Telefon Dinlemek İçin Polis Sistem Kurdu

Ekleme: 06.04.2015 16:53:00 / Güncelleme: 06.04.2015 16:53:00 / Kim Kimdir?
Destek için 


DOĞRUHABER / TARİHTE BUGÜN / 27 MART

GÜNÜN AYETİ

"Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naim cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur" (Yunus suresi 9. ayetin meali)

GÜNÜN HADİSİ
İman; Allaha, Meleklerine, Kitabına, ona kavuşmaya, peygamberlerine iman etmen ve öldükten sonra dirilmeye iman etmendir" (Sahih-i Buhari)


GÜNÜN SÖZÜ
İman, insanı insan eder, belki de Sultan eder. Küfür ise insanı gayet aciz bir canavar eder. (Bediüzzaman Said-i Nursi)

TARİHTE BUGÜN

1923: Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, Ankara'da Topal Osman'ın adamları tarafından öldürüldü.

1970: Kütahya'nın Gediz ilçesinde meydana gelen şiddetli depremde 1087 kişi hayatını kaybederken 90 bin kişi evsiz kaldı. Deprem sonrasında yıkılan ve tamamen harabeye dönüşen şehrin Uşak yolu üzerinde 7 km ilerisine yeniden bir şehir kurulmuş ve yıkılan şehre "Eski Gediz" adı verilmiştir.

1974: Türk Yükseltme Cemiyetinin adı ''Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'' olarak değiştirildi.

1977: Tenerife Havaalanı'nda havalanmak üzere olan iki Boeing yolcuğu uçağı çarpıştı. Kazada 575 kişi öldü, 70 kişi yaralandı.

1979: Yeşilköy Havaalanı'na döviz yokluğundan dolayı 'pist lambası' alınamadı, pilotlar günlerce Havaalanı'na 'kör iniş' yaptılar.

1986: Hayali mobilya ihracatından 23 yıl hapis cezasına çarptırılan Yahya Demirel'in mahkumiyet kararı, Yargıtay tarafından bozuldu. Yahya Demirel, hapisten çıktı. Yahya Demirel cezaevinden çıkınca ilk iş olarak amcası Süleyman Demirel'i ziyaret edip elini öptü. Yahya Demirel, Türkiye'de ilk hayali ihracatı yapıp devleti dolandıran kişidir. Sürekli olarak amcası Demirel'in ilişkilerini kullanıp büyük yolsuzluklar yapmış ama her seferinde amcasının yardımıyla paçayı sıyırmıştır. Demirel'in yeğen ve akrabalarının yolsuzlukları onun siyasi kariyerinin önüne geçememiştir.

1994: Seçimler yapıldı. DYP ve RP seçimlerden güçlenerek çıkarken, ANAP ve SHP oy kaybına uğradı. Seçim tahmininde bulunan kamuoyu araştırma şirketlerinin bütün tahminleri boş çıktı.

1997: Cep telefonlarını dinlemek üzere Polisin 6 santrale dinleme sistemleri yerleştirdiği ileri sürüldü.

2011: PKK'nın Lübnan'daki faaliyetlerini yakın takibe alan Lübnan Askeri İstihbarat Teşkilatı tarafından Burj El-Baraj'da gerçekleştirilen operasyonda, isimleri açıklanmayan Halit ve Cihan kod adlı örgüt mensuplarıyla örgüt sorumlularından, Zaydan kod adlı kişi gözaltına alındı. Yakalananların, sorgularında, Lübnan'da İsrail adına casusluk yaptıklarını kabul ettikleri belirtildi. 3 kişi, Nevruz'u bahane ederek, halk arasında etnik çatışma oluşturma, Mısır, Tunus, Cezayir ve Libya'da olduğu gibi İsrail yararına halkı yönetim aleyhine kışkırtmaya yönelik faaliyetlerde bulunmakla suçlanıyor. Geçen yıl da İsrail adına casusluk yapan PKK'lılar, sahil kenti Jounieh'te (Jönyehte) tutuklanmıştı.

