Medeniyet ve ilim şehri Bitlis, yüksek kayalıklar ve dağlarla çevrili dar bir vadi üzerinde kurulmuş olup, binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Şehir, Diyarbakır-Van yolu üzerindeki bir konak ve geçit yeri. Bitlis şehri, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarihi bir şehir olmasının yanında, geçmişte, özellikle ticaret kervanları ve yolcular için de önemli bir güzergâh olmuştur.
Bitlis her dönemde önemli bir şehir olmakla birlikte, bu önemi İslam hâkimiyetinin burada başlamayla daha da artmıştı. İslam müesseselerinin bir bütün olarak yerleşmeye başladığı şehirde, çok sayıda bilgin kişi de Bitlis'te yetişerek ilme ve medeniyete hizmet etmişlerdi.
Daha önce kültür müdürlüğü kaynaklarında 1216 Selçuklu mimarisi olduğu belirtilen İhlasiye Medresesinin 1589'da Şerafhanlar tarafından yapıldığını belirten Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulundu.
"Medreseler İslam medeniyetinin en önemli yapı taşlarıdırlar"
Eğitim kurumlarının her çağda, her kültürde ve her coğrafyada ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu dile getiren Demirtaş, "İnsan eğitimi, toplumları ayakta tutan bir faaliyet alanı olmanın yanında, medeniyetin gelişmesinin de araçlarındandır. İslam medeniyetinin egemen olduğu her coğrafyada sistemin göze çarpan ilk unsurları, camiler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar ve daha da önemlisi medreselerdir. Medreseler İslam medeniyetinin en önemli yapı taşlarıdırlar. Bu yönüyle medreseleri ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekir." dedi.
"Selçuklular tarafından inşa edildiği biçimindeki görüş bilimsel bir dayanağa sahip değil"
Bitlis'teki İhlasiye Medresesinin Selçuklular tarafından yapıldığı bilgisinin bilimsel bir dayanağının olmadığını savunan Demirtaş, şunları söyledi:
"Bu bağlamda Bitlis medreselerini ele aldığımızda parlak bir tabloyla karşılaşırız. Bitlis medreselerinin en önemlisi, kuşkusuz Gökmeydan Mahallesi'nde yer alan İhlasiye (Gökmeydan) medresesidir, İhlasiye Medresesinin ilk defa kimler tarafından kurulduğu konusu tartışmalıdır. Selçuklular tarafından inşa edildiği biçimindeki görüş bilimsel bir dayanağa sahip olmamakla birlikte, çok itibar görmüştür. Bunun nedeni, medresenin, mimari özellikleri bakımından Selçuklu üslubuna benziyor olmasıdır. Nitekim Anadolu'daki birçok tarihi yapıda bu özelliği görmek mümkündür. Çünkü Selçuklu mimarisi, bir tarz olarak kabul edilebilecek ağırlığa ve etkiye sahiptir. 'Selçuklu Mimarisi' tanımlaması, sanat tarihi açısından, bir 'klasik'tir. Nasıl ki, 'gotik tarzı' deniliyorsa 'Selçuklu tarzı' da denilebilir."
"İhlasiye Medresesi'nin inşası ile ilgili en sağlam kaynak, kuşkusuz kendi kitabesidir"
"İhlasiye Medresesinin inşası ile ilgili en sağlam kaynak, kuşkusuz kendi kitabesidir." diyen Demirtaş, "Kitabesinde iki satır Arapça yazı yer almaktadır. Kemal Turfan tarafından tercüme edilen bu yazının ilk satırında, İhlasiye adı verilen bu şerefli Şerefiye medresesinin yapılması Allah'ın huzurunda iyi niyetle emredildi. İkinci satırda ise 've en büyük, ulu, adil ve bilgili emir merhum Şemşeddin Han oğlu, emir Şerefhan tarafından dokuz yüz doksan yedi yılı Zilhiccesinde inşa edildi.' şeklinde ifadeler yer almaktadır. Emir Şerefhan, 'Şerefname' isimli eserinde, Bitlis'teki mimari eserleri anlatırken, şehirde biri îhlasiye olmak üzere, beş adet ilim medresesi bulunduğunu ve bunların kendisi tarafından inşa edildiğini belirtmektedir. Şerefnâme'nin yazarı, Bitlis'teki camilerden birinin 'Cami-i Köhne' olduğunu ve bunun Selçuklular tarafından inşa edildiğini söylemek suretiyle itimat edilebilirliği ve objektifliği konusunda bizlere bir fikir vermiş olmaktadır. Dolayısıyla gerek kitabesinde geçen ifadeler gerekse Şerefâme'deki bilgiler ile çağdaş kaynaklar, medresenin Şerefhanlar dönemi eseri olduğu dışında bir seçeneğe imkân tanımamaktadırlar." diye konuştu.
