AVCI NASIL AV OLDU?

Ekleme: 06.03.2014 08:53:00 / Güncelleme: 06.03.2014 08:53:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

M.Müfit Yaray / doğruhaber/haber-yorum

Kötü niyetli insanların müdahalesine açık olan her türlü görüntü ve ses kayıtlarının, kesinliği ispatlanmamış bilgisayar çıktılarının Hukuksal alanda delil olarak kabul edilmesine ve bunlarla masum insanların canın yakılmasına acilen son verilmelidir. Çünkü bu tür kayıtların veya bilgisayar çıktılarının hepsiyle oynanmış olabilme ihtimali sürekli vardır. Buna itiraz edenler, bu çetelerin yarın kendilerinin de montajlanmış ses veya görüntü kayıtlarının internete servis edilebileceğini ya da bilgisayarına onları yıllarca cezaevinde süründürecek bir belge konulabileceğini asla unutmamalıdırlar.

Yıllardan beri cezaevlerinde çürümeye bırakılmış birçok kişi polisin kendileri hakkında olmayan deliller ürettiğini, hatta evlerine baskın esnasında silah da dahil çeşitli suç unsuru olabilecek şeyler koyduğunu, sonra da kendilerinin bunlarla suçlandığını avazları çıktığı kadar bağırarak haykırmakta, ama seslerini bir türlü kimseye duyuramamaktadırlar. Onlara göre ” Polis önce rahatsız olduğu kişilerin evlerine ve işyerine baskın yaparak bilgisayarlarına veya Hard disklerine el koyup götürüyor ve aylarca yanlarında tutarak sanıkların veya avukatlarının bulunmadığı bir ortamda inceleme adı altında istediği her türlü müdahaleyi, ekleme ve çıkarmayı rahatlıkla yapabiliyor. Sonra da mahkeme heyetine sanıkların bilgisayarından şu belge çıktı diyerek sanıkların hayatlarını karartacak, yıllarca cezaevinde süründürecek bir belge sunuyor. Sanıklar her ne kadar böyle bir belgeden habersiz olduklarını, kendilerinin böyle bir belgeye sahip olmadıklarını söyleseler de, mahkeme heyeti asla “suçluların söylediklerine” itibar etmiyor ve Şerefli Türk Polisinin! ve onların iddialarıyla yola çıkan savcıların söylediklerini doğru kabul ederek suçlulara! hemen gereken! cezayı veriyor.

Türkiye de bu tür haksızlıklarla mağdur edilenlerin tam sayısını bilebilmek gerçekten imkânsız. Ama ben size bu durumda olduğunu iddia edip haklılığını ispatlayanlardan birkaç örnek vereyim.

Paralel Örgüt’ü ilk görüp deşifre edenlerden birisi olan ve bu nedenle hala Silivri’de bedel ödeyen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Ciddi kıyımlar yapılıyor cemaatten olmayanların başlarına inanılmaz olaylar geliyor” diyerek bakın yukarıda anlattığımız gerçekleri başından geçen olaylardan yola çıkarak nasıl anlatıyor.

“Daha düne kadar ben cemaatin saygı duyduğu kahraman olarak gördüğü birisiydim. Ne zaman ki onlara ‘yanlış yapıyorsunuz ‘dedim tuzaklar, karalamalar, komplolar bir anda başlayıverdi. Makam odamı ararken elleriyle ürettikleri delilleri yerleştirdiler... Odamdan tuhaf, sesleri anlaşılmayan bantlar çıkardılar ki ben hayatta bant dinlemem ve bant dinleme cihazım da yok. Onlar bunu bilmiyorlar tabi. Yargı makamlarından bile sakladıkları, sahte isimlerle aldıkları mahkeme kararlarıyla dinlemeler yaptılar. Devrimci Karargâh diye bir örgüt bulup beni ona yapıştırdılar.

Bütün bu olanlara bakınca aslında suç için delil oluşturmanın oldukça kolay (olduğu çıkıyor ortaya)... Ancak normal şartlarda onlar asla sadece bir sahte delil üretemezler. Çünkü bu hemen anlaşılır. Diyelim ki polis yaptı, amiri anlar. Amiri anlamazsa Ankara anlar. Savcı anlamazsa hâkim kesin anlar. Mahkeme anlamazsa Yargıtay anlar… Yani elbette anlayan birisi çıkar. Ama ya hepsi bu işin içindeyse o zaman nasıl ortaya çıkar… Belgeyi üreten, delil kabul eden, inceleyen, yargılayan aynı örgütün üyesi olursa o kumpas çok zor bozulur.

Bir de sahte delil üretmek için alanın-sistemin daraltılması lazım. Çünkü geniş alanda bunu yapamazsınız. Onlar da bunu yapmışlar işte. Asıl tehlike olan buydu. Sistemi öyle daraltmışlar ki sahte delil üretebilmek için en gerekli olan iki birimle sınırlandırılmış. Nedir o iki birim? Terör ve İstihbarat birimi...”*

Yine bu konuda paralel yapının Emniyet imamı olduğu söylenen ve Yusuf Gezgin ismiyle yazdığı yazılarla paralel yapıya direktifler verdiği söylenen Kozanlı Ömer hakkında “Yıldıray Oğur yaptığı araştırmaların sonunda şöyle diyor;

“Gerçekten karşımızda karanlık komplo teorileri, içinde bol bol kripto, pers geçen, eski Türkiye jargonu, korkutan çıkmış öngörüler, tehditler, şantajlardan oluşan bir külliyat var. Yahu akıl almaz şeyler kim ciddiye alır bu adamı?’ demeyin. Almaz olurlar mı? O adamın yazdıklarının neticesinde bir sürü insan mağdur oldu, mahkûm oldu, yerlerinden yurtlarından oldular. Evet akıl almaz gibi gözüküyor. (ama hepsi gerçek)”*