Rana Çeçen / Nisanur Dergisi
Bismillahirrahmanirrahim.
İnsanoğlu, yaratıcısının kendisi için belirlediği sınırlara riayet etmediği sürece perişanlıktan, acıdan, gözyaşından ve pişmanlıktan kurtulamayacaktır. İlahi emirler, insanın daha mutlu ve huzurlu bir dünya ve ahiret hayatı yaşamasının yol işaretleridir. Nasıl ki bir şeyi en iyi tanıyan onun yapıcısı ve var edicisidir, insanı da en iyi tanıyan onun yaratıcısıdır. Ne acıdır ki insanlar bunu çoğu zamanlar acı sonuçlarla tecrübe etmelerine rağmen nefsin ve ezeli düşmanları olan şeytanın telkinlerinden kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Kendilerince koydukları beşeri kanunlar ve buldukları çözüm önerileri dertlere derman olamıyor.
İnsanın dünya hayatında, uğruna canını dahi hiçe saydığı değerlerin başında “iffet” ve “namusun muhafazası” gelmektedir. İşlenen cinayetlerin, dökülen gözyaşlarının büyük çoğunluğu bu dokunulmazlıklara dokunulduğu zaman ortaya çıkıyor. “Çağdaş” ve “medeni” dünyanın girdaplarının başında da ne yazık ki bu konular gelmektedir. Bu çok önem verilen değerler, ilahi sınırların çiğnenmesinden dolayı öyle bir erozyona uğruyor ki; insanlar ancak acı sonlarla karşılaştıklarında farkına varabiliyorlar. Kur`an ve sünnetin çözüm önerileri gün gibi ortadayken “Ne yapmalı?” diye sormak Müslümana yakışmaz aslında…
“Ağaç yaşken eğilir” sözü dilden dile dolaşır da, hayat sahnesine çıkınca o ağaç başka şeyler için feda ediliyor. Birçok huy ve ahlaki özellik gibi edep ve hayâ duyguları da, küçük yaşlarda kazandırılmazsa, ileri yaşlarda bunları önemsemek pek mümkün olmayabiliyor. Çocuklara neyi ne zaman vermek gerektiği ile ilgili olarak eğitimcilerin ve psikologların birçok görüşü vardır. Bunları zaman zaman değerlendirmek elbette ki faydalı olacaktır. Ancak her şeyde olduğu gibi...
İnsanoğlu, yaratıcısının kendisi için belirlediği sınırlara riayet etmediği sürece perişanlıktan, acıdan, gözyaşından ve pişmanlıktan kurtulamayacaktır. İlahi emirler, insanın daha mutlu ve huzurlu bir dünya ve ahiret hayatı yaşamasının yol işaretleridir. Nasıl ki bir şeyi en iyi tanıyan onun yapıcısı ve var edicisidir, insanı da en iyi tanıyan onun yaratıcısıdır. Ne acıdır ki insanlar bunu çoğu zamanlar acı sonuçlarla tecrübe etmelerine rağmen nefsin ve ezeli düşmanları olan şeytanın telkinlerinden kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Kendilerince koydukları beşeri kanunlar ve buldukları çözüm önerileri dertlere derman olamıyor.
İnsanın dünya hayatında, uğruna canını dahi hiçe saydığı değerlerin başında “iffet” ve “namusun muhafazası” gelmektedir. İşlenen cinayetlerin, dökülen gözyaşlarının büyük çoğunluğu bu dokunulmazlıklara dokunulduğu zaman ortaya çıkıyor. “Çağdaş” ve “medeni” dünyanın girdaplarının başında da ne yazık ki bu konular gelmektedir. Bu çok önem verilen değerler, ilahi sınırların çiğnenmesinden dolayı öyle bir erozyona uğruyor ki; insanlar ancak acı sonlarla karşılaştıklarında farkına varabiliyorlar. Kur`an ve sünnetin çözüm önerileri gün gibi ortadayken “Ne yapmalı?” diye sormak Müslümana yakışmaz aslında…
“Ağaç yaşken eğilir” sözü dilden dile dolaşır da, hayat sahnesine çıkınca o ağaç başka şeyler için feda ediliyor. Birçok huy ve ahlaki özellik gibi edep ve hayâ duyguları da, küçük yaşlarda kazandırılmazsa, ileri yaşlarda bunları önemsemek pek mümkün olmayabiliyor. Çocuklara neyi ne zaman vermek gerektiği ile ilgili olarak eğitimcilerin ve psikologların birçok görüşü vardır. Bunları zaman zaman değerlendirmek elbette ki faydalı olacaktır. Ancak her şeyde olduğu gibi...