Bir de Kendiniz Olmayı Deneseniz!

Ekleme: 07.03.2014 14:33:00 / Güncelleme: 07.03.2014 14:33:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum

Pkk’nin kuruluşunda MİT mensubu olan Pilot Necati’ye kadar götürülür karanlık bağlantılar.

Muhalif gruplardan farklı şeyler söyleyenler de var.

Öcalan’ın öğrencilik dönemiyle ilgili anlatılan şeylerin çoğunun delili olmadığı için üzerinde durulmasının bir faydası olduğunu düşünmüyorum.

Ama 90’lı yıllar farklı…

Birçok şeyin reklam amaçlı olarak fotoğraflarla, videolarla kayıt altına alındığı yıllar…

O yıllarda birden Pkk kamplarına ziyaretler başladı.

Türk solu yolunu şaşırmamıştı.

Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve Mihri Belli…

Farklı sol fraksiyonlarda gözüken bu tipler Öcalan’ı ziyaret etmeye, ona fikirler vermeye başladılar.

Mihri Belli, bir gazeteye verdiği röportajda 1997 yılında Abdullah Öcalan ile görüşmesini hatırlatarak şunu söylüyordu: “Kendisiyle

8 saat görüştüm. Ben ona Mustafa Kemal’i anlatırken; o birden ayağa fırlayıp, ‘İşte Mustafa Kemal budur’ dedi. Apo o zaman Kemalistti”

Yalçın Küçük, Öcalan’ın egosunu şişiriyor, ona devrimciliğin teori ve pratiğinde ulaşılmaz bir yerde olduğunu söylüyordu. O “önder” dedikçe Öcalan’ın ayakları yerden kesiliyordu.

Doğu Perinçek ise Öcalan’a çiçek sunarken çekilmiş resimlerini göstererek samimiyetinin hangi noktada olduğunu belirtmek istiyordu.

Dönem Pkk dönemiydi ve ne kadar “derin” adam varsa Pkk karargâhlarında boy gösteriyordu.

Pkk şimdinin Ergenekon’uyla gizlenemeyecek bir ilişki içindeydi.

Ergenekon’un teşvik ve kışkırtmalarıyla savaşı yaymaya, Hizbullah’a saldırmaya karar vermişti.

Bu süreç 2000 yıllara kadar devam etti. Devreye yeni bir aktör giriyordu: KCK.

Çatı örgütü diyorlardı; ama aslında yeni ilişkiler için yeniden formatlanan örgüt vardı ortada sadece.

Devreye MİT girmişti yeniden.

2004’lerde askeri vesayet geriletilince MİT, KCK içerisinde daha geniş bir alan buldu.

KCK, örgütlenmesini genişletti ve daha çok ses getiren işlere imza attı. MİT’in açtığı alanlarda hızla ilerlerken, gücün sarhoşluğuna kapıldı ve yapmaması gereken işler yaptı.

Gülen grubunun MİT konusunda hükümetle çekişmeye başlaması KCK için de bahar havasının bitmesi anlamına geliyordu.

Gülen grubu, MİT’i ele geçiremeyince itibarsızlaştırma yoluna gitti. Bunun için en kolay yol “terör”le bağlantısını deşifre etmekti.

Sızdırılan “Oslo görüşmeleri”nden sonra KCK operasyonu başladı.

Aslında operasyon MİT’e yönelikti; ama sonuçta KCK darbe yedi.

Mit elemanlarının 7 büyük ilde KCK’nin “1 numarası” konumuna yükseldiği iddia edildi ki, bu örgütün neredeyse MİT’in kontrolüne geçtiğinin göstergesiydi.

Sessiz sedasız tasfiye edildi KCK.

Ama bir türlü kendisi olamayan, sürekli birileri tarafından fitlenen örgüt bu sefer de “Paralel yapı”nın etki alanına giriyordu.

Ydg-h adı verilen çetenin ortaya çıkış hikayesi de böyle başlar.

Madde bağımlısı, adli suçlardan sabıkalı olan gençler toplanıp bir örgüt çatısı altında bir araya getirildi.

Paralel yapı bazen onlara taş attırdı, bazen molotof.

Taş atan çocuklar yakalanıp konuşturulduklarında “10 lira” karşılığı bu işin yaptırıldığı ortaya çıktı.

Batman’da bir olay tezgâhlandı mesela. Paralel yapının HÜDA PAR gönüllüsüne karşı yaptığı provakasyonda taşlar yerli yerine iyice oturdu.

Silahlı saldırıyla bir BDP’li öldürüldü. Daha ortada hiçbir şey yokken polis ve valilik HÜDA PAR’ı suçladı, BDP de balıklama atladı.

Öldürülen şahsın son zamanlarda Pkk ile sorunlu olduğu, evinin daha önceden kurşunlandığı göz ardı edildi.

“Gizli bir tanık” bulundu ve mesele kapatıldı.

Aslında amaç kapatmak değil, yeni bir çatışma ortamı meydana getirmekti. Şimdilik hedefine ulaşamadı “Paralel yapı”. Tam da bu aralarda hükümetle çatışmaya girdikleri ve bütün zamanlarını montaj ve dublajlara ayırdıkları için YDG-H’yi başıboş bıraktılar.

Son işlerinde genellikle başarısızlığa uğradılar, molotoflar, bombalar ellerinde patladı.

Lice tezgahı da tutmadı.

Bismil’de psikopat elemanlarını yakalattılar ve düştükleri rezil durumu örtmek için saldırganlığın dozajını artırma yoluna gittiler.
Ve son skandal olay…

Çetelerden yeterli verimi alamayan “Paralel yapı” bizatihi işe el attı ve provakasyon amaçlı olarak duvara “Biji serok apo” diye yazdı.

Suçüstü yakalanıp rezil oldu.

Pkk-BDP cenahından ses yok!

Konuşurlarsa kötü olabilir diye düşünüyor birileri. Yine “kendileri” olamadıkları ortaya çıkacak çünkü.

Bir dönem Ergenekon, bir dönem MİT, şimdi de Paralel Yapı…

Her dönem kim güçlüyse onunla çalışmışlar. Bir de kendileri olmayı deneseler… Bu kadar farklı kimlikten sonra “kendi” olmak çok zor gelecek diye düşünüyor ve yanaşmıyorlar.

“Yeni güç” daha tam belirgin olmadığı için bekleyişteler.

Bu arada yedekte (HDP içinde) Kemalist solcular da bekliyor.

Tilki ve kürkçü dükkanı meselesini biliyorsunuz.

Kürkçü’nün dükkanı hazır.