Yolun sonunda CENNETİ GÖREN YİĞİTLER

Ekleme: 20.11.2015 09:08:00 / Güncelleme: 20.11.2015 09:08:00 / Kim Kimdir?
Destek için 

■ DOĞRUHABER

İslam davasının 6 bahadırı, iman bahçesinin solmayan gülleri şehitleri tanıdıkça Ashab-ı Kiram`ı hatırlarız. Cahiliyenin içindeki bir hayattan İslam nuruna koşan şehitler, insanlara güzel örnek olarak tarih boyunca anılacaktır.

ŞEHİT AHMET ARIK: Şehit Ahmet, 1971 yılında Mardin-Mazıdağı`nda doğmuştu. Ancak kendisi daha küçükken ailesi Diyarbakır`a taşınarak manav dükkânı açar. Küçük yaşlarda futbola olan düşkünlüğü onu bu yolda biraz koşturur. Küçük yaşlarda İslam davasıyla tanışan şehit Ahmet dini bütün bir hayat sürmeye başlamıştı. Askerliğini Kıbrıs`ta yaptığı sırada Fizilal-il Kur`an tefsirini okuyup bitiren şehit Ahmet, askerlere hutbe verir. Askerlik dönüşü birçok gencin hidayetine vesile olur ve camii çalışmalarının yanında birçok faaliyetlerde bulunur. Takvası ve İslami yaşantısından dolayı kendisine Şehit denilmeye başlanır. Kendisi dava kardeşlerinin şehadet haberlerini her duyduğunda kendinden geçerdi. Ahmet çok zeki, cesaretli, olgun ve kültürlü bir yapıya sahip olup ibadetlerine oldukça düşkündü. Ahmet Arık Diyarbakır`ın Bağlar semtinde 22 Kasım 1993`te şehit oldu. Şefaatleri tüm inananların üzerine olsun…

ZİYA İLE SÜLEYMAN: Şehid Ziya, 1967`de Bingöl`de dünyaya gelir ve lise eğitimini bazı sebeplerden dolayı bırakır, bilahare askere gider. Askerlikten sonra iki ay kadar İstanbul`da kalır. Cahili bir hayatın çıkmazlarında bulanık bir hayatın gel-gitlerini yaşarken feci bir ölümle karşılaşması onu ciddi manada etkiler. Hücreleri tamamıyla “ölüm!” hakikatine kulak kesilir. Korkar, haşyetle ürperir. Şehid Süleyman ise, 1970 yılında Bingöl`de dünyaya gelir. Okul ve gençlik demleri, bir serbestlik ve İslami hayattan uzak geçer. Kısmen inşaatlarda çalışarak geçimini sağlamaya çalışan Süleyman da gurbeti yol bilen gençlerdendi. Askerlikten sonra Bingöl`e dönen Süleyman, evlerine yakın bir yerde bakkal işleten amcaoğluna uğrar, bir vakit onun yanında oturur. İslami cemaatle beraber olan amcaoğlu, Süleyman`a İslam`ı, Allah`a kulluğun insan fıtratı için en uygun hayat çizelgesi olduğunu anlatır. Bazen hararetli konuşmalarla süren bu muhabbet faslı, Süleyman için hidayete varan yolu açar. 25 Kasım 1993… Perşembeyi Cumaya bağlayan akşam… Köklü`ye(Törek köyü) karanlık erkenden çöker. Hazanın hüznü etrafa bir sis olup çöker. Medrese talebeleri misafirperver bir köylünün davetinde… Ziya ve Süleyman medresede kalırlar. Camii cemaatine hazırlık için gitmemeyi tercih ederler. Yarın mübarek gün… Karanlığın böğründe sinsi gölgeler sessizce medreseye dadanırlar. Pencereden içeriye bakarlar. Ziya ve Süleyman Kur`an okumaktaydı. Ziya ve Süleyman`ın cesaretini bilen hainler hilelerini iyice düzüp medresenin etrafını sararlar. Gecenin zifiri karanlığı kurşun sesleriyle uyanır. Saldırıda kafasından aldığı kurşun yarasıyla tekbirler ve Kur`an ayetlerini dilinden düşürmeyen Süleyman ve direnerek dört haini cehenneme yakıt olarak sunan Ziya ruhunu şehid olarak Allah`a teslim eder.

ŞEHİD ŞAHİN ELİKÇİ: Eşi Kıymet Elikçi anlatıyor: “Eşim Şahin Elikçi, İskenderun`da doğmuş daha sonra Batman`a gelip yerleşmiş. Eşim burada bir market açıp geçimini sağlamaya çalışıyordu. İslami Cemaat ile tanıştıktan sonra hayatı olumlu yönde değişti. Hamdolsun eskiden de ahlakı güzeldi ama Cemaat ile tanıştıktan sonra daha da güzelleşti. Camiye gider gelir, namazlarını hiç kaçırmazdı. Zulme ve zalimlere karşı korkusuzdu. Son dönemlerde iki yabancının kendisini takip ettiğini söylüyor ve bu yaşananlardan çok huzursuz oluyordu. Huzursuzluğu ve üzgün oluşu kesinlikle can korkusundan değil, geride kalacak olan çocuklarından dolayıydı. Bizleri Allah`a emanet ettiğini söylüyordu ve İslami Cemaatin bizleri yalnız bırakmayacağını, sahipleneceğini söylüyordu. Şehadetinden sonra İslami Cemaat bizleri hiç yalnız bırakmadı. Ben her zaman onlara duacıyım.”

ŞEHİD ABDULLAH SAPANCI: Abdullah Sapancı, Mardin`in Kayacık köyünde dünyaya geldi. Ardından Batman`a yerleşti. Çocukluğunda Arapça dersler aldı. Çocuklara Kur`an-ı Kerim dersleri verirdi. Zamanını ilimle, zikirle ve Kur`an-ı Kerim okuyarak geçirirdi. Her zaman bir duası vardı. Derdi ki, “Eğer Şehadetim ailemin, akrabalarımın hidayetine vesile olacaksa Rabbim bana bu mertebeyi nasip etsin inşallah.” Bir elektrikçi dükkânında çalışır ve geçimini buradan sağlardı. Tarihler 23 Kasım 1993`ü gösteriyordu. Selim Rüzgâr ile beraber dükkânda bulundukları esnada bir güruhun saldırısına uğradılar. Ve ruhlarını Yüce Allah`a teslim ettiler. Vuranlardan biri olay yerinde çevredekiler tarafından yakalanmıştı. Üstünü aradıklarında ceketinin cebinde Haç bulunmuştu.

ŞEHİD SELİM RÜZGAR: Selim Rüzgar Batman`ın Huzur Mahallesi`nde dünyaya gelmişti. Şehit Selim, aldığı İslami terbiyeyle ailesine ve çevresine karşı çok iyi davranırdı. Namazlarını her zaman camide kılardı. Akşam ve yatsı namazlarında her daim camideki sohbet halkalarına katılırdı. Çok itaatkâr bir insandı. At arabası ile taşımacılık yaparak geçimini sağlardı. Şehit Selim de çok sevdiği arkadaşı Abdullah Sapancı`nın dükkânında iken hainlerin saldırısı sonucu Abdullah Sapancı`yla birlikte şehit oldu. Şehadetinin ardından, annesi sık sık onu rüyasında görürdü. Bir gün yine rüya gördüğünü anlatan annesi; oğlunun kendisine artık üzülmemesini, yerinin cennet olduğunu ve çok güzel bir yerde olduğunu söylüyordu.