Ölüm… Değişmeyen bir yazgı… Vuslatı ahirete kalan acı bir ayrılık… Yeryüzünde bundan daha soğuk daha acı bir kelime yoktur herhalde. Bu yüzden çoğu zaman ölümü düşünmek dahi istemeyiz. Her ne kadar ölümün hak olduğunu bilsek de fıtrat gereği onu kendimize hele ki sevdiklerimize hiç yakıştıramayız. Onlardan ayrılacağımızı düşününce yüreğimiz burkulur içimiz yanar. Bu bir de evlat ayrılığı olunca tarifi imkansız bir acıya dönüşür. Evlat acısı bu dünyada karşılaşılabilecek en zor imtihanlardan birisidir. Büyüklerimizin tabiriyle ciğer acısı… Bir anne baba için dayanılması güç bir acı.
Birçoğumuzun çevresinde evlatlarını kaybetmiş anne ve babalar vardır. Onlardan bazısı bu durumu kabullenemeyip isyan eder, bazısı acısını içine atıp bir ömür boyu bu acıyla yanar durur. Bazısı da büyük bir sabır ve teslimiyet içinde evladını Rabbine yolculamanın mutluluğunu yaşar. Geçtiğimiz Kurban Bayramında fakirlere et dağıtırken şehid olup Rabbine kavuşan Hasan Gökgöz`ün babası Mehmet Amca gibi… Bu muhterem amcamız böyle bir acı karşısında büyük bir sabır ve teslimiyet gösteriyordu. Vahşice katledilen evladının ardından “Benim evladım Allah yolunda şehid oldu. Onunla gurur duyuyorum. Bir Hasan değil bin Hasan`ım olsa yine bu yola adarım. Bir torunum doğdu. Adını Hasan koydum. Koydum ki o da babasının yolundan gidip bu davaya kurban olsun. Bir Hasan öldü bir Hasan doğdu. Artık anlasınlar ki Hasan`ları öldürerek bitiremezler.” diyerek Eyyübi bir sabırla oğlunun katillerine gereken cevabı veriyordu.
Tüm bu sözleri, evladını yeni kaybetmiş bir babanın ağzından duymak herkesi şaşırtıyordu. Çünkü ortada alışılagelmişin dışında, yüzünde tebessümü hiç eksik olmayan sabır abîdesi bir baba vardı. Bu muhterem amcamız görenleri hayrete düşürüyordu. Tüm yaşadıklarına rağmen yıkılmamış, sabır ve teslimiyet zırhına bürünerek bu acıya dayanmaya çalışıyordu. Çünkü o bir şehid babasıydı. Herkese nasip olmayan bir şerefe mazhar olmuştu. Bundan böyle bir şehid babasına yakışır bir şekilde davranması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden evladı vahşice öldürülen bir baba gibi değil de evladı büyük bir zafer kazanmış bir baba gibi davranıyordu. Evet, bir zafer kazanılmıştı. Hasan`ın zaferi… Şahadet… Bir Müslüman için büyük bir şeref, emsalsiz bir ödül… İşte Mehmet Amca da bu şanlı zaferi kutluyordu. Göğsünü gere gere her yerde oğlunun şehadetini anlatıyordu. Onu her gören gıpta ediyor ve böylesi bir şerefe nail olduğu için tebrik ediyordu. Mehmet Amca bunu fazlasıyla hak ediyordu. Çünkü Hasan gibi bir evlat yetiştirip, bu davaya nazenin bir şehid daha kazandırmıştı.
Ben de bu vesile ile Mehmet Amca`yı tebrik ediyor, ellerinden öpüyorum. Herkes bilsin ki Hasan`lar yetiştiren Mehmet Amcalar ve bu yola canını adayan Hasan`lar var oldukça bu dava daha nice güzellikler kazanmaya devam edecektir…
Arzu Aşkın / Siverek - Yaş: 26
Genç Yazarlar ile HASBİHAL
Siverek`ten Arzu Aşkın bacımız, “sabır acıdır, meyvesi tatlıdır” demiş atalarımız. İnsanın canından çok sevdiği evladını kurban vermesi elbette çok ağır bir imtihandır. Fakat bu kurbanın Allah için olduğunun bilinci ve her neyimiz varsa zaten Allah`a ait olduğunun anlayışı, şuuru insana müthiş bir dayanma gücü verir, büyük bir güç ve kuvvet verir. Yazınızda bunu iliklerine kadar yaşayan Mehmet amcanın yaşadıkları üzerinden anlatmışsınız. Mehmet amca bizim için çok güzel bir örnektir. Allah yoluna adanmayı ve feda etmeyi gösteren günümüzden bir örnek. Bu örneklerin çoğalmasını, bizlere de azim ve gayret aşılamasını Rabbimizden niyaz ediyoruz. Doğrugenç okuyucuları için örnek yazınız için teşekkürler. Tecrübelerinizi de paylaştığınız yeni yazılarınızı bekliyoruz. Allah`a emanet olun.