İslam`a adanmış üç aziz şehit

İslam`ın hakim olmadığı beldelerde İslam`ı yaşamanın bedeli çoğu zaman işkence, sürgün veya şehadet olmuştur. Bu hafta sizlere, İslam için hayatlarını ortaya koymuş ve bu bedelleri ödemiş üç aziz şehidin hayatlarından kısa bir kesit sunacağız

Ekleme: 14.03.2015 14:12:00 / Güncelleme: 14.03.2015 14:12:00 / Kim Kimdir?
Destek için 

DOĞRUHABER

Şehid Seyyid Halef, Şehid Muhammed Dal ve Şehid Mehmet Şerif Gök… İslam`a adanmış üç aziz şehit. Hayatlarını, ailelerini, çocuklarını ve geride bıraktıkları tüm varlıklarını feda ederek İslam`a adanmış üç mübarek şehit. PKK`nın Marksist ideolojisini dayattığı mazlum Kürt halkının İslam`dan uzaklaşmaması ve Marksist ideolojinin Kürdistan`da hakim olmaması için çabalayan bu üç aziz şehit, PKK`nin türlü baskı ve işkencelerine maruz kalmış ve yollarından vazgeçmedikleri için de şehit edilmişlerdir.

ŞEHİD SEYYİD HALEF

1929 yılında Midyat`ın Kefseng köyünde dünyaya gelen Seyid Halef daha sonra Mardin`in Nusaybin ilçesine Bağlı Duruca beldesine yerleşti. Evli ve 5 çocuk babası olan Seyid Halef Aslan, Bécirman seyidlerindendir.

BİR YAKINININ DİLİNDEN ŞEHİD HALEF

Şehid Halef İslam`ı çok seviyor sürekli İslam`a hizmet ediyordu. Dindar ve fedakar bir yapıya sahip olan şehid, sert ve cesur bir insandı. Haksızlığı asla kabul etmez, vaktinin büyük bir bölümünü camide geçirirdi. İbadetler söz konusu olduğu zaman hiç taviz vermezdi. Çocuklarını da İslami bir terbiye ile büyüterek İmam Hatip okuluna kayıt ettirdi. Şehid sürekli PKK`lilerden tehdit alıyordu. Ama o bir an olsun davasından geri durmadı ve İslami hizmetlerine devam etti.

14 Mart 1992 gecesi dağdan gelen PKK`liler ve köydeki işbirlikçileri şehidin evine giderek onu kaçırmaya çalıştılar. O gitmeyi kabul etmeyince de ona işkence yaptılar. Ellerini ve ayaklarını bağlayıp onu sürükleyerek köyün dışına kadar götürdüler. Ona öylesine işkence yaptılar ki ellerini, kaburgalarını kırarak, silahlarla taradılar. Hunharca şehid edilen Seyid Halef geride dul bir eş ve 5 yetim çocuk bıraktı.

ŞEHİD MUHAMMED DAL

Sürekli muhacerat hayatı yaşayan Şehid Muhammed Dal ile ilgili çok fazla bilgi olmamasına rağmen kendisiyle aynı evde kalan arkadaşı Nihat Canpolat şehidin kişiliğini ve yaşantısını Doğruhaber`e anlattı. 

ARKADAŞI NİHAT CANPOLAT`IN DİLİNDEN ŞEHİD MUHAMMED

Muhammed Dal, Silvan doğumludur. İlk ve orta öğrenimini orda okudu. Lise öğrenimine ise 1. Sınıftan sonra bazı nedenlerden dolayı taşındıkları Diyarbakır`da devam etti. Ardından ailece Batman`a yerleşirler. Şehid, okul hayatından sonra kendini tamamıyla İslam davasına adadı ve tüm mesâisini bu uğurda harcadı. Aynı zamanda bazen elektrik işleri yapıyor ve bu şekilde geçimini sağlıyordu. Maddi olarak durumları pek iyi değildi. Aza kanaât ediyordu. Zaten kendisi de hep “Öbür dünyanın yolcusuyuz” derdi. Yapı olarak yumuşak huylu olduğu için genel olarak ben ve onun diğer arkadaşları ahlakından memnun idik. Henüz lise yıllarında muhaceratla tanıştı. Ailesinin baskısı yüzünden evden ayrılarak öğrenci evinde kaldı. Okulda 15 dakikalık teneffüslerde sürekli İslam`ı tebliğ ediyordu. Şehid Muhammed`in en büyük özelliği Müslüman kardeşlerini sahiplenmesi, onları birleştirmek, onlara ön ayak olmasıydı. Bunun dışında kültürel birikimi çok güzeldi. Cesaretiyle meşhur idi. Özellikle namazlardan sonra şehid olabilmek için çok uzun bir süre dua ederdi. Müslüman kardeşlerinin acılarını hatırlarken ağlıyordu. Ben onunla beraber kaldığım süre içinde sürekli abdestli olduğuna şahidim. Kendisi şehit olmadan bir ay önce içinde, ruhunda bir sıkılganlık vardı. Bazen görüştüğümüzde, içinde hep sıkıntı olduğunu söylüyordu. Bu şekilde bir ay geçmişti ki; 17 Mart 1998`de şehadet haberini aldık. Adeta arkadaşlarımızla beraber şok olduk. Kendisi evliydi. Zümer ve Hüseyin isminde iki çocuğu vardı.

ŞEHİD MEHMET ŞERİF GÖK

Dost kurşunlara ithaf edeceğimiz bir azizimizdi Mehmet Şerif. Çünkü dost kurşunlara, akletmiyor musunuz sorusunu sorduracak bir şehadet hikâyesidir bu. 1990`lı yılların o karanlık günleri başladığında mülhidler, GÖK ailesinin evlerini yakarak Newroz`u kutlama kararı almışlardı.  Aile mütedeyyin idi. Yani birilerine göre her türlü cezayı hak ediyorlardı. Aile için ambargo ve boykot günleri başlamıştı.

Dedim ya azize, bu ambargo ve boykotlar az görülmüştü. Newroz`a iki gün kalmıştı. Tarihler 19.03.1992`yi gösterirken mülhidler evin bacalarından dökmek üzere bir benzin bidonu ile GÖK ailesinin evlerinin damına çıkmışlardı. Newroz ateşi diye evi yakacaklardı ki, Mehmet Şerif ile damda karşı karşıya kaldılar.  Mehmet Şerif adamın üzerine atladı. Fakat karşıdaki kişinin elinde güçlü silahlar vardı. Boğuşma başladı ve silah patladı. Mehmet Şerif bacağından vurulmuştu ama adamın cesedi ve benzin bidonu damda kalmıştı. O Newroz gecesini bütün aileyi çoluk çocuk birlikte yakarak kutlamayı düşünenler, sabaha kadar otomatik silahlarla GÖK ailesinin evlerini taradılar. Ev halkı Allah`a sığınmış sadece tekbir getiriyorlardı. Onların yardımına gelecek başka hiç kimse de yoktu. Ama Allah yeterdi GÖK ailesi için. Bütün gece, kurşun sesleri arasında evin genç kızının tekbir sesleri duyuluyordu komşularınca. O akşam benzin bidonu ile dama çıkan şahıs, evi yakamamıştı ama Mehmet Şerif`i şehid etmişti.