"Bitlis, İhlasiye Medresesi sayesinde nitelikli bir öğretim seviyesini yakalayan şehir durumuna yükselmişti"
16'ıncı yüzyıl sonlarında İhlasiye Medresesi'nde tefsir, astronomi, mantık ve kelam dersleri okutulduğuna dikkat çeken Demirtaş, şu bilgileri verdi:
"Çağın ve yörenin en önemli müderrislerinin ders verdiği medresede, Şemseddin Mevlana Muhammed Şeranşi de ders vermekteydi. Diğer medreselerle birlikte burada da çok sayıda talebe eğitim görmekteydi. Dönemin ünlü bilginlerinin önemli bir kısmı İhlasiye Medresesi'nden yetişmişlerdi. Çağın en önde gelen medreselerinden biri olan İhlasiye Medresesi, modem terminoloji ile ifade etmek gerekirse, üniversite düzeyinde bir öğretim kurumuydu. Böylece Bitlis, İhlasiye Medresesi sayesinde nitelikli bir öğretim seviyesini yakalayan şehir durumuna yükselmişti."
"Muazzam bir sanat ve işçiliği bulunmaktadır"
"İhlasiye Medresesi, Bitlis'in en büyük vakfı olan Şerefiye Vakfı'na aitti. Günümüzde Bitlis yapılarının en büyüğü ve en önemlisi olma özelliğini korumaktadır." diyen Demirtaş, medresenin mimarisi ve işçiliği hakkında ise "Medrese, doğu-batı yönlü uzanışı daha ağır basan, kareye yakın dikdörtgen bir yapı olup, ön cephesi kıbleye bakmaktadır. Tamamı kesme taşlardan yapılan eserin dört köşesi kulelerle desteklenmiştir. Bu kuleler yapıya zarif bir ihtişam kazandırırken, estetik açıdan da bir bütünlük sağlamıştır. Kaba kule imajının, bu denli ustalıkla giderilebildiği başka bir yapıya rastlamak zor olsa gerek. Taş işçiliği ise büyük bir emeğin ve zevkli bir anlayışın ürünü olduğu intibaını vermektedir. Medresenin güney cephesinde yer alan taç kapı abidevi bir görüntüye sahiptir. Yüksekliği beden duvarlarını aşan taç kapı, beden duvarlarından dışa doğru 40 santimetrelik bir çıkıntı oluşturmuştur. Kapının yüzeyi ise adeta bir sanat şaheseri görüntüsü vermektedir. Taş oymacılığının bütün marifetlerini yüzeyde izlemek mümkündür. Birbirinin içinde daralarak kademeleşen derin işlemelerin süslemeleri ise doyumsuzdur." dedi.
İhlasiye Medresesi bir bütün olarak Bitlis'teki en önemli tarihi yapı olmakla birlikte, sanat bütünlüğü ve mimari tezyinat açısından bazı tenkitlere de maruz kaldığını hatırlatan Demirtaş, Bitlis'e has olan bu yapının korunarak, gelecek nesillere aktarılabilmesi noktasında büyük sorumlulukların yüklenilmesi gerektiğini belirtti. (Şükrü Tontaş-İLKHA)