Zulme Seyirci Kalan Mücahitler

Ekleme: 17.04.2014 14:21:00 / Güncelleme: 17.04.2014 14:21:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

İbrahim Sadunoğlu / dogruhaber / haber - yorum

Dünyanın dört bir yanında, özellikle Ortadoğu’da kan, zulüm, gözyaşı dinmiyor ve nedense dünyanın her yerinde Müslümanlar acının öznesi konumunda. Çeçenistan, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Miyanmar, Türkmenistan… En kuzeyinden en güneyine, en batısından en doğusuna kadar tüm Müslüman halklar arasında feryad, feryad, feryad… Kimse durumu düzeltemiyor, kimse kalıcı bir yardımda bulunamıyor. Müslüman denilen ülkeler çıkar hesaplarında, bireyler ise mevt toprağı serpilmiş gibi hissiz.

Ve Kürdistan…1400 yıldır İslam’ın hakim olduğu Müslüman topraklar… İslam hariç her türlü ideolojiye kapısı açık olan Marksist gruplar, kimini silah zoruyla, kimini kimlik siyasetiyle, kimini makam ve şöhretle, nihayetinde hiçbir meşru sınır tanımadan, Müslüman olan Kürt halkının bir kısmını günden güne dinden uzaklaştırdılar. Buna karşın, atalarından Müslüman olarak miras aldıkları bu toprakların, İslam ile neşvü nema bulması için çalışan yürekli yiğitler, fedakarlık ve cesaret timsali bir gayretle Peygamberin (s.a.v) getirdiği dinin çatısı altında kenetlendiler. Ve derken zaman, 1400 yıl öncesine rücu etti birden. Fikirsel çatışmalar, iftiralar, tehditler, boykotlar, baskılar ve çatışmalar… Hicaz yarımadasında yaşanan herşey, ondört asır sonra aynısıyla yaşandı Kürdistan’da.

Tüm bunlar olurken sürekli seyirci kalanlar oldu pekala. Hem de adı Müslümandı bunların. Müslümanlığı yazdıkları kitaplardan veya takıldıkları çevreden ibaret sayan, mücahitlikte mangalda kül bırakmayan müslümanlar. Kimisi korkudan, kimisi çekemezlikten, kimisi iftiralardan etkilenerek yanında duramadılar Hakk’ın. Yanıbaşlarında Müslümanlara olan saldırıları sessizce izlediler bunlar. Tıpkı Hz. Hüseyin’in Kerbela Çöllerinde yerin göğün parçalanacağı bir zulüm ile şehid olmasına seyirci kalanlar gibi… Yezid’e ‘Sen zalimsin!’ diyemeyen bu korkaklar, habire Hz. Hüseyin’i suçlamak, yahut yolundan alıkoymak peşinde oldu. Bugün olduğu gibi…

İslama düşmanlıkta sınır tanımayan, İslam ile anılan ne kadar grup ve cemaat varsa kendisi için potansiyel tehlike gören ve sindirmeye çalışan Peygamber düşmanlarına ‘Sen zalimsin!’ diyemeyen sözde Müslüman aydın ve yazarlar, ne hikmetse iş Müslümanları tenkit etmeye gelince pek de cesur oluyorlar.

Ne zaman bir gerginlik yaşansa, Müslümanların yanında yer alacaklarına İslam düşmanlarıyla ağız birliği etmişçesine, ‘doksanlı yıllarda Kürtleri öldürenler’ diye başlayan çarpıtmalarla aynı tiyatroyu tekrardan sahnelerler. Karşısında ezildiğiniz Marksist yapının işlediği cinayetlerde 40.000 kürt ölmedi mi? Size göre Kürt kavramına yalnızca Marksistler mi dahildir? Beri taraftan katledilen Müslümanlar hangi milletten? Kürt değiller mi? Kürtler bölünmesin nutuklarıyla ağırlıklarını batıldan yana koyanların mantığına göre, Hz. Hüseyin kendisi gibi Kureyşi olan Yezid’e karşı çıkmamalıydı.

Kürtlerin İslam inancını yok etmek için savaşan, İslam düşmanı bu güruhla yan yana olmanın vebalini düşünmüyorlar oysa. Müslümanların inancının yanısıra herkesimin malını, canını ve namusunu korumaya çalışan bu Müslüman topluluğu yok olursa, bu topraklardan İslam’ın adının silineceğini anlamıyorlar besbelli? Size sesleniyorum ey klavye mücahitleri, Mısır’ı, Suriye’yi uzaktan savunmak kolay, nasıl olsa bunun için bedel ödemiyorsunuz, ortam uygun ve şimdi moda bu! Yüreklilik, yanı başınızdaki zulme dur demenizdir.

Şundan eminim ki bugün burda yaşananlara seyirci kalanlar, o dönemde yaşamış olsaydı kesinlikle Hz.Hüseyin’in yanında yer almayacaktı. Belki Yezid’in belasından emin olmak için Yezid’e beyatlarını bile sunacaklardı. Kusura bakmayın ama Hz Hüseyin’in kıyamını övmekle Hüseynî olunmaz. Ya Hüseyince bir kıyam ya da Zeynebçe bir duruş sergilemek gerekir. Eğip bükmeden, bahanelere sığınmadan, İslama ve müslümanlara sahip çıkmak… Peygamber Sevdalısı olmak budur.
Şimdi gelelim Dicle Üniversitesi’nde her sene tekrarlanan olaylara. ‘Yürüyen Kur’an Hz. Muhammed (s.a.v.) Kutlu Doğum Etkinliği’ni düzenlemek isteyen Bilge Gençlik Kulübü’ne, ‘burası bizim çöplüğümüz, bu etkinliğe müsaade etmeyiz’ diye saldıran Peygamber düşmanları, geçen sene olduğu gibi bu sene de ortalığı birbirine kattı. Bu zorbalığa karşı birkaç cılız sesten başka kendine aydın ve yazar diyenlerden ses çıkmadı. Konuşanlar da ‘provakasyona gelmeyin, sağduyulu olun’ deyip durdu. Yani zalim ile mazluma aynı mesafede kaldılar. “Hayır hayır. Ya iyiliği emredip kötülükten alıkorsunuz, zalimin elinden tutup Hakka karşı ona boyun eğdirir, onu Hakk’ın sınırları içinde tutarsınız veya Allah önce kalplerinizi birbirine benzetir ve arkasından da İsrailoğulları gibi size de lanet eder.” (Hadis- Ebu Davud, Tirmizi)

Neden sesiniz çıkmıyor aydınlar, alimler, cemaat liderleri, mücahitler? Neden taşkınlıkta sınır tanımayan ve gittikçe hırçınlaşan bu topluluğa karşı bir kınamadan bile kaçınıyorsunuz? Şunu bilmelisiniz ki, bu müslümanlar son nefeslerine kadar İslamın izzetiyle yaşayacak ve bu zalim topluluğa karşı duracaktır. Hz. Hüseyin ve yarenleri gibi parçalanmış cesetlerine kuşlar konsa bile bu yoldan vazgeçmeyeceklerdir. Ya kutlu bir zafere ulaşacak veya Şehit olarak Rablerine kavuşacaklardır. Peki ya siz güçlünün karşısında olmak istemeyenler, siz, nasıl yaşayacak ve hesap günü ne cevap vereceksiniz?

“Yüzler var o gün, zillet içindedir. Çalışmış ve boşa yorulmuştur.” (Ğaşiye 2-3)

“Yüzler de var o gün mutluluk içindedir. Yaptıklarından hoşnuttur.” (Ğaşiye 8-9)