Şehid Hamdullah Yaşar ve Şehid İzzet Aktaş

90`lı yıllar PKK vahşetinin tüm çıplaklığıyla yaşandığı bir dönem. Örgüt, ellerindeki her türlü imkânlarla halkın üstüne bir kâbus gibi çökmüş, kadın-erkek, çocuk-yetişkin önüne çıkan her kesimden insanı vahşice öldürüyor. İşte vahşice katledilen binlerce mazlumdan iki şehid. Şehid Hamdullah Yaşar ve Şehid Hacı İzzet Akataş`ın hayatları.

Ekleme: 16.05.2016 09:10:00 / Güncelleme: 16.05.2016 09:10:00 / Kim Kimdir?
Destek için 

Doğruhaber / Haber Merkezi

Aslen Mardin`in Derik ilçesinden olan Şehid Hamdullah Yaşar`ın ailesi kan davasından dolayı uzun süre önce Nusaybin`e yerleşmiştir. Şehid Hamdullah1976 yılında Nusaybin`de dünyaya gelir. İlk dönemlerde cahili bir yaşantıya sahip olan Şehid Hamdullah, 1989 yılında bazı Müslümanların ilgilenmesiyle İslam`a ve Müslümanlara sempati duymaya başlar. Bu tarihten sonra Şehid, hızlı bir şekilde kendisini geliştirir ve İslami hizmetlerde bulunur. Nusaybin`de 1991 yılında PKK`nin Müslümanlara yönelik saldırıları artmaya başlayınca ailesi tarafından İstanbul`a gönderilir. 1993 yılına kadar İstanbul`da kalan Şehid, Nusaybin`de arkadaşlarına yönelik yapılan zulmü duyunca 1993 yılının Kurban Bayramı`nda Nusaybin`e döner ve arkadaşlarının “ne zaman geri gideceksin” sorusuna, “Nusaybin`de bu kadar şehid olurken, kardeşlerim İslam davası için mücadele ederken ben bir daha oralara gitmeyeceğim” diye cevap verir. Daha sonra ailesinden de ayrılan Şehid, evinden de ayrılarak camilerde kalmaya başlar. Çok kısa sürede bütün benliğiyle İslami hizmetlerde bulunan Şehid Hamdullah, çok sosyal ve sevecendi. Camilerde bütün öğrenciler onun etrafında toplanırdı. Çok cesaretliydi ve buna rağmen çok da mütevazıydı. Şehid oluncaya kadar da camilerde dersler verdi. Şehid ilkokul mezunuydu ve arkadaşlarının da isteğiyle dışarıdan ortaokulu okudu. 94-95 yılları arasında da Nusaybin Lisesi`ne kayıt yaptırdı. Lisede de tebliğ çalışmalarını sürdürdü.

ŞEHADETİ

Nusaybin`de PKK`lı olarak bilinen, aynı zamanda devletin derin yapılarıyla da birlikte çalışan bir aşiretin ileri geleni, polisle iş birliği yaparak Müslümanları şikâyet etme ve evlerini basmak suretiyle baskılar uyguladı. Zulüm artık had safhaya ulaşmıştı ve Şehid Hamdullah yaşananları kabullenemiyordu. 14 Mayıs 1995 yılında bu şahsa yönelik olay oldu. Olay yerinden uzaklaşan Hamdullah uğradığı silahlı saldırıda şehid edildi.

BİR ARKADAŞININ DİLİNDEN ŞEHİD HAMDULLAH

Polisin Müslümanlara yönelik saldırılarının daha yeni başladığı dönemlerde bir akşam Hamdullah ve 5-6 kadar arkadaşla beraberdik. Arkadaşlarımız uyumuşlardı. İkimiz uyanık kalmıştık, şehid bana dönerek “Benim kafamı çok kurcalayan bir şey var. Hepimiz bir aradayız; camilerde, evlerdeyiz. Bize yönelik bir operasyon yapılırsa yakalanacağız, İslami çalışmalarımız sekteye uğrayacak ve meydan İslam düşmanlarına kalacak. Bunun sonunu düşünemiyorum” diyordu. Henüz 17-18 yaşlarında bir genç bu kadar büyük düşünebiliyordu. İslam`a karşı arkadaşlarına karşı çok büyük bir sevgisi vardı. Yıllarca arkadaşlarıyla aynı evleri paylaştı ama bir tek kişi dahi ondan şikâyetçi olmadı. Çok hayâlı ve terbiyeli bir gençti. Bu yönüyle de hep takdir ediliyordu. Yumuşak huylu ama çok cesurdu. İbadetlerine çok düşkündü. Bize o dönemlerde “sizin içinizden biri şehid olacak” denseydi aklımıza ilk olarak Şehid Hamdullah gelirdi. Çünkü şahadete en layık olan oydu.

ŞEHİD HACI İZZET

Şehid Hacı İzzet; Mardin`in Midyat ilçesine bağlı Tınaté (Kutlubey) köyünde 1941 yılında doğdu. Tınaté, Ömeriya bölgesinin merkez köylerinden biridir. Ailece geleneksel bir İslami yaşantıya sahip olmakla beraber Hacı İzzet, kardeşleri arasında dindarlığıyla ön plana çıkar.

