Darlık da Genişlik de İmtihandır!

Bütün eşyaların, olayların ve durumların hakikati Esmâ-i İlahiye`ye dayanır. Bütün esmâsı hüsna olan Rabbimizi tam tanımak, ancak eşya üzerinde okunan hem Celâlî hem Cemalî tecellileri bilmekle olur. O hem Müzeyyin`dir, hem de Azim`dir. Müzeyyin ismini, yeryüzünü rengârenk, değişik suretlerdeki çiçeklerle, denizin altını göz alıcı renk ve şekillerdeki balıklarla, bitkilerle, gökyüzünü parlak ve farklı renklerdeki Galaksilerle okuturken, bu güzel varlıkları çoklukla yaratıp, mevsimlerin değişmesi gibi muazzam icraatlarla da Azim ismini gösterir.

Ekleme: 24.02.2015 16:35:00 / Güncelleme: 24.02.2015 16:35:00 / Nisanur Dergisi
Destek için 
Nevin Yapıcıoğlu / İnzar Dergisi
 
Bismillahirrahmanirrahim.

Hamd; kâinatı Esma-i Hüsna`sına bir ayna, müsebbihlere bir zikirhâne, itaat eden kullarına bir mabed, askerlerine bir kışla ve şuur sahiplerine bir kitap olarak yaratan; her bir varlıkla, her olayla kendini kullarına tanıtan Cenab-ı Hakk`a mahsustur.

En güzel tesbih ve zikirlerin muallimi, ümmetin imamı, muttakilerin önderi; kâinatın sahibinin habibi ümmi peygamberine salat ve selam olsun.

Eserlerinde fiilleri, isimleri ve sıfatları okunan Rabbul-alemin`in Celâlî ve Cemâlî olarak iki tarz tecellisi vardır. Celal; kahrının ve azametinin tecellisi olup “haşmet, heybet ve kudret” gibi manaları içerirken, Cemal; lütuf ve ihsanı ile tecellisi olup “münezzeh ve mukaddes, güzellik ve şefkat” anlamlarını taşır.

Bu iki tarz tecelli iç içe olmakla beraber ön cephede bunlardan birisi daha çok görülür. Mesela kasırgalarda, dev dalgalarda, volkanik patlamalarda ya da bir insanın öfkesinde Celâlî tecelli okunurken; bir çiçekte, güneşli bir bahar sabahında, şefkatli bir dostun yardımında Cemâlî tecellilere şahitlik edilir.

Bütün eşyaların, olayların ve durumların hakikati Esmâ-i İlahiye`ye dayanır. Bütün esmâsı hüsna olan Rabbimizi tam tanımak, ancak eşya üzerinde okunan hem Celâlî hem Cemalî tecellileri bilmekle olur. O hem Müzeyyin`dir, hem de Azim`dir. Müzeyyin ismini, yeryüzünü rengârenk, değişik suretlerdeki çiçeklerle, denizin altını göz alıcı renk ve şekillerdeki balıklarla, bitkilerle, gökyüzünü parlak ve farklı renklerdeki galaksilerle okuturken, bu güzel varlıkları çoklukla yaratıp, mevsimlerin değişmesi gibi muazzam icraatlarla da Azim ismini gösterir.

İlahî isimlerin bütün nurlarına muhtaç olan insan celâlî tecellilerine “Subhanallah”, cemalî tecellilerine “Elhamdulillah” ile mukabelede bulunarak kalben de itminana kavuşmuş olur.

Dönüşümlü olarak bu iki tarz tecelliye maruz olan beşer kabz ve bast halleri ile yani daraltma ve genişletmeler ile hastalık ve sıhhat, sıkıntı ve afiyet, bela ve selamet gibi durumları yaşar. Tercihlerin de bir sonucu olarak ve her derecedeki insanın durumuna göre farklı bir şekilde gerçekleşen bu darlık ve genişliklerin sonuçları imtihanın sırrını ortaya koyar. Sıkıntılar karşısında sabır, tevekkül, teslim ve rızanın; ferahlık veren durumlarda hamd ve şükrün varlık veya yokluğu insanın mertebesini, nisbî hakikatini belirlemiş olur. Bu imtihanlar olmasa Ebu Cehil ve Ebubekirler belli olmayacak ve cehenneme belki itiraz edilebilecekti.

“And olsun, sizi biraz korku, biraz açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele`` (Bakara / 153) ayet-i celilesinin de haber verdiği gibi, soru hükmündeki bu imtihanların cevabını “sabır” olarak verenler müjdeyi hak edenlerdir. Bu darlıklara sadece Allah`ın gazabı olarak bakma yanlış olur; çünkü belaların en büyüğü peygamberlere gelmiştir. Nasıl ki imtihanlarda, eğitim durumuna göre sorular farklı olur, insanların da en büyüklerine en zor sorular sorulmuştur. Her bela aynı hikmetle insanı bulmadığı gibi, imtihanının sonucu da farklı olabilir. Kiminin terakkisine sebep olabilirken kiminin de tedennisine vesile olabilir. Birçok veçhesi olan bu durumlar sınırlı ilmimizle anlayamayacağımız kader konusuna girer.

Yaşattığı darlıklar Yahudilerin dediği gibi (haşa) ne O (CC)`nun cimriliğinden ne de şefkâtsizliğindendir.

“Yahudiler ‘Allah`ın eli sıkıdır` dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O`nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder…” (Maide / 64)

Mesela...
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!