Dünyada 160 milyondan fazla çocuk her gün okul yerine işe gitmek zorunda kalıyor.
En fazla çocuk işçinin bulunduğu bölgeler arasında sahra altı Afrika, Çin, Hindistan ve Amerika öne çıkıyor.
Çocuk işçilerin 89,3 milyonu 5-11 yaş arasındaki küçüklerden oluşuyor. 35,6 milyon çocuk ise 12-14 yaş grubunda yer alıyor.
Uluslararası çalışma örgütünün tanımına göre çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyuyor.
Bu durum çocukların potansiyellerini ve saygınlıklarını eksiltiyor. Zihinsel ve fiziksel gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor.
Örgütün raporu, çocuk işçilerin sayısının özellikle 2020-2024 baz alındığında 8,4 milyon arttığını gösteriyor.
Çocuk işçiliği, çocukları okula devam etmekten alıkoyuyor hatta çocukları okuldan daha erken ayrılmaya mecbur bırakıyor.
En kötü biçimde çocuk işçiliği, çocukları köleleştiren, ailelerinden ayıran, ciddi hastalıklara maruz bırakan ve erken yaşlarda büyük şehirlerde yalnız başına kalmalarına neden olan bir nedene dönüşmektedir.
Çocuk işçiliğinin, sanayi devrimi ve kapitalizmin getirdiği tüketim alışkanlıklarıyla arttığı, çocukların çalışma koşulları ve güvencelerinin ise yetişkinlere kıyasla çok daha kötü olduğu ifade ediliyor.
Küresel şirketlerin, maliyetleri düşürmek amacıyla çocuk işçiliğinin yaygın olduğu bölgelere yatırım yapması, bu oranların artmasına neden oluyor.
Merdiven altı atölyeler veya kontrolsüz, işçi haklarından yoksun alanlarda çocuklar çalıştırılıyor.
Neoliberal politikalar çerçevesinde oluşturulan serbest üretim bölgeleri de bu sorunu körüklüyor.
Çin, Hindistan ve ABD başta olmak üzere dünya genelinde 150'den fazla ülkede 5 bin 400'ün üzerinde özel ekonomik bölge bulunuyor ve bu bölgelerin büyük bir kısmı, çocuk işçiliğinin yoğun olduğu alanlar arasında yer alıyor.
Sonuç olarak kapitalizm tüm unsurlarıyla "para kazanalım da nasıl kazandığımızın önemi yok" diyor ve nihayetinde olan çocuklara oluyor. Küçücük çocuklar modern çağın köleleri haline getiriliyorlar.