İslami değerlere yönelik saldırılarda şahıslar 'ışık hızıyla' serbest kalırken ''Atatürk’ü koruma kanunu” olarak bilinen “5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'' gerekçesiyle Kemalizm ve Atatürkçülük hakkında eleştiri yapan herkes ışık hızıyla tutuklanıyor.
5816 sayılı kanunun son mağduru Onkoloji Doktoru Mehmet Arslan oldu. 10 Kasım’da Taksim Meydanı’nda “Putlara tapınma! Saygı Allah'a olur" diyen Onkoloji Doktoru Mehmet Arslan, çıkarıldığı mahkemece ışık hızıyla tutuklandı.
Mehmet Arslan'ın hemen öncesinde ise Hatay’daki sokak röportajında “Atatürk’ü sevmiyorum. Anti kemalistim.” diyen Muhammed Fatih Kaptan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
2018 yılında Edirne'de “Atatürk ilah değildir” dediği için tutuklanan Tıp Fakültesi öğrencisi Emine ile Hakim'in mahkemedeki diyaloğu yaşanan hukuk garabetini ortaya koyuyor.
Hakim'in, ''Atatürk ilah değil demişsin?'' sorusuna Emine, ''Evet dedim. İlah mıdır?'' yanıtını vermiş, Hakim ise karşılığında ''- değildir. Ama niye söylüyorsun?'' demişti.
Mustafa Kemal'e yönelik hakaret içermeyen ifadeler dahi tutuklama gerekçesi sayılıyorken aynı prosedür dini değerleri aşağılayanlara ise uygulanmıyor.. Sosyal medya hesabından Şeriata ağır ifadelerle hakaret eden ve gözaltı süreci ''gözaltına alınmadan ben bir 5 dakika izin istedim kendime. Bir rakı koydum oturdum onlar diyor görevini yaparken ben de bir kadeh rakı içtim" diyerek anlatan, kameralara gülerek poz veren Avukat Feyza Altun 'halkın belirli bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama' suçundan sadece 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Cumhuriyet Savcısı ise mütalaasında Feyza Altun’un 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etmişti.
HÜDA PAR HUKUKİ DESTEK SAĞLAYACAK
HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, Mehmet Arslan ile ilgili hukuki sürecin takipçisi olacaklarını duyurdu.
Son dönemde yapılan eleştirilerin dahi 5816 sayılı kanun gerekçe gösterilerek tutuklama sebebi sayıldığına değinen Şahin,
''Son dönemlerde Kemalizm ve Atatürkçülük hakkında eleştiri yapanların behemehâl tutuklanması, yargının içine düştüğü derin adaletsizlik krizinin ve resmi ideolojik dayatmaya teslimiyetin en net göstergesidir.
Bu kararla yargı açıkça şunu söylüyor; herkes düşünce ve ifade hürriyeti bağlamında istediği konuda istediği şekilde konuşabilir, eleştirebilir ama Kemalizm ve Atatürkçülük hakkında kimse konuşamaz, eleştiremez ve bir takım ritüellere yönelik zinhar itikadi yorumlar yapamaz.
Şimdi buna adalet mi diyeceğiz?'' ifadelerini kullandı.