Anne-Babalar: Çocuklar Yaptıklarınızı Örnek Alıyor

Tüm anne-babaların en büyük telaşı şüphesiz çocuğumu nasıl daha iyi yetiştiririm derdidir. Çocuğun ahlakı ve kişiliği ana rahminde başladığını ifade eden Pedagog Yazar Ali Çankırılı, "Çocuk eğitiminde sözlerimizden çok davranışlarımız etkilidir. Çocuk, aile büyüklerinin davranışlarını taklit ederek onlara benzemeye çalışır. Anne babayı ve aile üyelerini namaz kılarken gören üç-dört yaşlarında bir çocuk onları taklit eder" dedi

Ekleme: 20.02.2012 14:48:00 / Güncelleme: 20.02.2012 14:48:00 / manşetler / İstanbul Haberleri
Destek için 
Şükrü Gündüz / Doğruhaber
 
Anne-babalar dikkat
Ailelerin en büyük sıkıntılarından biri olan “çocuğumu en güzel bir şekilde nasıl yetiştiririm ve ona güzel bir terbiyeyi nasıl veririm” sorunudur. Pedagog Yazar Ali Çankırılı ile çocukların kişiliğinin şekillenmesi, güzel bir ahlaka ve sağlam bir kişiliğe sahip olması için nasıl yetiştirilmesi ile ilgili görüştük. Çocukların ailenin aynası olduğunu söyleyen Çankırılı, “Çocuğun davranışlarına bakarak ailesi hakkında bir kanaat edinebiliriz. Çocuk sizi severse, sizi taklit ederek size benzemeye çalışır. Anne-baba çocuğa karşı şefkatli değilse, en küçük bir yaramazlığını ceza ile bastırıyorsa; çocuk anne-babanın değerlerini benimsemez, onlara benzemeye çalışmaz” dedi. İşte Pedagog Yazar Ali Çankırılı’nın sorularımıza verdiği cevaplar;
 
 
ÇOCUK SİZİ SEVERSE, SİZİ TAKLİT EDER
Çocukların ahlaki olarak terbiye edilmesi ve kişiliğinin şekillenmesi üzerinde ailenin etkisi nedir?
 
Oyun ve taklit, çocuklar için iki güçlü öğrenme aracıdır. Çocukta 7 yaşına kadar somut (görsel) düşünce baskın olduğu için çocuk eğitiminde sözlerimizden çok davranışlarımız etkilidir. Çocuk, aile büyüklerinin davranışlarını taklit ederek onlara benzemeye çalışır. Anne-babayı ve aile üyelerini namaz kılarken gören üç-dört yaşlarında bir çocuk onları taklit eder. Bu taklit ibadet anlamında olmayıp oyun formatındadır. Onun için çocuğun ibadetlerinde (bizi taklit edişinde) ciddiyet aranmaz, ciddi olmaya zorlanmaz.
 
Anne-baba ve aile üyeleri birbirlerine karşı sevgi ve saygı çerçevesinde hareket ediyor, yardımlaşıyor, arkadaşlarıyla ve komşularıyla iyi geçiniyorsa; çocuk da onları gözlemleyerek bu davranışı içselleştirir. Çocuk sizi severse, sizi taklit ederek size benzemeye çalışır. Anne-baba çocuğa karşı şefkatli değilse, en küçük bir yaramazlığını ceza ile bastırıyorsa; çocuk anne-babanın değerlerini benimsemez, onlara benzemeye çalışmaz.
ÇOCUĞUNUZUN HER İSTEDİĞİNİ YERİNE GETİRMEYİN
Çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde anne ve baba sevgisinin faktörü nedir? Bir anne-baba çocuklarına olan sevgisini nasıl göstermelidir?
 
Allah, çocuğu sıcak bir yuvada, bir anne ve bir babanın terbiyesi altında yetişecek şekilde yaratmış. Ailede rol paylaşımı çok önemlidir. Annenin rolünü baba, babanın rolünü anne yerine getiremez. Anne sevgi ve şefkatle hiç karşılık beklemeden çocuğuna hizmet eder ve bunu zevk alarak yapar. Ancak bazı anneler aşırı koruma içgüdüsüyle çocuğun her isteğini yerine getirerek, yapabileceği işlerde de yardım ederek hazıra alıştırır, aşırı sevgi göstererek davranışlarına sınır koymaz, çocuğu şımartırlar.
 
Her isteği yerine getirilen, davranışlarına sınır konmayan çocuklar beklenenin aksine doyumsuz olur, doğruyu yanlışı birbirinden ayıramaz, anne babaya saygı göstermez, sahip oldukları nimetlerin kıymetini bilmezler.
 
Allah’ın bütün isimleri insanda tecelli etmekte; ancak bazı insanlarda bazı isimler daha baskın ve belirgin görülmektedir. Bu anlamda annede Rahman ismi, babada Rab ismi daha baskın tecelli etmektedir. Anne, Rahman isminin gereği, karnında dokuz ay taşıdığı, her sıkıntıya katlandığı bebeğine hiç karşılık beklemeden hizmet etmektedir. Kendi yemez, yedirir. Kendi giymez, giydirir. Gece uykularını feda eder. Aşırı koruma içgüdüsüyle çocuğun davranışlarına sınır koymaktan çekinir, onu şımartma eğilimindedir. Bu noktada babanın görevi başlar. Allah, nasıl Rab ismiyle canlı cansız bütün kâinata (âlemlere) sözünü geçiriyor, emrine itaat ettiriyorsa; baba da ailede disiplin sağlayarak, çocuklara doğru davranışlar kazandırır.
SIKINTILI AİLELERDE EN AĞIR BEDELİ ÇOCUKLAR ÖDEMEKTEDİR
Aile içi ilişkilerde yaşanan sorunlar çocuk ile anne-baba arasındaki bağları zayıflatıyor. Sorun yaşayan ailelerin çocuklarına yaklaşımı nasıl olmalıdır? Bu konuda ailelere neler tavsiye edersiniz?
 
