Hüseynin Kaya / Doğruhaber / Yorum
Seçimlere az kala kayıt savaşları da meydanların dili de iyice sertleşmeye başladı.
Hem Başbakan Erdoğan hem Kılıçdaroğlu hem de Bahçeli ağır ifadeler kullanıyorlar. Seçimin “yerel seçim” olduğunu yer yer herkes unutuyor. Projelerden söz eden pek kimse yok.
Erdoğan her yerde “paralel yapı”yı hedef alıyor. Açık açık 30 Mart’tan sonra bir operasyon sürecinin başlayacağını söylüyor.
Kritik mesele şu: Erdoğan’ın oylarının % 40’ın altına düşecek mi, düşmeyecek mi?
Oylar düşerse, muhalefet hükümeti erken genel seçim için zorlar ve büyük ihtimalle hükümet düşer. Oylar düşmezse büyük operasyon başlar.
Bundan dolayı Gülen grubu, Erdoğan’ın oylarının düşmesi için muhalefet partilerinin yapamadığı bir muhalefet ve çalışma yürütüyor.
Kazanma, oylarını artırma gibi bir kaygıları yok, çünkü bir partileri yok!
CHP’nin genel başkan değişikliği ile sonuçlanan görüntü kasedi servisinde onların parmağının olduğuna dair güçlü iddialar var.
MHP’nin yönetim kadrosunun istifasına neden olan görüntü kaydı servisinden dolayı da onlar suçlandı.
Saadet Partisi zihniyetine ise her zaman mesafeli durdular. Hatta 28 Şubat döneminde attıkları manşetlerle cuntacılara destek verdiklerini bilmeyen yok.
Yani herkesle problemlidirler.
Ama şimdi Erdoğan’la sadece problemli değil bir savaş halinde oldukları için seçime bir tarafından müdahil olma ihtiyacı hissettiler.
Bir siyasi parti gibi seçim çalışması yapıyor Gülen grubu. Gruplar oluşturarak ev ziyaretleri yapıyorlar ve Erdoğan’a “oy verilmemesi” yönünde propaganda yapıyorlar.
Peki, kime oy istiyorlar?
“İmamlar” ve “ablalar” Erdoğan karşısında en güçlü aday hangisi ise ona oy verilmesini istiyorlar.
Yani propaganda yerine göre değişebiliyor.
Mesela İstanbul ve İzmir’de CHP’ye oy verilmesini isterken, Adana’da MHP’ye oy verilmesini istiyorlar.
Siyasi duruşundan dolayı CHP ya da MHP’ye oy vermek istemeyenlere de Saadet Partisine oy vermesini tavsiye ediyorlar.
O yüzden bu seçimler gerçekten de ilginç olacak.
Seçme değil seçtirmeme seçimi.
Hizmet edecek kişilerin seçimi değil, en kötü düşman sıralamasına göre seçim! Peki, bu bir savrulma mı?
Sanırım savrulmadan çok farklı bir şey bu. Ortada mücessem bir yapı var ve o yapı bir amaç için ilkelerle yoluna devam edecekken bir süre sonra asıl amaç haline geliyor.
İlkelerin kontrol ettiği bir yapı yerine ilkeleri belirleyen, değiştiren bir yapı ortaya çıkıyor.
Şu anda görünen de bu.