Prof. Dr. Çelik: Aile yapısı ne kadar sağlam ise toplum da o kadar sağlam demektir

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çelik, toplumda aile yapısı ne kadar sağlam ise toplumun da o kadar sağlam olacağını kaydetti.

Ekleme: 03.10.2024 20:09:17 / Güncelleme: 03.10.2024 20:39:23 / Güncel / Kahramanmaraş Haberleri
Destek için 

Her geçen gün aile bağlarının zayıflamasının beraberinde bir çok sorun ve sıkıntı getirdiğine değinen Çelik, kişilikli nesillerin sağlam aile ortamlarında yetiştiğine dikkat çekti.

Çelik, "Bir toplumda aile yapısı ne kadar sağlam ise o toplum da o kadar sağlam demektir. Aile bağları ne kadar sağlam olursa aile de o kadar sağlam demektir. Toplumları ayakta tutan aile, aileleri ayakta tutan ise aileyi meydana getiren fertler arasındaki bağlardır.  Aile üyeleri içerisinde iletişim ne kadar sağlam olursa o ortamda yetişen fertler de bir o kadar sağlıklı olur." dedi.

"Aile bağlarının sağlam olması toplumun ayakta kalmasını sağlar"

Toplumu ayakta tutan değerlerin yok edildiğine değinen Çelik, "Batılı müsteşriklerin söyle bir sözü var, 'Bir toplumu yıkmak istiyorsanız şu üç şeyi yapın: Aile yapısını bozun, eğitim sistemlerini değiştirin, rol modellerini yok edin.' Aile yapısının bozulması, aile fertleri arasındaki bağın zayıflaması ile başlar. Onun için aile bağlarının sağlam olması toplumların da sağlam olması demektir. Aile bağlarının sağlam olması, aile içerisindeki huzur ve saadetin devamlı olmasını sağlar. 'Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da kendisinde huzur bulmanız için eşini) yaratan O'dur.” (A’râf: 189) ayet-i kerimesinde de buyrulduğu gibi eşler birbirlerinin huzur kaynaklarıdırlar. Bu kaynaklar birbirlerinden ne kadar istifade ederler ise huzurları da o kadar artar. Bu eşlerin yaşadığı evler de gerçek manada mesken (huzurun merkezi) haline gelirler. 'Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’nun (varlığının) delillerindendir” (Rum: 21) ayet-i kerimesinde ifade edildiği gibi Allah (Celle Celaluhu), aile fertleri arasında sevgi ve merhamet var etmektedir. Bu merhamet ve sevgi aile birliği devam ettiği müddetçe var olur. Ama bu birliktelik zayıflamaya başladığı andan itibaren aile bireyleri arasındaki sevgi ve merhamet duyguları da kaybolmaya başlar. Sevgi ve merhamet, aile yapısını ayakta tutan ruhtur. Ruh çıktığında beden sadece bir ceset olarak kalır ve kısa bir süre sonra çürümeye başlar, yok olur gider." ifadelerini kullandı.

"Kişilikli nesiller sağlam aile ortamlarında yetişir"

Aile bağlarının önemine değinen Çelik, "Onlar sizin için elbisedirler, siz de onlar için elbisesiniz.' (Bakara: 187) ayet-i kerimesinde eşler arasındaki bağ bir elbise ile vücut arasındaki ilişkiye benzetilmiş. Elbisenin insanı koruduğu gibi eşlerin de birbirlerini haramdan koruduklarına, birbirlerinin kusurlarını gizlediklerine dikkat çekilmiş. Yine elbise, insanın iffetini muhafaza ettiği gibi eşlerin de birbirlerinin iffetini muhafaza edeceklerine ve onların iffetli olmalarına katkı sağlayacağına vurgu yapılmıştır. Eşler arasındaki bu bağın zayıflaması demek elbisenin yırtılması demektir. Nasıl ki yırtık elbise artık yapması gereken fonksiyonları yapamaz hale gelir ise aile bağları zayıflamış olan eşlerin de görevlerini yapamayacakları anlamına gelir. Kişilikli nesiller sağlam aile ortamlarında yetişirler. 'Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hıristiyan veya Mecûsî yapar…' (Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2; Müslim, Kader, 22) Hadisi şerifinde de buyrulduğu gibi insanın kişiliğinin oluşmasında iki şey önemlidir; yaratılıştan gelen fıtri özellikler ve çevre. Çevre denildiğinde de ilk akla gelen ailedir. Çocuğun şekillenmesinde ailenin önemi asla inkar edilemez. Onun için aile bireyleri arasında iletişim ne kadar kuvvetli ise çocuğun onurlu bir kişiliğe sahip olması da o kadar yüksektir. Ama ile bireyleri arasındaki bağ zayıflar veya koparsa bunun olumsuz yansımaları direkt olarak çocuk üzerinde görülebilir." şeklinde konuştu.

