Bütün Müslümanlar kardeştir. Kardeş, kardeşinin kendisinden daha iyi bir duruma gelmesini ister. Kardeş, kardeşini kendisine tercih edendir. Kardeşlik, elle tutulan, gözle görülen, sözle duyulan olmalıdır. Yani böyle bir kişiliğin bizde yaşaması lazım. Kendisi açken ekmeğini kardeşine vermek, fedakârlık göstermek kardeşliğin bir ahde vefasıdır. Bazen malıyla fedakârlık edip Hz. Ebubekir gibi, bazen sözüyle Musab Bin Umeyr gibi, bazen canıyla Şehit Aziz gibi bombaya yüz üstü atlamak şehit olmak, kan dökmek kardeşi için, kardeşi için…
Evet, tarihte çok güzel uhuvvet timsali şahsiyetler var. Aynı davada yol alırken, birbirlerine küsmediler, darılmadılar, kızmadılar. Bugün bize kadar bu hayat hikâyeleri ulaşmışsa bizim de bunları örnek almamız gerekmez mi? Eğer aynı yola baş koymuş iki kardeş gibi yaşayan arkadaş birdiğerine kızıp darılması ve o varsa ben giderim demesi kesinlikle kendisini suçlu gösterir. Hatta boş yere 80 sopa yese bile bu sözü söyleyip gitmesi dâhilinde kendisi suçludur. Çünkü dava aynı, yol aynı, böyle şeyler için kardeşliği bırakması, bozulan kardeşliğin de dava yansıması sonucu kötü bir netice doğar.
Velhasıl hangi ırk, hangi mezhep, hangi dil olursa olsun sakat, kör veya sağır olsun kardeşliğin asla bozulmaması lazım. Şayet bozulursa bu sonuçlar bizim hedeflerimizi, yolumuzu, davamızı zedeler.
Enes Erdal / Adıyaman (Kahta) - Yaş: 17