DÜĞMEYE KİM BASTI?

Ekleme: 15.04.2015 14:10:00 / Güncelleme: 15.04.2015 14:10:00 / Siyaset Gemisi / İstanbul Haberleri
Destek için 

Hüseyin Kaya / Doğruhaber / siyaset gemisi

Önce soruyu şöyle soralım: Gerçekten de birileri düğmeye bastı mı?

Tüm Türkiye`de elektriklerin kesilmesi, aynı gün bir savcının aşırı sol örgüt tarafından öldürülmesi, bir gün sonra İstanbul emniyetine saldırı ve Fenerbahçe futbol kulübü oyuncularını taşıyan otobüse silahlı saldırı…

Dört ciddi olay!

İsterseniz, neden bu dört olayın ciddi olduğu konusu üzerinde duralım.

Elektriklerin kesilmesi: Önce şunu belirtelim; her yerde aynı anda elektriklerin kesilmesinin “teknik bir arıza” ile alakası yok! Siz bakmayın uzman diye çıkanların açıklamalarına, aslında halen kesintinin sebebi tam olarak bulunmuş değil. Öyle komplike bir saldırı söz konusu ki, sebeplerini bulmak oldukça zaman alacak.

Savcının öldürülmesi: Cinayeti işleyen sol örgüt, meseleyi Gezi olayları sırasında polisle karşı karşıya gelen ve biber gazı kapsülünün isabet etmesiyle yaralanan ve sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan`a bağladı; ama bu öyle alelacele yapılmış bir bağlantı idi ki, tutarlı hiçbir tarafı yoktu. Bir defa öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz, Berkin Elvan dosyasını aldıktan sonra kapatılmaya çalışılan meseleyi derinlemesine araştırmış ve bazı yerlere ulaşmıştı. Yani eğer mesele Berkin Elvan ise M. Selim Kiraz`ın değil, ondan önceki savcının hedef alınması gerekiyordu. Savcının öldürülmesi bundan sonraki kitlesel kalkışmalarda konuyu araştıracak savcılara bir gözdağı ve devlete bir meydan okumaydı.

İstanbul Emniyetine saldırı: Eğer birkaç polis öldürülseydi hem devletin dili hem de polisin üslubu sertleşirdi. İç güvenlik paketine de yaslanacak olan polis toplumsal olaylarda daha pervasızca hareket edecek ve örgütlere verimli bir alan oluşturacak olan cinayetler yaşanacaktı.

Fenerbahçe otobüsüne saldırı: Olayın basit bir taraftar kavgası olmadığı, son derece organize olduğu belli. Doğrudan şoförün hedef alınması ise çok sayıda insanın öldürülmesinin hedeflendiğini gösteriyor. Eğer amaçlanan şey gerçekleşmiş olsaydı büyük bir infial oluşacak, sokaklar hareketlenecek, şuursuz öfke çevreye zarar verecekti. Evet, bu dört olayın bir kaos senaryosunun birer parçası olduğunu ve seçimler öncesinde ciddi planlamalar yapıldığını düşünüyorum.

Özellikle işin içine futbol taraftarlarının çekilmeye çalışılmasını iyi okumak gerekir. Eğer hatırlanırsa Gezi olaylarında da futbol taraftarlarının, özellikle Çarşı grubunun işe müdahil edilmesiyle olaylar kontrolden çıkmış ve neredeyse Dolmabahçe`deki Başbakanlık ofisi işgal edilme noktasına gelmişti. CNN ve BBC hazır bekliyordu. Eğer Başbakanlık Ofisi eylemcilerin eline geçmiş olsaydı, dünyaya hükümetin fiili olarak düştüğü, Başbakanlığın ele geçirildiği haberi servis edilecekti. Devreye uluslararası güçler girecek, asker ve bürokrasinin yardımıyla hükümet devrilecekti.

Yaşanan bu dört olaya da, eskiden yaşanmış olayları göz önünde bulundurarak bakılması gerekir.

Birileri düğmeye basmış olabilir, öyle değil mi?