Hacı İzzet evlendikten sonra ailesini İzmir`e taşır. İzmir`de bir müddet kaldıktan sonra Nusaybin`e gelip yerleşir. Ticarete atılır. Kaçakçılar çarşısında bir dükkân açar. Nusaybin ile sınır komşusu olan Kamişlo (Suriye) ilçesine sık sık ticaret için gider. Ailesinin nafakası için uğraş vermesi ona çocuklarının İslami terbiyesini unutturmaz. Dini sorumluluğunu da en güzel biçimde yerine getirmeye çalışır. Tüm çocuklarını Kur`an–ı Kerim kursuna gönderip onların İslami terbiye ile büyümelerine özen gösterdi. Bu samimi ve ihlâslı duyarlılığı boşa gitmedi. Arkasından salih evlatlar bıraktı.

DEVLETİN ZULÜM VE BASKILARI ONU CEMAAT SAFLARINA  DAHA ÇOK YAKINLAŞTIRIR

Hacı İzzet, Nur cemaatiyle tanışmış, fırsat buldukça Rasile–i Nur derslerine katılırdı. Çocuklarını da teşvik eder. Ancak bu dönemde komünist örgüt PKK halkın gündemine oturmuştur. Hacı İzzet`in iki yeğeni örgütün aktif dağ elemanlarıdır. Bunlardan birinin öldürülmesi ve diğerinin tutuklanmasının etkisi ve arkadaş çevresinin de etkisiyle Hacı İzzet`in çocuklarında örgüte bir meyil doğar. Ancak kısa sürede, geçici heveslere, imanın güzellikleri hâkim olur. Komünist örgüt, cemaat aleyhine çirkin propaganda başlatınca Nusaybin`de aileler içerisinde sorunlar baş gösterdi. Bu sorunlardan Hacı İzzet`in ailesi de nasibini aldı. Herkes gibi şehid Hacı İzzet de gerek iftira ve propagandaların etkisinde kalması, gerekse de çevresinin psikolojik baskısı altında ve en önemlisi de çocuklarının hayatının tehlikede olduğu endişesinin baskın çıkması onu, oğullarını cemaat saflarından uzaklaştırma girişimlerine sevk eder. Ancak Hacı İzzet bu mücadeleyi kaybeder, tavizsiz gençler kazanır.

Çatışma başlayıp 1993 ortalarından itibaren komünist örgütün etkisi büyük ölçüde kırılınca halkın cemaate yönelimi başladı. Cemaat mensupları açılım başlatıp halkı ziyaret etmeye başlayınca çalışmalar netice veriyordu. Sık sık ziyaret edilenlerden biri de Hacı İzzet`tir. Artık Hacı İzzet cemaat saflarına yakındır. 1995 Mart ayında polisin Hizbullahi cemaate yönelik başlattığı tutuklama kampanyasında Hacı İzzet`in de iki oğlu tutuklanıp Bingöl zindanına konur. Devletin yaptığı zulüm ve baskılar onu cemaat saflarına daha çok yakınlaştırır. Müslümanların bu sıkıntılı döneminde elinden geldiği kadarıyla yardımını esirgemez. Bayramda ziyaretine gidip iki oğlunun tutuklanmasından dolayı onu teselli etmeye çalışanlara şöyle der: “Bugüne kadar iki oğlum idi. Bundan sonra ise bütün ailemle İslam davası için seferberim. “

“ZİNDAN CİYÉ ŞÉRA YE (ZİNDAN ASLANLARIN MEKÂNIDIR)”

Kurban bayramında Bingöl cezaevine ziyaret için gider. Ziyarette tutuklulara teselli ve moral vermeye çalışır. Onlara şu tarihi sözleri söyler: “Zindan ciyé şéra ye (zindan aslanların mekânıdır)” İslam Cemaati`ne düşmanlık eden kişilikler, polisin dürtmesiyle ve devletin gücüne(!) güvenerek yaptıkları cürmün büyüklüğünün farkındaydılar. Akibetlerinin ne olacağını artık anlamışlardı. Bunun için oğullarına şöyle demişlerdi: “Şayet öldürülürsem intikamım olarak Hacı İzzet`i öldürün.” Allah rahmet etsin, şehid Hacı İzzet`in çok güzel bir ahlakı vardı. Çok yardımsever idi. Özellikle dostlarından sıkıntıya girenlere, fakirlere yardım elini daima uzatırdı. Ticaret yaşantısında da dürüstlüğüyle tanınmıştı. Açık sözlü idi, doğruyu eğip bükmezdi. Cesaretliydi, muhatabının hangi örgüte ya da aşirete mensup olduğuna bakmazdı. Evini kiraya verdiği kişilerin kötü alışkanlıklarının olup olmadığına dikkat ederdi. Bu tür insanlara evini vermezdi, dindar olanları tercih ederdi. Şehid, Hecaciya(hacılar) mezarlığına defnedildi. Allah şehid`in kanıyla İslam davasını memleketimizde daimi kılsın.