Paşayı, Paşa Paşa Tahliye Ettiler

Mütedeyyin ve Muhafazakar Müslümanlara yıllarca zulüm ve kara çalan kemalist rejimin militan kadrosunun zulmü, cumhuriyet tarihi kadar eskiye dayanır.

Ekleme: 10.03.2014 18:57:00 / Güncelleme: 10.03.2014 18:57:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

ŞAHABETTİN ER -Doğruhaber 

Cumhuriyetin ilk yılları; Milli şef dönemi, 60; 70 ve 80 darbeleri kadar 28 şubat post modern darbesi de Müslümanlar üzerinde aynı yıkıcı etkiye sahip olmuştur. Çünkü bu darbelerin genel amacı, Müslümanları pasifleştirmek ve İslami kesimin önünü kesmekti.

28 Şubat Post modern Darbesinin mimarlarından olan adı bilinen bazı paşalar, ‘’darbeye teşebbüs ve ülkeyi kaos’a sürükleme’’ gerekçesiyle geçen zaman içinde bazıları tutuklanmıştı.

Ayrıca da ETÖ yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan İlker Başbuğ vardı. Ancak türkiyede gelişen bazı siyasi hadiselerden dolayı, gerek başbakan ve gerekse de kabineden bazı bakanlar tarafından paşalara kırmızı gül uzatılıyordu.

Herhalde hükumet iki cepheyi birden karşısına almak istemedi ve neticede de Başbuğ ve diğer darbeci Paşaları kurtaracak Özel Mahkemeleri Kaldıran yasayı çıkararak Darbecilere tahliye kapılarını açtı.

28 şubat ve Ergenekon Terör Örgütünün organizatörlerinden olan İlker Başbuğ o dönemde henüz Orgeneral iken İsraile gitmiş ve yahudi sembollerinden olan KİPPA’yı başına takarak Yahudilerin ağlama duvarına giderek Siyonistlere bağlılık gözyaşları dökmüştü.

Müslümanların fişlenmesi, Camilerin bombalanması ve medyatik bazı kişilerin de suikastle öldürülmesi dahil, birçok yasadışı eylemin planlayıcısı olan Paşa; ne hikmetse hiçbir şey olmamış gibi tahliye edildi ve ‘’yavuz hırsız ev sahibini bastırır’’ misali gibi yargıyı suçladı.

Zamanında yargı elemanlarını toplayıp Müslümanların aleyhine kışkırtan zevatlar, şimdi de kalkmış eskiden yönlendirdiği yargıyı eleştirme gafletine düşüyor. Eğer yargıyı yönlendirmek yanlış ve kanunsuz bir ameliye ise, e zaten siz bunu geçmişte fazlasıyla yaptınız.

Siz hukuğu yönlendirdiğinizde, bir gün aynı hukuğun bir başka güç tarfından size karşı yönlendirilebileceğini hiç düşünmediniz mi? Yoksa 28 Şubat dönemindeki safsata demeçlerinizde ‘’bu süreç 1000 yıl sürecek’’ yalanınıza kendiniz bile inanıyor muydunuz? Öyle ya; yalan atan biri o yalanı atmadan önc kendisini o yalana inandırır ve daha sonra da inandığı kendi yalanını başkasını inandırmak için açıklar.

Yıllarca Müslümanlara, inançlarından dolayı kan kusturan ve sırf Namaz kılıp eşi başörtülü olduğu için binlerce TSK personeli ve memur işten atıldı. Amaçları sadece okul okumak olan başörtülü genç kızların okul önlerinde gözyaşları içinde darp edilip üniversitelere sokulmadığı günleri unutmadık ve bu uygulama günümüzde de ne yazık ki hala hayatiyetini koruyor.

Rabbim Allah’tır dediği ve çocuklara Kur’an dersi verdiği için yıllarca cezaevlerinde yatan ve hala da yatan Müslümanlar var. Allah diyenlere YALLAH diyen ve tahliye olduktan sonra da ALLAH ve İnşaAllah cümlelerini kullanan bu zevatların yaman çelişkileri, sizi sakın aldatmasın.

‘’Anıtkabir bize yeter, beğenmeyen Müslüman Kabe’ye gitsin’’ diyerek, Kemalist zihniyetin kıblesinin anıtkabir olduğunu tescillememişler miydi?

Darbecilerin; toplumu anarşi ve kaosa sürükleyicilerin, Müslümanlara ve Camilere suikast ve saldırı planlayıcıların tahliye edilip, suçsuz ve günahsız Müslümanların zindanlarda hukuksuz bir şekilde tutulmasının vebali Hükümet ve yargı mensuplarının boynunadır.

Paşa ve prof. Ünvanı taşıyan darbeci zihniyete sınırsız hak tanıyıp, hasta(!) olanları hastanelerde özel odalarda tedavi edilirken; ALLAH’tan başkasına boyun eğmeyen Müslümanların ise yasalardaki hakları ihlal edilip zindanın imkansızlıkları içinde hastalıkları ile baş başa bırakılmaları Zulmün, Haksızlığın ve Hukuksuzluğun daniskasıdır.

Ha keza, darbecilerin ölen yakınlarından dolayı savcılık tarafından yol hariç 2 gün izin almaları; Rabbim ALLAH’tır diyen Müslümanların ise vefat eden yakınlarının cenazelerine 1 saat bile gitmelerine izin verilmemesi, dünyanın hiçbir ülkesinin hukuğu ile açıklanamaz.

Dolayısı ile darbeci paşaların Paşa Paşa tahliye edilmesi, Türkiye’de darbecilerin hala söz sahibi olduklarının delilidir. Kim ne derse desin, Hükümet te buna alet oluyor ve şu anda buna alet olmaktan memnun olmuş gibi bir görüntü sergiliyor.

Zaman zaman başbakanın dile getirdiği ‘’diclenin kenarında bir koyunun ayağına taş takılsa’’ diye başlayan Hz. Ömer R.A.’ın sözünü, başbakanın bunu siyaseten söylediği ve bu sözün mahiyetine uygun hareket etmediği anlaşılıyor.

Doğrusu bu ülkede bırakın ayağa taş takılmasını, taşların Müslümanların başına; araçlarına ve evlerine yağmur gibi yağdığı bir seçim sürecinden geçiyoruz. Elbette biz bu günlerin de gelip geçeceğine inanıyoruz ama bunun vebali bu ülkenin yöneticilerinin boynundan geçmeyecek ve ADALET-İ MAHZA’nın uygulandığı Roj-i Mahşerde de hesabının çetin olacağını hatırlatıyoruz.

Hükümetin başı ve kabine üyelerine son hatırlatmamız, sizin bu ülkede Müslümanları unutup göz ardı etmenizle Allah’ın huzurunda unutulmayacağınızı bilin yeter.

‘’ve sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma’’
‘’haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’’
Zalimler için yaşasın cehennem’’
Fi Emanillah Wesselam