Doğruhaber / Özel Haber
Ayet ve hadislerde çoğu defa tekrarlanan bir konudur zikir. Ama ne yazık ki günlük yaşamda içinde bulunduğumuz yoğunluktan ve nefsin aldatmalarından dolayı pek de hatırlamadığımız zikir, insanı kötülüklere karşı koruyan ve Allah`a yakınlaştıran önemli bir bağdır.
Şeytanın insana ön, arka, sağ ve soldan olmak üzere dört yönden saldırdığını belirten Molla Mustafa Durgun, insanın da buna karşı üst yönü (dua), ve alt yönü (secde) ile Allah`a sığınması gerektiğini ifade etti.
MÜSLÜMANLAR HER ANINDA ALLAH`I ZİKRETMELİDİR
Zikir ile ilgili birçok ayet-i kerime bulunduğunu ifade eden Durgun, “Yüce Allah (c.c) Kur`an-ı Kerim`de ‘Ey İman edenler Allah`ı çokça zikredin.` diye buyuruyor. Başka bir ayet-i kerimede ‘Onlar ki oturarak, ayakta ve yanları üzere yatarak Allah`ı zikrederler.` diye buyuruyor. Yine bir diğer ayet-i kerimeye baktığımızda ‘Siz beni zikredin ben de sizi zikredeyim.` Bu ve buna benzer birçok ayet bulunmaktadır. Bir ayette de ‘Ey Mü`minler sabah ve akşam beni zikredin` diye buyuruyor. Peki, neden özellikle sabah ve akşam vakitleri söylenmiş? Çünkü sabah günün başlangıcıdır. Herkes bir iş peşinde koşarken bizler Allah`ı zikretmeliyiz. Bizler Allah`ı her anımızda zikretmeliyiz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Müslümanlar her anında Allah`ı zikretmelidir. Oturduğumuzda, kalktığımızda, yürüdüğümüzde, uyuduğumuzda, uyandığımızda, denizde, karada veya havada velhasıl her an Allah`ı zikretmeliyiz. Bazılarının yaptığı gibi belli gün ve saatlerde değil her anımızda O`nu zikretmeliyiz.” dedi.
HARAMI TERK ETMEK ZİKİRDİR
Bir haram ile karşılaşıldığında onun terk edilmesinin de bir zikir olduğunu belirten Durgun, “Namaz vakti geldiğinde namaz kılıyorsak bu bizim Allah`ı hatırladığımızı gösterir ki bu da zikirdir. Zikrin birçok çeşidi ve merhalesi vardır. İnsan her daim zikir ile hemhal olmalıdır. En büyük zikir Allah`ın emrettiklerini yapmak ve Allah`ın haram kıldıklarıyla karşılaşma durumunda da terk etmektir. Allah`u Teâlâ Mü`min kullarına karşı çok şefkatli ve merhametlidir. Hem bu dünyada hem de ahirette bu rahmetini, sevgisini Mü`min kulları için kullanan Allah`a karşı biz kullar da onu sevmeli ve O`nu her daim zikretmeliyiz. Bunu bir örnekle somutlaştıracak olursak, âşık olan bir maşuk düşünün. O âşık her an, her yerde âşık olduğu kişiyi anar, ondan bahseder, düşüncelerinde her daim o aşkı vardır. Bizler de Allah`a âşık olmalıyız. Allah`ın biz kullarına lütuf ve keremi o kadar çoktur ki saymakla bitiremeyiz. İşte bu yüzden Allah`ı sevmeliyiz ve sevginin ötesinde de büyük bir âşık olmalıyız.” ifadelerini kullandı.
ALLAH`I O KADAR ÇOKÇA ZİKRET Kİ SENİ GÖRENLER DELİ DESİN!