Anne-babalar mümkün mertebe aralarında yaşadıkları sorunları çocuklara yansıtmamalıdır. Eşleriyle sorun yaşayan anne-babalar yaşadıkları sorunları çocuklarıyla paylaşmamalı, onları dert ortağı yapmamalı, taraf tutmaya zorlamamalıdır. Eşiyle tartışan ve ona kızan anne, bunun acısını çocuklarından çıkarmamalı. Eşiyle ve çocuklarıyla sorun yaşayan ve çözüm bulamayan anne babalar, sorunlar daha fazla ağırlaşmadan psikolojik yardım almalıdır.
 
Yukarıda “çocuk, ailenin aynasıdır” demiştik. Mutsuz anne-babalar maalesef kendileri gibi mutsuz çocuklar yetiştirmektedir. Çevirisini yaptığım “Genç Anneye Mektuplar” isimli kitapta yazar: “Mutsuz eşlerin çocuk yapmaya hakkı yoktur, çünkü kendileri gibi mutsuz çocuklar yetiştireceklerdir” diyordu. Bir düşünür: “Eşini ve işini seven adam mutludur, çünkü yarı ömrü biriyle yarı ömrü de öbürüyle geçmektedir” diyor. Bir erkek düşünün ki evlendiğinde evini geçindirecek daimi bir işi yok, bir mesleği yok, bir gün bulup bir gün yiyor. Bu erkek evlenmeye hazır değildir. Bu adam evlendiğinde veya evlendirildiğinde daha ilk aylarda maddi sıkıntı başlayacak demektir. Çocukları olduğunda durum daha da ağırlaşacak, geçimsizlikten çocuklar da etkilenecektir. Fakirlik ve maddi sıkıntılar bir imtihandır; ama çok az insan bu imtihana sabır gösterebilir.
Bir madalyonun öbür yüzü var. Maddi anlamda her şeyleri, evleri arabaları ve iyi bir işleri hatta iyi bir kariyerleri olduğu halde geçinemeyen, evliliğin üzerinden daha senesi geçmeden boşanmaya karar veren eşler de var.  Aile içi şiddetin ve geçimsizliğin yaşandığı ailelerde en ağır bedeli çocuklar ödemektedir. Evliliklerde ilk adım eş seçiminden başlıyor. Eşini iyice tanımadan, evlilikten ne beklediğini bilmeden, anne-baba sorumluluğunu almaya hazır olmadan yapılan evlilikler uzun ömürlü olmuyor. Gençler bir meslek sahibi olmak için senelerce eğitim alıyorlar. Üniversite bitirmek yetmiyor, yüksek lisans yapıyorlar, yabancı dil kursu alıyorlar. Sürücü belgesi almak için bile trafik kitabını ezberliyor, usta bir sürücüden direksiyon dersi alıyorlar. Ama çok ilginçtir, aynı gençler evlenmek ve evliliği sağlıklı yürütmek için hiçbir eğitim almıyorlar. Evlendikten sonra iyi bir anne-baba olabilmek ve çocuklarını iyi yetiştirmek için kendilerini yormuyorlar.
 
Kendi anne-babalarından gördükleri gibi evliliği yürütmeye ve çocuk yetiştirmeye çalışıyorlar. Bu da çocuk yetiştirirken yanlışlar yapılmasına sebep oluyor.
 
ÇOCUK AİLENİN AYNASIDIR
Bir çocuğun güzel bir ahlaka ve sağlam bir kişiliğe sahip olması için anne-babalar çocuklarını nasıl yetiştirmelidir?
 
Çocuk, ailenin aynasıdır. Çocuğun davranışlarına bakarak ailesi hakkında bir kanaat edinebiliriz. Çocuk 6 yaşına kadar aileden aldığı eğitimin şekline ve kalitesine bağlı olarak ya güvenli veya güvensiz, ya bağımlı veya bağımsız, ya sorumlu veya sorumsuz bir kişilik kazanmış olur. Okul, ailede oluşan kişilik üzerine bilgi yükler; ona yeni bir kişilik kazandıramaz. Onun için eğitim ailede başlar. Çocuğun ahlakı ve kişiliği ana rahminde başlar. Araştırmalar ana rahmindeki embriyonun 4. aydan itibaren annesi tarafından istenip istenmediğini, sevilip sevilmediğini sinirler yoluyla hissettiğini gösteriyor. İstenen embriyo kendisini değerli hissediyor ve anneye güven duygusu gelişiyor. Annenin sesini, söylediği şarkıları veya ilahileri duyuyor. Eğer anne ve babası dindar kimseler ise, namaz kılıyor, Kur’an okuyor, dua ediyor, ilahi söylüyorlarsa; embriyonun beyni bu sesleri kaydediyor, hafızaya alıyor. Doğduktan sonra benzer seslere görüntüler de eklenince çocukta dini ve manevi bir temel oluşuyor. Dini terbiye almaya uygun hale geliyor. Anne babanın sevgiyle ve şefkatle davranması halinde sağlam bir kişilik kazanıyor. Arkadaş ve çevre onu bozamaz.
 
İlgili Haberler