MERCEK

27 Mart 1923: Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, Ankara'da Topal Osman ve adamları tarafından öldürüldü.
Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in Topal Osman tarafından öldürülmesi, Cumhuriyetin ilk siyasi cinayetidir. Bu siyasi cinayet aynı zamanda fail-i meçhul bırakılmak istenmişse de olay ve failler aydınlanmıştır. Bu cinayetin arkasındaki gölge azmettiricileri de zihnimizde tanıyabilmek için bu cinayete mercek tutup buna da maktul ve katili kısaca tanıyaraktan başlamalı..

Ali Şükrü Bey, 1. TBMM'de Trabzon milletvekili olarak yer alan ve muhalif görüşleriyle tanınan Türk siyasetçidir. Yüzbaşı rütbesinde iken askerlikten istifa edip siyasete atılmaya karar verdi. İttihat ve Terakki aleyhtarı görüşlere sahip olan Ali Şükrü Bey, 1920'de Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Trabzon mebusu seçildi. Daha sonra Ankara'da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de Trabzon milletvekili olarak girdi. Mustafa Kemal'in önderliğindeki Birinci Grup'a muhalif milletvekillerinin toplandığı İkinci Grup'un liderlerinden biriydi. Mustafa Kemal'in Hâkimiyeti Milliye gazetesine karşı Tan gazetesini yayınlamaya başladı.

Ankara'da 1920 Mayısında yani Meclis açıldıktan bir ay sonra adına İkinci Grup denen muhalif kanat ortaya çıktı. Grubun lideri ve sözcüsü Trabzon milletvekili Ali Şükrü Beydi. Bu muhalif kanat, 1. Grup denen Atatürk kontrolündeki kanatın hilafına Meclis'de Atatürk'ün tasvip edilemez olduğuna inandıkları girişimlerine ciddi bir şekilde engel oluyorlardı. Atatürk'ün kontrolündeki grup ise Atatürk önlerine ne koyarsa Mecliste onun isteği doğrultusunda rey kullanıyorlardı. İşte muhalif grubun başını çeken Ali Şükrü Bey dindar ve inancına bağlı olmakla beraber sözünü sakınmayan, gözünü budaktan esirgemeyen yapısıyla Atatürkle cedelleşir, ağır tartışmalara girerdi. Osmanlı Döneminde de İttihatçılara savaş açmış olan bu Karadenizli cesur adam, Milli Mücadele denen kıyam hareketine iştirak etmiş, Cumhuriyet döneminde de kıyamın başarısını bazılarının tekeline almasına şiddetle direnç gösteriyordu. Ali Şükrü Bey, bu özellikleri dolayısıyla Mustafa Kemal'e kuşkuyla bakan milletvekillerinin çevresinde kümelendiği kişi olmakta gecikmedi. Mustafa Kemal'in 'Hâkimiyeti Milliye'sine karşılık o da Tan Gazetesini neşretmeye başladı. İngilizceye hâkimiyeti sayesinde Ankara'nın izlediği siyasetin uluslararası alandaki yansımalarını dış basından takip ediyor, özellikle Lozan müzakerelerinin gidişatıyla ilgili olarak zaman zaman TBMM'ye verilen resmi bilgiyle dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri gündeme getiriyordu. İşte bu yönü Atatürk için onu çekilmez kılıyordu. Hükümet vekilleri bilgilendiriyor, gelişmeler hakkında haberdar