Irak… Lübnan… Ve Bölgesel Entrikanın Açık Kodları

Ekleme: 13.01.2014 09:56:00 / Güncelleme: 13.01.2014 09:56:00 / Okur Köşesi
Destek için 
Hüseyin Sağlam / Dğruhaber
Haber Yorum
 
Son zamanlarda Irak ve Lübnan’da yaşanan çatışma ve patlayan bombalı araçlar, dikkatleri Suriye’den daha çok bu iki ülkeye çevirdi.

Her iki ülkede yaşanan çatışma ve bombalamaların şekilleri farklı olsa da ortak yönleri, çatışmaların topyekûn bir Şii-Sünni çatışması seyrine dönüştürülmek istenmesidir.

Lübnan’daki patlamalar farklı kesimlere yönelse de son patlamaların Hizbullah kontrolündeki bölgeleri hedef almasının, Hizbullah’ı iç çatışmaya sürükleme gayretinin bir sonucu olduğu açıktır. Daha ziyade Suriye sorununun halledilmesinden sonra Lübnan’a ve tabii ki Hizbullah’a yönelmeyi öngören planın varlığı, Suriye sorununda farklı bir durumun oluşmasından sonra sekteye uğradığı düşünülürken patlayan bombalar, artık Lübnan için öngörülen Hizbullah’ı tasfiye planını aşıp iç çatışmalara boğma şekline dönüştüğü görülmektedir.

Belli bir hedef olmaksızın sadece kaosa ayarlı iç çatışma stratejisinin ise genellikle başka merkezlere mesaj ya da pazarlık anlamına geldiği bilinmektedir.

Irak’taki son kapsamlı kalkışmanın, nitelik olarak Lübnan’daki durumdan farklı olsa da aynı amaca yönelik olduğu aşikârdır. Zaten çatışma ve bombalamaları mesaj veya pazarlık olarak devreye koymak, bugün için başvurulan bir yöntem olmayıp Saddam’ın düşmesinden beri artık etrafının kuşatıldığını düşünen Suudi yönetiminin sıkça başvurduğu bir yöntem halini almıştır. Kuşatılmışlık hissinin aynı zamanda siyonist rejiminin sahip olduğu korku hisleri olması ise olaylara farklı bir boyut kazandırmaktadır.

Suriye üzerinden paylaşılmak istenen kozlar yürüyemedi. Hatta Suriye’ye “fetih”e giderken P5+1’le anlaşması sonucunda İran’ın önü daha fazla açıldı. Bu durum kuşatılmışlık histerisine yakalanan Suudi ve siyonist rejimi hem hayal kırıklığına uğrattı hem de korku ve öfkelerini daha fazla artırdı. Irak’ta hiç son bulmamış olsa da çatışmalarda kapsam genişlemesine gidilmesi ve Lübnan’ın karıştırılmak istenmesi de malum ikilinin örtüşen kuşatılmışlık hislerinden ayrı düşünülemez.
Bu anlamda bölgenin yeniden ateşe verilerek kuşatılmışlık hissini yarma operasyonunda malum ikili için kırılma noktasının İran ile P5+1 anlaşması olduğunu anımsatmaya gerek yok.

Anlaşmadan sonra The Washington TİMES’ta Suudi’ye peşin çek verildiğini gösteren Amerika’daki meşhur Neo-concuların sözcülerinden Daniel Pipes’in kaleme aldığı bir yazı, aslında İran’ın önünün kapatılması adına Suudi patentli “öngörülemeyecek tepki” hakkında fikir vermeye yetiyordu.

Daniel PİPES, olası tüm cinnet saldırıları için Suudi’nin kendince “haklı” pozisyonuna vurgu yaparken sıraladığı gerekçelerin tümünü aslında israil’in kaygılarını özetleyen gerekçelerden seçmesi, tipik bir klasik üçkağıtçılık örneğinin ötesine geçmiyordu.

İsrail’in kaygılarının Suudilerin kaygılarıymış gibi sıralanması Suudi diplomatların beyanatlarıyla süslenerek servis edilen yazıda israil faktörünün tamamen gizlenmesi, meseleyi sadece Sünnilerle Şiiler arasında oluşan bir üstünlük mücadelesi kılıfına sokmayı beraberinde getiriyordu.

Aşağıda bir bölümünü alıntıladığımız Daniel Pipes’in yazısına bakmak, herhalde Suudi’nin israil’in korku hislerini taşıyan bir Truva atına dönüştürüldüğünü göstermeye yetiyor