da eşler arasındaki ilişkilerin sağlıklı olması gerekir. Belli bir sevgi, saygı kendini değerli hissetme üzerine kurulması lazım ki; ailenin bir güvenli liman olduğunu çocuk hissetsin." diye konuştu.

"Çocuğumuza tehlikelere karşı nasıl var olabileceğini öğretmemiz lazım"

İnsanın toplum içinde var olan sosyal bir varlık olduğunu dile getiren Özdemir, "İnsan, toplum içerisinde var oluyor. Diğer insanlarla sürekli etkileşim halindedir. Çocuklarımız okula gidiyor, okulda kendi arkadaşlarıyla kendi yaşıtlarıyla etkileşim halindeler. Okul yolunda başka insanlarla etkileşim halindeler ve buralarda maruz kalabilecekleri tehlike ve tehditler var. Bunlara karşı çocuklarımızı hazırlamamız lazım. Şöyle düşünün; her gün trafikte araç kullanıyoruz. Bu aracın trafik kazası yapma ihtimali olmasına rağmen kimse araba binmemezlik etmiyor. Trafik kurallarına uymaya çalışıyoruz. Trafik kurallarına uyarak trafikte gelebilecek zararlardan korunmaya çalışıyoruz. Çocuğumuza sosyal yaşamda karşılaşabileceği tehditlere ve tehlikelere karşı nasıl var olabileceğini öğretmemiz lazım. Bunu küçük yaşta öğretmemiz gerekiyor." şeklinde konuştu.

"Çocuğun üzerini çıkarırken ondan izin alın"

Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:

"Mahremiyet dediğimiz olay; mahrem olan yani haram olan anlamındadır. Aslında burada kastedilen özel alandır. Çocuğun kendi özel alanının farkına varmasıdır. Bunu 3 ile 7 yaş, 7 ile 11 yaş arası olmak üzere ikiye ayırıyoruz. 3 ile 7 yaşındaki çocuklara, temel davranış ilkesi dediğimiz basit, uygulanması kolay ama çocuğa mahremiyet duygusu hissini kazandırabilecek birtakım uygulamalar var. Örneğin çocuğun üzerini çıkarırken ondan izin alın. Çocuk okuldan geliyor, terlemiş durumda, anne panik halinde çocuğun terlediği ve hasta olacağını düşündüğü için çocuğu tutuyor, kapıdan zorla içeri çekiyor, üzerini değiştiriyor. Şimdi burada bu zorlama çocukta, 'Bedenim bana aittir.' bilincini kırıyor. Çocukta sürekli bu davranış tekrarlandığı zaman çocuğun zihnine şöyle bir algı yerleşiyor. Benden fiziksel olarak güçlü biri ne yapabilir? Benim üzerimdeki elbiseleri,  benden izin almadan zorla çıkartabilir. Bu duyguyu nasıl tekrar tamir edebiliriz? Çocuğun üstünü çıkarırken ondan izin almalıyız. Belki çocuk bunu en başta anlamayacak fakat iki veya üç kez bunu uyguladığımız zaman, çocukta o duyguyu tekrar onarıyoruz. Çocuk artık bedenine ve elbisesine yönelik izinsiz dokunmada hemen o mahremiyet duygusu ve refleksi harekete geçiyor. Çocuk, kötü bir dokunma ve kötü bir niyet olduğunu seziyor."

"Çocukları severken bile izin alın"

"Çocuklarımızı severken bile çocuklardan izin alın." diyen Özdemir, "Bunu bir seminerde söylediğimde, yaşlı bir amca ayağa kalkarak, 'Olur mu hocam? Şimdi ben torununu severken, ondan izin mi alacağım? Sen şu ana kadar güzel söyledin ama bu söylediğin hiç olmadı.' dedi. Yaşlı amcaya dedim ki, 'Bak amcacığım, birincisi; çocuktan izin aldığın zaman çocuk kendini değerli hisseder. İkincisi; çocuğun kişiliğini inşa ediyorsun. Üçüncüsü; çocuk bağımsız bir birey olduğunu anlıyor. 'Bu beden bana aittir, benden izin almadan ebeveynim bile dokunamaz.' Bu böyle olunca yabancı birinin kendisine dokunmasına izin vermez. Bakın ne yaptık, o mahremiyet duygusunu çocukta yavaş yavaş inşa etmeye başladık." ifadelerini kullandı.

"Banyo yaparken çocukların iç çamaşırını çıkarmayın"

Çocukların 4 yaşından sonra avret bölgelerine dokunulmaması gerektiğini ifade eden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"4 yaşından itibaren çocuğun genital bölgelerine mümkün olduğunca dokunmamamız lazım. Özellikle 4 yaş diyoruz. 4 yaş neden önemli? 4 yaşından sonra çocuk kendi bedenini, kendi kişiliğinin farkına varıyor. Artık bağımsız bir birey olarak kendi saygınlığını ve değerliliğini fark ediyor. Kendine ait bir şeyler var, bunun korunması lazım. Bu duygular zaten fıtri olarak yaratılıştan geliyor. Özellikle çocukları banyo yaptırırken iç çamaşır dediğimiz kısmını çıkarmıyoruz. Çocuklarda nasıl bir duygu oluşturmak istiyoruz?  Bazı bölgeler görünmesi ve dokunulması yasak bölgelerdir. Çocukta bu duyguyu bu refleksi oluşturmak için mümkün olduğu kadar çocuğun iç çamaşırını banyo yaparken çıkarmayacağız. Eş, dost, dede ve nine üzerinden bu bölgeleri sevgi objesi yapmalarına izin vermeyeceğiz."

"Sosyal medyaya dikkat edin"

Çocukların bilgisayar ve telefonu kontrollü şekilde kullanmaları gerektiğine işaret eden Özdemir, son olarak şunları kaydetti:

"Sosyal medya dediğimiz bir alan var. Gençlerin hemen hemen hepsinin akıllı cep telefonları mevcut. Sosyal medyayı kullanıyorlar. Orada çocuklarımıza gelebilecek tehlikelere karşı çocuklarımızı mutlaka bilinçlendirmemiz ve kontrol altına almamız gerekiyor. Eğer evde bilgisayarınız varsa salonda olsun, bilgisayarın ekranı salon kapısının açıldığını görebilecek şekilde olsun. Ödev yapılacaksa belli saatlerde sizin yanınızda yapsın. Bu şekilde davranarak hem çocuğumuzun bilgisayarı kullanmasını kontrol eder hem de bilgisayarı bilinçli bir şekilde kullanmasını öğretiriz." (Abdurahman Uğurlu – İLKHA)