ediyordu. Ali Şükrü Bey ise yabancı dili sayesinde Avrupa basının takip ediyor, gelişmelerin hiç de hükümetin anlattığı gibi olmadığını gözler önüne seriyordu. Başka bir tabirle her seferinde hükümetin foyasını düşürüyor; "Siz şöyle şöyle diyorsunuz ama, bu olayın Avrupa basınında anlatılan gelişmesi şöyledir" diyordu. Bilhassa Lozan Görüşmelerinde hükümetin verdiği bilgiler ile onun dış basından öğrendiği bilgiler arasında çok tezatlar vardı ve o, bu tezatları mecliste sert ve cesur çıkışlarıyla hükümetin yüzüne vuruyordu. Bu anlamıyla Ali Şükrü Bey, yalan makinesi gibi iş görüyor, söylenen her yalanı ortaya çıkarıyor ve Cumhuriyet projesi diye uygulanmak istenen ama milletin menfaatlerine menfi girişimlerin karşısında duruyordu. Meclis görüşmelerinin birinde görüşmeleri yöneten Ali Fuat Paşa şöyle anlatıyor; "... Gazi Paşa (yani Atatürk) konuşurken Meclis'e sinirli bir hava hâkimdi. Mustafa Kemal Paşa kürsüyü terk etmiyor, sualleri cevaplandırıyordu. Mebuslardan bir kısmı bulundukları yerlerden ayağa kalkmış konuşuyorlar, bir kısmı kürsünün etrafına gelip Gazi'ye cevap yetiştiriyorlardı. Bunların arasında Ali Şükrü Bey de vardı. Paşa, sözlerini tamamladıktan sonra Ali Şükrü Bey'in, 'Ben de konuşacağım' demesi üzerine hiddetli bir tavırla, 'Bir haftadır konuşmalarınızla memleketi zarardide ediyorsunuz' diyerek elleri cebinde, asabi bir halde kürsüden indi ve 'Maksadınız ne?' diye bağırarak Ali Şükrü Bey'in üzerine yürüdü. Bu sırada birinci ve ikinci gruba mensup mebuslardan bazıları Meclis salonun ortasında biribirlerine bağırmaktaydı. Gürültüler şiddetliydi, asabi hareketler oluyordu. Ali Şükrü Bey, 'Kimseyi ithama hakkınız yoktur' diye bağırıyor, Sinop Mebusu Hakkı Hilmi Bey, 'Meclis'te emniyet yok mudur?' diyordu. İki grup biribirine hasım cephe teşkil etmişlerdi. Bu durum biraz daha devam ederse müessif hadiselerin olması kaçınılmazdı. İş tabanca ve saire kullanmaya kadar varabilirdi. Güvenliği sağlamak için görevlileri içeri çağıramıyordum zira gizli celse yapılmaktaydı."
Ali Şükrü Bey'in Atatürk karşısında ilk bağırıp çağırması değildi bu. Dediğimiz gibi bir tekzip ve yalan makinesi gibi sürekli olarak hükümetin kamuoyunu ve meclisi aldattığı noktaların gerçek yüzünü ortaya koyması onun da sonunu yaklaştırıyordu! Bunu tarihçilerin çoğu söylemektedir ki; Cumhuriyet içinde gerek asker gerek bürokrat tüm muhalifler bir şekilde diskalifiye edilmişlerdi. İstiklal Mahkemeleri, tuzak maddelerle çıkarılan kanunlar, tehditler, şantajlar ve suikastlar bu diskalifiyenin farklı araçlarıydı. Yine tarihçilerin ifade ettiği gibi Atatürk'e muhalif olan ve 2. Grup diye isimlendirilen milletvekilleri sonraki meclislerde diskalifiye edilmiş ve Atatürk muhalifsiz bir Millet Meclisi ihdas etmeyi başarmıştır.