Çokça zikir ayeti olduğu gibi Peygamber Efendimizden nakledilen zikir hadislerinin de bulunduğunu söyleyen Durgun, “Peygamber Efendimiz her zaman, ‘Allah`ım beni en çok zikredenlerden, nasihatine uyanlardan ve vasiyetini muhafaza edenlerden eyle` diyerek dua ediyordu. Bir gün yine iki kardeş Peygamber Efendimizin yanına gelerek soru soruyorlar. Kardeşlerden biri Peygamber Efendimize, ‘En hayırlı insan kimdir?` diye soruyor. Peygamber Efendimiz de cevaben ‘Ömrü uzun ve ameli güzel olanlar` buyurmuştur. Diğer bir kardeş de Efendimize, ‘İslam birçok sorumluluk getirmiş. Hepsini yapamıyoruz. Bana bunlardan birini söyle de onu yaparsam bana çokça faydası dokunsun` diye soru soruyor. Efendimiz de ona, ‘Dilinde her daim zikir olsun` diye cevap veriyor. Yine bir hadiste Efendimiz, ‘Allah`ı o kadar çokça zikret ki seni görenler deli desin!` diye buyuruyor.” şeklinde konuştu.
ZİKİRDE YER VE ZAMAN SINIRI YOKTUR
“Birçok ibadet ve hayrın miktarı ve zamanı olmasına rağmen zikrin miktarı ve zamanı yoktur sınırsızdır.” ifadelerini kullanan Durgun, “Namaz günde 5 vakit farz kılınmış, zekât da belli bir ölçüye göre verilir. Ama zikir için bir sınır ve zaman tayini yoktur. O yüzden her an ve her yerde sınırsızca Allah`ı zikretmeliyiz. Ölüme kadar devam edilecek tek ibadet zikirdir. Bir hadiste yine zikrin en efdali ‘La İlahe İllallah`tır` (Allah`tan başka ilah yoktur) olarak belirtiliyor. Çünkü ‘La İlahe İllallah` demek Allah dışında her şeyi devirmek demektir. Her şeye La diyeceksiniz. Mala, mülke, paraya La diyecek ve İllallah fidanını kalbe dikeceksiniz. Öncelikle Allah dışındaki her şeyi kalpten temizleyeceksin ve kalbe diktiğin İllallah fidanını besleyecek ve büyüteceksin. Bu fidanı beslemenin ve geliştirmenin yolu da çokça zikir çekmekten geçmektedir.” dedi.
CİHAD VE ZİKİR AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR
Cihad ile zikrin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade eden Durgun, “Şunu iyice bilmeliyiz ki Allah`tan başka dostumuz yoktur. İslam dünyasına baktığımızda küfrün her çeşidiyle Müslümanlara zulmediliyor. Allah (c.c) buna sabrediyor. Allah (c.c) isteseydi her yerde Müslümanları düşmanlarına karşı üstün kılabilirdi. Ama bizim insanlarımız Allah`ı (c.c) unuttu. O`nu zikretmeyi unuttu. Kur`an-ı Kerim okumadı ve kendince modern(!) bir yaşam yolunu tuttu. Allah`u Teâlâ da, ‘Madem sizler beni unuttunuz. Aklınıza güvendiniz. Soyunuza, malınıza güvendiniz ve ne haliniz varsa görün.` dedi. Bizler bu duruma düşenlerden olmamalıyız. Her an ve her zaman Allah`a (c.c) yönelecek ve O`nu zikredeceğiz.” diye konuştu.
ZİKİR VE SECDE İLE ALLAH`TAN YARDIM DİLEMELİYİZ
Bir ayetin nazil olmasının ardından sahabelerin Peygamber Efendimize gelerek sorular yönelttiğini belirten Durgun, “Sahabeler Peygambere, ‘Allah (c.c) şeytana mühlet vermiş ve bu şeytan sağımızdan, solumuzdan, arkamızdan ve önümüzden dört koldan bize saldıracak. Bizler kendimizi nasıl koruyacağız?` diye soru yöneltiyorlar. Peygamber Efendimiz de, ‘Ümitsiz olmayın. İnsanın sadece dört yönü yoktur. İnsanın altı yönü vardır. Üst ve alt yönleri de vardır. Sizin üst yönünüz dua, alt yönünüz de secde yönünüzdür. İkisi de Allah`ı zikretmenin yollarıdır.` İşte bu iki yönle Allah`a (c.c) yönelip zikretmeliyiz. Düşmanlarımıza karşı Allah`a sığınıp O`ndan yardım dilemeliyiz.” ifadelerini kullandı.