Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum
Memleketin siyasetçisinden bürokratına, işadamından gazetecisine, STK’sından sanatçısına kadar herkesi izleyip ses ya da görüntü kaydeden ve bununla iş yapan/yaptıran garip bir oluşum bu Paralel Yapı dedikleri.
İlk başlarda birçok kimse iddialar için abartı diye düşündü; ama sonra tablo biraz netleşince durum değişti.
Şimdilerde susup konuşmayanların da hükümete keskin bir şekilde saldıranların da şantaja boyun eğdiği konusunda ciddi bir kanaat oluşmaya başladı. Yusuf Kaplan’ın yazısından bir bölüm alıyorum buraya. İşin boyutlarını siz düşünün.
“Gittiğim bütün Afrika ülkelerinde, Türkiye’den oraya hayır çalışmaları yapmaya giden cemaatlerin, oluşumların, hayır kurumlarının bile kasetlerini yapmışsınız!
Sahi, sırf Allah rızası için Afrikalarda hizmet eden cemaatlerin, oluşumların, hayır kurumlarının kasetlerini ne diye yapıyorsunuz?
Kafayı mı yediniz siz?”
Hiç de kafayı yememişler.
Aksine ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Kafasını kaldıranı ya da eskisi gibi yardım etmeyeceğini söyleyeni hemen tehdit ediyorlar: “Bak elimizde kasedin var, ona göre!”
Dediklerini de yapıyorlar.
“Şantaja papuç bırakmam” diyen Turgay Ciner’in kasedi çıkmış.
Daha önce de Ciner’in adamı Altaylı’nın ses kaydı çıkmıştı.
Herkeste bir tedirginlik…
Kendi kanallarında çıkıp onlara destek açıklaması yapanların yüzüne dikkatlice bakın.
Çoğunda “kaset korkusunun izlerini” görebilirsiniz.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Kaset ile hoşgörü arasında nasıl bir bağ kurdun?” Doğrusunu söylemek gerekirse ben hiçbir bağ kuramadım, belki siz kurabilirsiniz diye yazdım buraya.
Ama kaset ile şantaj kelimeleri arasında, ya da hoşgörü ile maske kelimeleri arasında bağ kurulabilir.