Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum
Seçimler yapıldı ve hangi hesabı yaparsanız yapın, kimin kazandığını, kimin kaybettiğini söylerseniz söyleyin yorumunuz durduğunuz yere göre bir değer kazanıyor. Herkes bir kazanç ve kayıp hesabı yapabiliyor; ama Gülen cemaatinin kaybettiği konusunda hemen herkes hemfikir. Gülen grubunun önde gelenlerinden olduğu söylenen Hüseyin Gülerce çok net sözler söyledi.
Gülerce’nin gazeteci Hadi Özışık’a verdiği söyleşide vurguladığı dört yanlış şöyle;
“1- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na savaş açtı. Gezi’den itibaren Başbakan’a hakaret etmeye başladılar.
2- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık.
3- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik.
4- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orjinalini kaybetti, yara aldı.”
Gülerce’ye cevap Pensilvanya’dan Osman Şimşek’ten geldi; ama bunun pek önemsenmediğini herkes fark etti.
Gülen grubuna yakın kimi kalemşörler ise yenilgiye çok farklı bir açıdan yaklaştılar. Rotahaber internet sitesi sahibi ve yazarı Ünal Tanık bunlardan biri. Tanık’a göre “cemaat” bilerek yenildi. Tanık’ın yazısından ilginç bir bölümü sizlerle paylaşıyorum:
“Bu Cemaat denen yapının dünya üzerinde 160 dolayında ülkede faaliyetleri var. Bütün dünya, Türkiye’deki seçimleri yakından takip etti. Bu yaşanan süreçten sonra 30 Mart seçimlerinden Erdoğan büyük bir yenilgi ile çıksa idi ne olurdu?
Ne olacağını ben size söyleyeyim. Bütün dünyanın algısı şu olacaktı:
“Bakın kavgaya girdiler, iktidarı bozguna uğrattılar.” Bu algı, Cemaati dünyada, çok tehlikeli bir konuma getirebilirdi. Dünyadaki hiçbir iktidar, “ters düştüğü bir hükümeti deviren bir yapı”nın ülkesinde faaliyet göstermesine sıcak bakmaz.
30 Mart’ta alınan bu açık yenilgi, usta bir oyuncunun fil ya da kalesini vermesi gibi. Bu yenilgi ile Cemaat, dünyada yaptığı çalışmaların sekteye uğramadan yürümesini sağlama ortamını oluşturdu.
Erdoğan’ın ülkeye gelen konuklara, “Bu adamların okullarını kapatın” demesinin onların üzerinde bir etki yapmasının önüne geçti.
Cemaatin bugüne kadar olduğu gibi bir sivil toplum kuruluşu olarak hizmet vermesi ortamını pekiştirerek yürümesi fırsatını sundu.”
Tabi Ünal Tanık, diplomasiyi etkin bir şekilde kullanacak bir hükümetin hele de ekonomik ve askeri gücü yerindeyse dışarda nasıl bir etkiye sahip olacağını göz ardı ediyor. Evet, Gülen grubu dışardaki faaliyetlerine yoğunlaşacak; ama bu içerde rahat bir koordinasyon yapabilecek anlamına gelmiyor. İçerde operasyon yeme ihtimali büyük olan “cemaat” eğer dışarıya yönelirse orada tümüyle Amerikan kontrolüne girer ve “casus” suçlamasının delillerini kendi elleriyle hükümete vermiş olur.
Yenilgiden bir zafer çıkarabilmek için özeleştiri ve yeniden yapılanma gerekir ki, Gülen grubunun buna hiç niyeti yok!
Yani tablo hiç de Ünal Tanık’ın gördüğü gibi değil.