Ali Şükrü Bey'i öldüren Topal Osman'a gelince;
Topal Osman, Atatürk'ün Giresunlulardan oluşan ve 19 Mayıs 1919'dan itibaren yanından ayırmadığı muhafız kıtasının komutanı. Sadece Muhafız Alayı Komutanı Topal Osman ve adamlarının Atatürk'ü korumak için meclise silah ve mühimmatlarıyla girme ve oturumları dinleme ayrıcalık ve yetkileri vardı. Atatürk'ü Milletin Meclisinde silahlı adamlar tarafından koruma ihtiyacı niye duyulmuştu, ayrı bir yargılama konusu. Topal Osman, Atatürk'ün koruması olmasına rağmen bundan çok, Atatürk muhaliflerini sindirme ve tehdit etme gibi bir icraat içindeydi. Atatürk'ün emriyle ilk başlarda isyanları bastırmada ve de isyan liderlerini yok etmede kullanılmıştı. Güven verdikçe Atatürk'e daha da yakınlaşmış ve tarihi kayıtlardaki anlatımla o ve adamları adeta Atatürk'ün gölgesi gibi olmuştu. Topal Osman'ın kurduğu istihbarat ağı sayesinde Ankara'da ondan habersiz kuş uçmuyordu.

Topal Osman'ın Atatürk'ün muhaliflerine "Paşa'ya bir şey olursa topunuzu kendi elimle teker teker öldürürüm, bilesiniz" tehditlerini savurduğunu herkes bilmekteydi. Örneğin Topla Osman, Halide Edip Adıvar'ın Atatürk'ü eleştirdiğini duyduğunda, "Bana verecekler o karıyı da karşı çıkmak nasıl olurmuş göstereceğim" diyen bir adamdı.
Cumhuriyet'in ilk siyasi cinayetine kurban giden Ali Şükrü Bey ile Topal Osman portreleri sanıyoruz zihni bir algı oluşturdu. Bu zihni algıya göre Topal Osman'a Ali Şükrü Bey'i öldürten kimdi? Bu cinayetin azmettiricisi neden aydınlatılmadı? Bu siyasi cinayet, neden Topal Osman'ın adamlarıyla münferit bir cinayeti olarak lanse edildi? Atatürk, cinayetin Topal Osman tarafından işlendiği açığa çıkınca neden askerin ve polisin Topal Osman'ı teslim almaya gitmesine izin vermeden yeni kurulan muhafız alayına Topal Osman'ı alıp getirmelerini emretti? Topal Osman ve adamlarının üstlendiği Muhafız Alayı görevi onlardan alınmış resmi ve düzenli yeni bir Muhafız Alayı teşkil edilmişti. Bu da bir yönüyle Topal Osman ve adamlarının artık kullanım tarihlerinin geçtiğini gösteriyordu. İşte Atatürk, diğer güvenlik birimlerinin Topal Osman'ı teslim almaya gitmelerini istememiş, yeni muhafızlarını yollamıştı.

Cinayet Nasıl İşlendiği Hakkında;
Topal Osman, 26 Martta Atatürk ile yine ağır ve sert bir şekilde tartışan Ali Şükrü Bey'i 27 Martta adamlarını yollayarak çağırtır. Bu nazik bir davet değildir. Topal Osman'ın adamları "Eğer gelmezsen başına iş açarız" uslubunda tehditvari bir şekilde "Osman Ağa seni istiyor" derler. Ali Şükrü Bey kerhen de olsa Topal Osman'ın adamlarıyla beraber evine gider. Bu Ali Şükrü Bey'in sonudur. Bazılarına göre o evde ve oracıkta bazı tarihçilere göre de evden çıktıktan sonra yolda pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Ali Şükrü Bey Topal Osman ve adamlarınca öldürüldükten sonra bir tarlada üstün körü gömülür. Aradan iki gün geçer. Kimse Ali Şükrü Bey'in yokluğundan kaygı duymaz. Ama üçüncü günde muhalif milletvekilleri ve akrabaları Ali Şükrü Bey'i araştırmaya başlarlar. Meclisteki baskılar üzerine soruşturma başlatılır. Bir çoban bir grup sineğin tarlada bir bölgede toplaştığını görünce merak eder. Hafiften eşeleyince bir erkek ayağı ortaya çıkar. Yetkililere durumu haber verince cesedin Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'e ait olduğu anlaşılır. Ali Şükrü Bey cinayeti bu şekilde fail-i meçhul bırakılmak istenir ama hesaplar tutmaz ve cesedin bulunmasıyla failler de tespit edilir. Nitekim soruşturmanın fazla derinleştirilmesine gerek kalmadan cinayetin Topal Osman tarafından işlendiği anlaşılır. Neticede 2 Nisanda Topal Osman'ı almaya giden birlik ile aralarında çatışma çıkar ve yaralı olarak yakalanır. Bazı kayıtlarda 2 gün sonra 4 Nisanda öldüğü söylenir. Kimi tarihçiler Topal Osman'ın infaz edildiği görüşündedir. Atatürk'ün bu olaya çok üzüldüğü, Topal Osman'ın bir Cumhuriyet şehidi olduğunu ifade ettiği söylenir ki, bu ayrı bir garabet. Seçilmiş bir milletvekili siyasi bir cinaye kurban gider o Cumhuriyet şehidi olmaz da katili Cumhuriyet şehidi olur. Topal Osman acaba Cumhuriyetin bekası için mi bu cinayeti işledi? sorusu üzerinden Topal Osman, kimilerince derin devletin tetikçileri olan ve bazılarınca kahraman ilan edilen günümüz tetikçilerine benzetilir.