Kışı Bahara Çevirmek... (Doğrugenç Haftanın Yazısı)

Oysa çocuklarımız yarınlarımız, umutlarımızdır. Onlara sahip çıkalım. Onları TV ve bilgisayar ekranına emanet ederek maneviyatlarının bozulmasına izin vermeyelim.

Ekleme: 13.01.2016 11:00:00 / Güncelleme: 13.01.2016 11:00:00 / Doğrugenç / Şanlıurfa Haberleri
Destek için 

Hikâyeler... Çocukken hiç bıkmadan can kulağı ile dinlediğimiz ve ne kadar büyürsek büyüyelim unutamadığımız tatlı hatıralardır. Özellikle uzun kış gecelerinde büyüklerimizin etrafına toplanır, anlattığı hikâyeleri can kulağıyla dinlerdik. Tabi bu hikâyeler bize mesaj vermesi bakımından özenle kurgulanırdı. Büyüklerimiz karakterin şekillenmesinde çocukluk çağında verilen terbiyenin büyük ölçüde etkisinin olduğunu bildiklerinden, bizlere bu tür şeylerle nasihatler vermeye çalışırlardı.

Dinlediğimiz tüm hikâyeler, içinde ibretler barındırdığı için bizi etkileyip düşünmeye sevk ederdi. Ama özellikle bizi en çok etkileyen hikâyelerin başında kış hikâyesi diye adlandırdığımız hikâye gelirdi. Babaannem bu hikâyesinde kış mevsiminde yoksullar için yaşamın daha da zorlaştığını söyler ve bu durumda onlara yardım etmemiz gerektiğini bize tatlı bir hikâye yoluyla anlatırdı. Bizden kendimizi soğuk kış gününde yiyecek yemeği, oturacak sıcak bir evi olmayan insanların yerine koymamızı isterdi. Bu şekilde bizim yoksulların halini daha iyi anlamamızı,  onlara karşı içimizde merhamet ve yardım etme isteği oluşmasını sağlardı. Hikâye biter bitmez bizim için değerli ne varsa; kıyafet, oyuncak, hatta kumbaradaki paralarımızdan bile yoksullara vermek için ayırırdık.

Biz bilinçli büyüklerimizin sayesinde bazı konularda bilinçlenip hassasiyet kazanmıştık. Ama maalesef her çocuk bu kadar şanslı olamıyordu. Mesela geçen gün yolda komşumuzun on iki yaşındaki kızı ile karşılaştım. Birlikte eve doğru yürüdüğümüz sırada ona yoksullar yararına kermes düzenleneceğini, eğer isterse bu hayırlı etkinlikte görev alabileceğini ve bu sayede yoksul kardeşlerine yardımcı olabileceğini söyledim. Ayrıca bu soğuk günlerde yoksul kardeşlerimizi daha fazla düşünmemiz gerektiğini söylüyordum ki ‘Ben kimseye yardım etmek istemiyorum. Başkaları beni ilgilendirmez` diyerek yanımdan uzaklaşmıştı. Çok şaşırmış ve çok üzülmüştüm. O an anladım ki büyükleri pençesine alan bencillik, merhametsizlik gibi kötü hasletler çocukları da pençesine almıştı. Çünkü artık Hatice babaanne gibi şuurlu aile büyükleri azalmıştı. Bu yüzden çocuklar vakitlerinin çoğunu TV ve bilgisayar ekranının karşısında geçiriyor. Onların hikmetli nasihatleriyle değil; şiddet, merhametsizlik içeren bilgisayar oyunlarıyla ve zarardan başka hiçbir getirisi olmayan dizilerle büyüyorlar. Bu tür şeyler çocuklardaki saflığı, temizliği tahrip edip yavaş yavaş yok ediyor. Bilinçaltlarına merhametsizlik, bencillik gibi yanlış duygular yerleştiriyor.

Oysa çocuklarımız yarınlarımız, umutlarımızdır. Onlara sahip çıkalım. Onları TV ve bilgisayar ekranına emanet ederek maneviyatlarının bozulmasına izin vermeyelim. Çocuklarımızla daha fazla ilgilenip vakit geçirmeye özen gösterelim. Onlara İslam`ı öğretelim. Merhamet ve yardımseverlik gibi güzellikleri anlatalım.  Bunun için uzun kış geceleri bir başlangıç, bir fırsat olsun.  Onlarla bu zorlu kış mevsiminde yoksul kardeşlerimiz için neler yapabileceğimiz konusunda fikir alışverişi yapalım. Hatta onlardan yardım götürecek yoksul aileler bulmalarını isteyelim. Yardım ve sadakalarımızı mümkün mertebe çocuklarımızın gözü önünde vermeye çalışalım ki, bu konuda onlara örneklik teşkil edebilelim. Böyle yaparak onların bugünün yardımsever çocukları, yarının merhametli vicdan sahibi yetişkinleri olmalarını sağlayabiliriz. Bunu başarabildiğimiz takdirde geleceğimize manevi yönde yatırım yaparak en büyük iyiliği yine kendimize etmiş olacağız. Ve bu şekilde kışı bahara çevirerek yarınlara umutla bakabileceğiz inşallah.

Arzu Aşkın / Siverek – Yaş: 26

Genç Yazarlar ile HASBİHAL

Siverek`ten Arzu Aşkın bacımız, mana âleminin birçok dalında kış mevsimini yaşayan günümüz insanlığı sosyal ve kültürel hayatta da en ağır kış mevsimini yaşamakta. Yaşadığımız kuşak çatışması bunun en açık göstergesidir. Çocukken dinlediğimiz hikâyeler, kıssalar kişiliğimizin oluşmasında ve insani değerleri kanıksamamızda/içselleştirmemizde çok fazla etkiliydi. Bugün bu değerlerden uzak yetişen gençlik sınır tanımıyor. Hiçbir değer ve yargıyı mecbur kalmadıkça kabullenmiyor. Bunu ibretlik bir tecrübeniz üzerinden çok güzel ifade etmişsiniz. Paylaşımınız için teşekkürler. Bu tür örnek yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz. Allah`a emanet olun.