İlim Öğrenmek Kadınlara da Farzdır

Erkek olsun kadın olsun ilim öğrenmek herkese farzdır. Kadın da görev ve sorumluluğunu hakkıyla yerine getirebilmesi ve dinini iyi öğrenip yaşaması için okumak zorundadır. İbadetlerin doğru olarak eda edilmesi ve haramlardan sakınması için erkeğin ne kadar ilme, bilgiye ihtiyacı varsa kadının da o kadar vardır.

Ekleme: 06.02.2015 11:44:00 / Güncelleme: 06.02.2015 11:44:00 / İnzar Dergisi
Destek için 
Mehmet Şenlik / İnzar Dergisi
 
"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. Bunlar iyiliği emreder, kötülükten menederler. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah`a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah`ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır. Şüphesiz Allah azizdir, hâkimdir." (Tevbe: 71)

Bu ayeti kerimde kadın olsun erkek olsun tüm müminlerin bir bütün olduğunu, gerek ibadette, gerek davette ve gerek görev ve sorumlulukta birlikte hareket etmeleri, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaları gerektiğinin bilincini bizlere vermektedir. İyiliği emretmek ve kötülüğü menetmek, namaz kılmak ve zekât vermek, Allah`a ve peygambere itaat etmek gibi ilim gerektiren tüm hallerde, erkek ne kadar sorumlu ise kadın da o kadar sorumlu ve mükelleftir.

Bu itibarla, erkek olsun kadın olsun ilim öğrenmek herkese farzdır. Kadın da görev ve sorumluluğunu hakkıyla yerine getirebilmesi ve dinini iyi öğrenip yaşaması için okumak zorundadır. İbadetlerin doğru olarak eda edilmesi ve haramlardan sakınması için erkeğin ne kadar ilme, bilgiye ihtiyacı varsa kadının da o kadar vardır.

Tarih boyunca sosyal hayatın her alanında kadınla erkek çoğunlukla yan yana olmuş, birbirlerinin yardımcısı ve tamamlayıcısı olmuşlardır. İslam`a göre kadın ailenin ikinci üyesi ise de toplum düzeninin temel taşı ve mimarıdır. Çünkü çocuklar, ilk ana eğitimlerini, terbiye ve edebini babalardan daha ziyade annelerden öğrenirler.

Cumhura göre kadınlardan peygamber çıkmamış, ama büyük alimeler ve mürşideler çıkmıştır. Allah (c.c), kadınlardan bir peygamber göndermedi ama peygamberleri kadınlar doğurdular. Kadınlar o sımsıcak ve şefkatli kucaklarında peygamberleri yetiştirip büyüttüler. Hz. Musa`yı ilk tasdik eden onun sadık eşi, turdaki yol arkadaşıdır. Hz. Muhammed aleyhisselamı ilk tasdik eden ve her sıkıntı anında yanından hiç ayrılmayan onun eşi Hz. Hadice`dir.

Saadet devrinde Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, hicret ve cihad gibi kritik zamanlarda iffetlerini korumaları şartıyla, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma içinde olurlardı. Hicretin başarıyla gerçekleşmesinde - Hz. Ebu Bekir`in kızı "zâtünnıtakayn" Esma gibi - kadının rolü çok büyük olmuştu. Savaşlarda da kadınlar, arka cephede çok önemli görevler ifa ederlerdi. İslam ordusunun askerlerine su dağıtır, yemek hazırlar ve savaşa teşvik ederlerdi. Cepheden geri çekilen erkekleri cesaretlendirip geri döndürüyor, yaralanan mücahitlerin yaralarını sarıp tedavi ediyorlardı. Hatta Uhud Günü Nesibe gibi kimi kadınlar, bizzat cephede Resulüllah`ı savunmak için onun önünde kılıç sallamışlardı.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, kadınların eğitimine büyük önem vermiş ve doğrudan ilgilenmiştir. Onun devrinde kadınlar mescide gelir, ders dinler, hadis hıfzederlerdi. Genel toplantılara katılır ve bayram namazlarında hazır bulunurlardı. Hz. Peygamber bayram hutbesini erkeklerin saflarına irad ettikten sonra, kadınların saflarına geçer, onlara da talim ederdi. Ancak hanımlar her zaman mescitte hazır bulunmadıkları için bir sahabi kadın Hz. Peygamber`e gelerek; "Ya Resulellah, erkekler her zaman senin yanına geliyor, senin sözünü dinliyorlar. Bizim için de bir gün tahsis et; O günde gelelim, Allah`ın sana öğrettiklerini bize de öğret" dedi. Hz. Peygamber de onlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek orada toplanmalarını söyledi, belirlenen günde onların eğitim ve öğretimleri ile meşgul olurdu. (Buhari, Sahih, I, 36 VIII, 149)

Sahabi hanımların hayâ ve utanma duygusu dini konuları sorup öğrenmelerine engel değildi. Öğrenmeye ihtiyaç duydukları meseleleri ya doğrudan Resulüllah`tan ya da onun eşlerinden öğrenirlerdi. Allah (c.c), kadın halleriyle alakalı mahrem meselelerin tebliğ görevini Hz. Peygamberin eşlerine yüklemişti. Bu konuda Kur`an-ı Kerim`de şöyle buyrulur: "Evlerinizde okunup duran Allah`ın ayetlerini ve hikmeti hatırlatın ve nakledin." (Ahzâb, 34)

Özellikle bir fıkıh ve hadis âlimesi olan Hz. Aişe validemizin bu konuda sayısız hizmetleri olmuştur. O, yalnız kadınların değil, sahabe büyüklerinin bile birçok meselede başvurup hadis ve fıkıh öğrendikleri bir merce idi. Bu yönüyle Hz. Aişe, verdiği hüküm ve fetvalar bir cilde ulaşan yedi sahabe fakihlerinden (Fukaha-i Seb`a`dan) birisidir. Urve b. Zübeyr, "Fıkıh ilmini Hz. Aişe`den daha iyi bilen birini görmedim" der. (El Mekki, Fethu`l-Mübîn, s. 157)

Ebu Musa el-Eş`ari de şöyle demiştir:...
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!