Hüseyin Kaya - Doğruhaber
Selahattin Demirtaş, kendisine çatışmalardan dolayı meydana gelen tahribatlar ve hükümetin zararları karşılayacağı iddiası hakkındaki soruya şöyle cevap verdi:
“Barikattaki insanların elinde hafif silahlar var. Bunları görüyoruz. O ağır tahribatlar tankla, topla yapılan atışlarla gerçekleşiyor”
“Devlet, çatışma bölgelerine tanklarla girdi, o yüzden doğru söylüyor” diyorsanız bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz.
Evlerin dışında ve barikat çevrelerindeki tahribatları anladık da evlerin içinde duvarları yıkıp geçiş imkânı sağlayanlar herhalde oralara tanklarla gelmediler. Ya da yola döşenen el yapımı patlayıcıların meydana getirdiği büyük tahribat “hafif silahlar” söylemi ile izah edilebilir mi? Kaldı ki, Pkk, bir devlet ve örgütün çatışmasındaki karşılaştırmaya göre hiç de “hafif silah” kullanmıyor.
Bunu da bir tarafa bıraktık.
6-8 Ekim vahşetinde meydana gelen tahribat için “ağır silahlara” ihtiyaç duymadı Pkk ve türevleri.
Kurban eti dağıtırken vahşice katledilen gençlere yönelik işlenen cürümde de “ağır silah”a ihtiyaç duymadı.
O yüzden Bay Demirtaş, konuşurken lütfen hafızamızla alay etme!
Barikat ve “çukur” zihniyetiyle iş yapanların tahribatçılığının silahla değil zihniyetle alakalı olduğu net olarak ortadadır. Şehrin içinde yola mayın döşeyip küçücük Fırat`ın paramparça olmasını sadece “bir kaza” olarak mı yorumlamak istiyorsun?
Devlet, sokağa çıkma yasaklarıyla önüne bir savunma zırhı oluşturuyor, ardından da değil sokağa, evinin bahçesine çıkanı bile vurabiliyor. Kendini koruyacak kanunlar oluşturuyor devlet ve işlediği suçların üstünü örtebiliyor.
Ama Bay Demirtaş, bütün suç savaşı şehre taşıyan Kandil Baronlarının ve onların talimatıyla hareket edenlerindir. Ellerinde “hafif silahlı” çocukları tankın topun önüne sürüp, onları katlettirip “kandan siyasi rant” elde etmek isteyenlerin de sorumluluğunu unutmuyoruz.