Diyarbakır'ın ilk yerleşim yerinin başladığı yer olarak bilinen ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Amida Höyük Artuklu Sarayında kazı çalışmaları devam ediyor.
Daha önce 7 bin ve 9 bin yıllık yangın tabakaları, Halaf dönemine ait 7 bin 500 yıllık mimari kalıntılar, yaklaşık olarak bin 800 yıllık gizli geçit, su kanalları ve kalorifer sistemi, bin 700 yıllık mezar odaları ve Kral Yolu, 800 yıllık mermer parçaları, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma 782 el bombası gibi kalıntıların ortaya çıkarıldığı arkeolojik kazılarda bu yıl Artuklu Sarayı'nın kabul salonunun doğu eyvanında ve Saraykapı ile Kral Yolu arasındaki alanda çalışma yürütülüyor.
"Kesintisiz yaşamın olması bakımından Amida Höyük şu anda dünyada ikinci kent konumundadır"
Yürütülen kazı çalışmaları ve bulunan mühürle ilgili açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, Amida Höyük'ün 11 bin yıllık tarihi geçmişi olan Filistin’in Eriha kentinden sonra kesintisiz yaşamın olması bakımından ikinci kent konumunda yer aldığına vurgu yaptı.
Prof. Yıldız, "Amida Höyük Artuklu Sarayı kapsamında yaptığımız çalışmalarda hem Kral Yolu kısmında hem de sarayın bulunduğu alanda çalışmalar devam ediyor. Bu yılki çalışmalarda özellikle bir silindirilik mühür bulundu. Bu silindirik mühür bizim için önemli. Çünkü kazımızda bulunan ilk silindirik mühür. 2018 yılından beri yaptığımız kazı çalışmalarında yaklaşık 1800 yıllık gizli geçit, su kanalları bulunmuştu. 1700 yıllık kral yolu ve mezar odaları, 800 yıllık mermer parçaları milattan önce 5 bin 7 bin yıllarına ait yani yaklaşık 7-9 bin yıllık yangın tabakaları gelmişti. Yaptığımız çalışmalarda 10 bin yıldır kesintisiz olarak yaşamın devam etmiş olduğu netleşti. Bu özelliğiyle kesintisiz yaşamın olması bakımından Amida Höyük şu anda dünyada ikinci kent konumundadır. Filistin’in Eriha kenti 11 bin yıllık tarihi ile birinci sırada yer alıyor. Tabi Amida Höyük kazıldıkça çok sürpriz buluntularla karşılaşmaya devam edeceğiz." dedi.
"Mührün bulunuşu, bu bölgede o dönem güçlü bir ticaret ağının olduğunun göstergesidir"
Mührün özelliklerine dikkat çeken Yıldız, "Mühre baktığımızda; silindirik ve tarih olarak Geç Uruk döneminde milattan önce 3 bin 400 ile 3 bin 100 yılları arasında tarihlendirebileceğimiz bir mühür. Bu mührün benzeri daha önce Bismil Müslüman Tepe kazılarında da çıkmıştı. Orada tam çıkmıştı. Bizde kırık olarak geldi. Mührün üzerinde baklava dilimi şeklinde geometrik süslemeler bulunmaktadır. Mühür hem yapıldığı dönem özelliği bakımından hem de üzerindeki süslemelerle eşsiz bir mühür konumundadır." ifadelerini kullandı.
Yıldız, "Bu tür mühürler genelde belgelerde, çuval ve çömleklerin ağızlarını kapatmak için kullanılmaktadır. Tabi Mührün bulunuşu aynı zamanda bu bölgede o dönem güçlü bir ticaret ağının olduğunun da göstergesidir. Daha önce de Amida Höyük Kazısı’nda Kalkolotik döneme bir mühür bulunmuştu. Hem o mühür hem de bu mühür içerisinde ip geçirilerek boyuna asılan mühürlerdendir. Kazımızda bulunan ilk silindirik mühürdür, ancak kazıdaki ikinci mühür buluntusudur." şeklinde konuştu.
"10 bin yıl önce Amida Höyük'de yerleşimin başladığı ve kesintisiz devam ettiğini söyleyebiliriz"
Diyarbakır'da kesintisiz yerleşimle ilgili verileri de aktaran Yıldız, şunları söyledi:
"İlk başladığımızda ortalama 5 bin yıllık bir tarih vardı. Akabinde gelen verilerle 6, 7, 8 bin en son 9 bin yıl. Özellikle şehrin Milattan önce 5 ile 7 bin yılları arasında yakılmasından dolayı meydana gelen yangın tabakalarından tahmin etmiştik. TUBİTAK analizleriyle Amida Höyük'ün bulunduğu bu günkü Diyarbakır şehrinin tarihi 9 bin yıllık olarak netlik kazanmıştı. Bu yıl Saray Kapı kısmında Kral Yolu devamında açtığımız açmada daha önce netleşmiş yanık izlerinden sonra tabakalarda ki gerek obsidyen parçaları gerekse çanak çömlek parçalarından burada ki yerleşimin 10 bin yıla kadar çıktığı netleşmiş oldu. Bunlarda TÜBİTAK’a gönderilecek, biz tahmini söylüyoruz. Analizden sonra bunlar netleşmiş olacak. Şu an için milattan önce 8 bin, günümüzden 10 bin yıl önce Amida Höyük'de yerleşimin başladığı ve kesintisiz olarak devam ettiğini söyleyebiliriz. İleriki çalışmalarda belki bu tarih daha da ileriye gidecektir." (İLKHA)