Sakala düşmanlıkları yeni değil, delil; Molla Ali Elbahadır

Sakallı olduğu için PKK tarafından kaçırıldı, sonradan imam olduğu anlaşılınca özgürlüğü karşılığında ondan inandığı değerlere küfretmesi istendi. İnancından taviz vermeyince ağır işkencelere maruz kaldı. Hıncını alamayan kindarlar, yedi kurşun ile onu şehid ettiler.

Ekleme: 23.08.2015 09:00:00 / Güncelleme: 23.08.2015 09:00:00 / Kim Kimdir?
Destek için 

DOĞRUHABER 

90`lı yıllarda Bölge`de PKK, dinini öğrenmek isteyen halka kin kustu, onlarca âlim ve imamı şehid etti. Bu imamlardan biri de Molla Ali Elbahadır`dır. 23 Ağustos 1992 yılında PKK tarafından kaçırılarak şehid edilen Molla Ali`nin hayatı sonraki nesillere örnek oldu.

İSLAM`A KÜFRETMEYE ZORLADILAR

1961 yılında Bingöl`ün Yamaç ilçesinde dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Molla Ali Elbahadır, Diyarbakır İmam Hatip Lisesi`nden mezun olur ve imamlık yapmaya başlar. İlk olarak Şanlıurfa`nın Siverek ilçesinde üç yıl görev yapar. Daha sonra Diyarbakır`ın Eğil ilçesine bağlı Taşdım (Musya) köyüne, oradan da 1989 yılında Eğil Merkez Fevziye Camii`ne atanır. Şehid Molla Ali`nin 3 oğlu ve bir kız çocuğu vardı. İmam olduğu dönemde yani 23 Ağustos 1992 yılında Bingöl`e taziyeye giderken, Diyarbakır Bingöl karayolu Lice İlçesi (Dêra Raş) mevkiinde, Körğa Jandarma Karakolunun 500 metre ilerisinde PKK tarafından yolu kesilir, sırf sakallı olduğu için otobüsten indirilerek götürülür. Sonradan imam olduğu öğrenilince, ondan inandığı değerlere küfretmesi istenir ancak Molla Ali, inandığı değerlerden taviz vermez. Bunun üzerine Molla Ali çok ağır işkencelere maruz kalır ve sonunda şehid edilir.

İŞKENCEYE RAĞMEN İNANCINDAN TAVİZ VERMEDİ

Şehid Molla Ali Elbahadır`ın akrabası, yakın arkadaşları ve komşuları Molla Ali`nin kaçırıldığı duyulduktan sonra aramaya çıktı. Diyarbakır Kupik iş hanından 2 otobüs ve 6 taksi ile yola çıkan sevenleri, Hani, Lice ve Bingöl ayrımına giderek burada gruplara ayrıldı ve Molla Ali`yi aramaya başladı. Molla Ali`nin yakın arkadaşı ve komşusu olan Necmettin Alaş, sonrasını şöyle anlattı; “Bizler gruplara ayrıldık ve aramayı başlattık. En azından mübarek na`şını bulmak istiyorduk. Dağ yoluna doğru yüzümüzü çevirdik ve dağ yolunda ilerledik. Yedi kişilik bir grup idik. Biraz yürüdükten sonra önümüze iki PKK`li çıktı ve silahı bizlere doğrultarak, ‘nereye?` diye sordu. Biz de durumu anlattık ve cenazeyi istediğimizi söyledik. PKK`liler daha sonra bizleri bir eve götürdü ve telsizle birileriyle konuştu. Bir arkadaşımız ‘Seyda`mızı niye öldürdünüz, ne istediniz?` diye sorunca PKK`li şunları söyledi: ‘Sakallı olduğu için aldık ve sonra imam olduğunu öğrendik. Serbest bırakmak şartıyla ondan inandığını inkâr etmesini istedik, yapmadı. Hizbullah`a küfür etmesini istedik; küfür etmedi. İşkence yaptık ama kâr etmedi. Biz de öldürdük` dedi. O arkadaşımız sinirlendi. Bunun üzerine PKK`liler tekrar telsizi aldı ve ‘Bunları öldüreyim mi?` dedi. Ancak telsiz çalışmadı, bunun üzerine bizleri alıp üstlerinin yanına, yani Molla Ali`nin şehid edildiği yere götürdüler.”

BÜYÜK BİR VAHŞETLE ŞEHİT ETMİŞLERDİ

Mübarek na`şını gördüğünde şok geçirdiğini belirten Alaş, “Bunun tek adı vardı o da vahşet” dedi. Alaş, “Şehid Molla Ali`nin elleri Rus bağı dedikleri şekilde bağlanmıştı. Çok ağır işkence yapmışlardı, kolları kırılmıştı ve vücudun her tarafında mermi izleri vardı. Çok yakın mesafeden ateş edilmişti, bir mermi sağ gözüne isabet etmiş ve başının arka tarafından çıkmıştı, bir kurşun da kalbinin üstüne… Kanlar içinde öylece yatıyordu. Hemen şehidin na`şını aldık ve Diyarbakır`a getirdik. Akşam olmuştu, şehidin na`şını Dicle Üniversitesi`nin morguna kaldırdık, savcı geldi ve daha sonra otopsiye aldılar. Sabah ise şehidimizi alarak, Ali Pınar mezarlığında defnettik. Cenaze törenine binlerce seveni katılmıştı, tekbirler yeri-göğü inletiyordu.” diye konuştu.

İRŞAD ÇALIŞMALARI…

Şehid Molla Ali`nin irşat çalışmalarına çok önem verdiğini belirten Alaş, “Molla Ali, köy köy gezip İslam`ı anlatırdı. Bölge halkı Molla Ali`yi çok sever, sayardı. Bu yüzden sözü geçerdi. Onun boş zamanı yoktu, sürekli insanlara nasihatler ederdi. Küçük ile küçük, genç ile genç, büyük ile büyük, yaşlı ile yaşlı olurdu. Molla Ali, Peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanmıştı. Bu yüzden onu kıskanırdım. Toplumun İslam`ı yaşayabilmeleri için elinden gelen gayreti gösteriyordu. Boş zamanlarında sürekli çocuklara Kur`an-ı Kerim dersi verirdi ve bizlere şu tavsiyede bulunurdu: ‘İlim okuyun ve okuduğunuzu yaşayın.` Kendisi de hem ilim okur, hem de yaşardı…”

ALİ, GÜZEL AHLAKLI VE KİMSEYİ İNCİTMEYEN BİRİYDİ

Şehid Molla Ali Elbahadır`ın abisi Fahrettin Elbahadır ise kardeşinin asla bir cahiliye hayatı yaşamadığını, ömrünün İslam ile geçtiğini ve bu yolda şehid olduğunu söyledi. Kardeşinin çok zeki olduğunu söyleyen Fahrettin Bey, özelikle Kur`an-ı Kerim`i kısa bir sürede bitirdiğini ve okula gittikten sonra da sürekli 100 puan aldığını söyledi. Atılgan ve gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Fahrettin Bey, çevredekilerin, zekâsına hayran olduklarını söyledi. Fahrettin Bey, “Kardeşim küçüklükten beri güzel ahlaklı, kimseyi incitmeyen veya incitmeyi istemeyen birisidir. Değişik medreselerde ilim okudu, çocukları çok sever, onlara İslam`ı anlatırdı.” dedi.