Sıcacık evimizde; full ortopedik yataklarımızda kaz tüyünden yastıklarımızda uyurken birileri yaşamın ve ekmeğin mücadelesini veriyor. Hal böyleyken neyimize güveniyoruz? Kimden garanti aldık? Bir gün sıranın bize gelmeyeceğinden ne kadar da emin tavırlarımız var. Hâlbuki önderlerin önderi Rasulullah (s.a.v) “Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler” (İbn Hanbel, IV, 271; Buhârî, "Edeb", 27; Müslim, "Birr", 66.) Hadisi Şerifinde ümmeti bir organa benzetip; bir yerde gözyaşı varsa senin de acı çekebilmen gerektiğini buyurmuş. Buna karşın kaçımız mümin kardeşi için uykusunu böldü; gözyaşı döktü. Yoksa kalplerimize prangalar mı vuruldu?
Bacılarımızın sessizliği arşı inletiyorken bu rahatlığımızı neye borçluyuz? Evet dem öyle dem olur ki sessizlik bile arşı inletir. Çaresizliğin sessizliği. Ya ümmetin bebeklerine; çocuklarına ne demeli? Biri içecek süt dahi bulamazken; diğeri hak ettiği oyun alanından bihaber. Onlar bizi bir bir Rabbimize şikâyet ediyor. Din günü yüzlerine bakabilecek miyiz?
Küfür tek millet olurken; kopan tesbih taneleri gibi ayrılmaktayız. Gündemimizi senin cemaatin böyle; benimki şöyle diye diye yedik bitirdik birbirimizi. Tek ümmet olmayı unuttuk. Çehremizi ateşlerle sardılar. İdam sehpalarında Rabbine koşturan; ölümü düğün gibi görenleri adeta seyreder hale geldik. Ses çıkartmadan kendi sessizliğimiz içinde yitip gidercesine beton yığınları altında çığlıklarla yardım bekleyenleri iç çekerek temaşa eder olduk. Onlar bir bir şehadete giderken bizler kalanların ahını alarak daha da kirleniyoruz.
Ellerinde kardeşlerimizin kanı bulunan Avrupa kapılarında beklemekteyiz. Nedir bu ısrar? İslam birliği vurguları; planları ne zaman uygulamaya konacak? Doğru ya “Lanetliyorum” demek yetiyordu bizlere.
Ümmete dualarımızda ne kadar yer veriyoruz? Yoksa önceliklerimizden dolayı sıra gelmeyip; bencillik mi ediyoruz? Sınavımız da yükümüzde ağır. Bir tarafta çaresizlik diğer tarafta acizlik. Gerçekten de “Fe Eyne Tezhebun” (Bu gidiş nereye?). Rabbim akıbetimizi hayretsin. Ümmet için gözyaşı döküp; dualarında yer verenlerden eylesin. Allah'ın merhameti üzerimize olsun! Duası ile…
Seyfettin Amak / Balıkesir (Bandırma) – Yaş: 22
Genç Yazarlar ile HASBİHAL
Balıkesir İlimiz Bandırma İlçesinden Seyfettin AMAK Kardeşimiz: Son zamanlarda kiminle konuşsak hep bir sitem, değim yerindeyse bir dokun bin ah işit niçin böyle? Diye tasavvur ettiğimizde birlik olamama ümmet olamama en önemlisi insan olamamanın verdiği bir sonuç.
Bizler mazlum coğrafyaya odaklanırken zalimlerin yaptıklarına alışıyoruz, duyarsızlaşıyoruz genelde dışarıdaki mazlumlara bakıp kendi halimize üzülüyoruz. Nasıl hesap vereceğiz diye günlerce, aylarca, kafa patlatıyoruz acaba bu konuda ne kadar dürüstüz, samimiyiz? Rahat rahat tüketirken elimiz kavuşmuyor dışarıya diye meşru savunmalar geliştiriyoruz. Ey ne yapalım kime güvenelim diye sitemler alır başını gider.
Dışarıdaki mazlumlara elimiz yetişmiyor ya içerdekilerine ne olmuş bizler hep çelişkili hayat yaşayarak kendimize olmadan başkasına el uzatmaya çalışıyoruz. Oysaki bu ellerin içerden birbirini tutması lazım ki dışarıya doğru istikamet alabilsin.
Duygularınızı tecrübeniz üzerinden güzel yorumlamışsınız. Teşekkürler yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz. Allaha emanet. Olunuz.