Türkiye`yi Rezil Etme Operasyonu

Ekleme: 20.12.2014 14:30:00 / Güncelleme: 20.12.2014 14:30:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Haber Yorum

Zaman Gazetesi ve Samanyolu Tv`ye yapıldığı iddia edilen operasyon, gündemin en önemli konusu durumunda.

Bazıları “iddia” dememe kızabilir ama ya “operasyon” kelimesinin tanımı değişmiş ya da bu olaya “operasyon” diyenler hayatlarında hiç operasyon görmemiş.

Derler ya adamın biri Ramazan`da içki içtiği için Kadı`nın huzuruna çıkarılmış. İçki içmenin cezası ya 40 ya da 80 sopa olarak bilinir; ama işin içinde Ramazan ayı da olunca Kadı Efendi kızmış ve “200 sopa!” demiş.

Adamda renk atmış tabii.

“Kadı Efendi” demiş. “Ya sen sayı saymayı bilmiyorsun ya da hayatında hiç sopa yemedin!”

Doğruhaber gazetesine yapılan “operasyon”u hatırladığım için bunları diyorum tabii.

Zaman ve STV`ye yönelik olan ne biçim bir operasyon, anlayan var mı?

Adamlar gazetede ya da televizyon binasında bir şeye dokunmamışlar, bilgisayarları kopyalamamışlar, hard diskleri alıp mikrodalga fırınlarda kullanılamaz hale getirmemişler.

Doğruhaber`e yapılan “operasyon”da tüm bunlar yaşandı.

Tabii Doğruhaber`e yapılan İnzar Dergisine yapılanın yanında basitti.

İnzar Dergisi hakkında bir arama kararı olmamasına rağmen, mail kutusunda bir okuyucu mektubu dolayısıyla yazı işleri müdürü hakkında çıkarılan gözaltı kararından dolayı dergi basıldı ve tüm bilgisayarlarına el konuldu. Yanlış okumadınız, süreli yayın yapan bir derginin bilgisayarlarının tümü suç delili diye götürüldü. Aylar sonra bilgisayarlar geri verildiğinde bir daha kullanılamadı.

Süreli bir yayının bilgisayarlarına el koymak fiili olarak yayınını durdurmak demektir ve operasyonu yapanlar bunu çok iyi biliyorlardı.

Şimdi tüm bunlar ortada iken biz gündemdeki olaya nasıl operasyon diyebiliriz?! İçlerinde polislerin de olduğu bir dosya kapsamında Zaman ve STV yöneticisi iki kişi hakkında da gözaltı kararı çıkarılmış.

Bir yer basılmamış, aksine iki kişiye çağrıda bulunulmuş.

İfadeye çağrılan Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca, emniyete gitmediği için işyerlerine gelip onları almışlar.

Baştaki sözümü tekrarlıyorum: Ya “operasyon” kelimesinin tanımı değişmiş ya da bu olaya “operasyon” diyenler hayatlarında hiç operasyon görmemiş.

Neyse, biz geçelim olayın görülme ve yansıma şekline.

Zaman Gazetesi yazarı Abdülhamit Bilici, yapılan “operasyon” için “Türkiye`yi dünyaya rezil etme operasyonu” başlığını kullanmış.

İyi de bu rezil etme işleminin faili “operasyon”u yapanlar değil ki.

Eğer bundan dolayı Türkiye rezil oluyorsa bunu yapanlar sizlersiniz.

Bir taraftan dünyaya “Türkçe öğretiyorum” diye hava atacaksın, diğer taraftan ise polisi ve hükümeti proteston ederken İngilizce pankartlar kullanacaksın, sosyal medyada yabancı dilde hükümete yönelik yoğun bir çalışma yürüteceksin.

Ekrem Dumanlı, ifadeye çağrılacak; ama kendisi evinden gazeteye gidecek ve oradan uluslararası bağlantılara girecek ve hükümeti şikâyet edecek.

Türkiye`yi rezil edenlerin kim olduğu aslında ortada…

Bir de kimlere şikâyet ettiklerine ve itirazın nereden çıktığına da bakmak lazım.

Amerika, İsrail, Almanya ve AB yetkilileri itiraz ediyor ve “kaygılıyız” diyorlar.

Peki, “kaygılıyız” diyenler çok mu iyi durumda, hükümet ve medya ilişkilerinde?

Taha Dağlı, Haber7 adlı sitede yazdığı yazıda şunları söylüyor:

“2005 yılında Almanya`da tam 5 gazeteye yönelik büyük bir operasyon yapıldı", 17 gazetecinin evleri basılıp, arandı, zorla ifadeleri alındı, avukatlarıyla görüşmeleri engellendi, dava da tam 2 sene sürdü.

Davanın adı Cicero`ydu. Operasyonu yapan Alman Gizli Servisi BND`ydi. Gerekçe ise “gazetecilerin devlet sırrını ifşa ettikleri” şüphesiydi.

Almanya`daki sol görüşlü gruplar hariç kimse gıkını çıkarmadı. Kaldı ki Almanya gazetecilere yönelik polis operasyonlarında Avrupa`nın öncülerindendir. 1986-2006 arası “devlet sırrını” koruma adına habercilere yönelik 180 ayrı operasyon yapıldı.

İngiltere`de 2013 yılında 6 gazeteci tutuklandı. Gözaltına alınırken evleri basıldı. Mahkeme 6`sını da tutukladı, hala içerideler. Sebep gizli dinleme iddiasıydı. "Kimse gıkını çıkarmadı.

Avrupa ve Amerika, Ergenekon kapsamında gazetecilere yönelik yapılan operasyonlarda da “kaygılı”ydı; ama şimdiki gibi sesini yüksek çıkarmamıştı.

Şimdi nedense biraz daha  “kaygılı”.