"Büyüklerin tecrübesinden istifade edebilmek hayatı kolaylaştırır"

"Okul öncesi dönemde çocuk bir taraftan sosyalleşirken diğer taraftan kendisine en ince ayrıntılarına kadar taklit edebileceği bir örnek model arar." şeklinde konuşan Çelik, şöyle devam etti:

 "Bu dönemde aile bireylerinin sergileyeceği davranışlar, çocuğun bundan sonraki hayatı için son derece önemlidir. Çocuk içerisinde yetişmiş olduğu ailenin yapısına göre şahsiyetli bir kişiliğe sahip olabileceği gibi silik bir kişilik sahibi de olabilir. Çocukların daha kolay ve sağlıklı eğitilmesine katkı sağlar. Büyüklerin tecrübesinden istifade edebilmek hayatı kolaylaştırır. Çocukların sağlıklı yetişmesinde sadece bilgi önemli değil büyüklerin tecrübesi de çok değerlidir. Aile fertleri arasındaki ilişki ne kadar kuvvetli olursa bu ortamda yetişecek çocukların sağlıklı olması o kadar yüksektir. Aile bağları sağlam olan ortamlarda aile büyükleri tecrübelerini çok daha kolay ve hızlı şekilde yeni evlenen çiftlere aktarabilirler. Çocukların yetişmesinde bu tür tecrübeler son derece önemlidir. Aile bireyleri arasındaki iletişim bağı koparsa büyüklerden gençlere tecrübe akışı da duracaktır. Büyüklerin tecrübelerinden faydalanamayan çiftler birçok şeyi deneme yanılma yöntemi ile öğrenmeye çalışacaklar. Belki de birçok yanlışa düşebilecekleri için çocuk eğitiminde başarılı olamayacaklardır."

"Aile fertleri arasındaki sağlam bağ, sağlam aile demektir"

Aile bağları zayıfladığında karşılaşılabilecek olumsuzluklara da değinen Çelik, aile fertleri arasındaki sağlam bağın, sağlam aile demek olduğuna vurgu yaptı.

Çelik, "Aile bağlarının zayıflaması, aile yapısının yıkılmaya doğru yüz tutması demektir. Aile fertleri arasındaki ilişki, bir binanın tuğlalarını birbirine bağlayan harç gibidir. Aradaki harç ne kadar sağlam olur ise duvar da o kadar sağlam olur. Onun gibi aile içindeki bağlar ne kadar sağlam olursa o aile de o kadar sağlam olur ve kolay kolay yıkılmaz.  Bu bağ zayıflar veya zayıflamaya başlar ise yavaş yavaş yıkılmaya doğru gider. Aile fertleri arasındaki sağlam bağ, sağlam aile demektir." dedi.

"Ailede huzur kaybolur"

Çelik, "Başta eşler olmak üzere aile içerisinde herkes bu huzursuzluktan nasibini alır. Eşlerin birbirinden kopuk olmaları çocukların da o şekilde yetişmesine neden olacaktır. Fertler arasında iletişim olmayan aileler, her bir parçası bir yerde olan arabaya benzer. Bu parçalar bir araya gelmediğin müddetçe araba çalışmaz ve o parçalar işe yaramaz. Aile fertleri de bir araya gelmediğinde aynı düzensizlik ortaya çıkar. " ifadelerini kullandı.

"Çocuklarda sosyalleşme olmaz"

Huzursuz ailelerde çocukların sosyal olamayacağını dile getiren Çelik, "Çocuğun sosyalleşmesi bir toplum içerisinde yetişmesi ve onlarla bazı şeyleri paylaşması ile oluşur ve gelişir. Aile bağları kopuk bir ortamda yetişen çocukların sosyalleşmesi için en önemli şey yok olmuş demektir. Bundan dolayı gerekli sosyalleşmeyi de sağlayamamaktadırlar.  Asosyal birer fert olarak büyümekte ilerleyen yaşlarında da hiçbir topluma katılamamaktadırlar. Bir iş veya meslek sahibi olsalar sadece işlerine odaklanıp çevresindeki hiç kimse ile iletişim kuramamaktadırlar.

Bu ortamda yetişen çocuklarda şahsiyet sorunu ortaya çıkar. Aile olmanın amaçlarından birisi de çocuk sahibi olmaktır. Çocuk yaratılıştan bazı özelliklere sahip olsa da bunların gelişeceği yer ailedir. Çocukta yaratılıştan gelen sevme ve nefret etme duyguları vardır. Ama çocuk neyi sevip nelerden nefret edeceğini aileden öğrenir. Mutlu olma ve üzülme gibi duygular yaratılıştan ona verilmiştir. Ama çocuk nelerden mutlu olacağını ve nelere üzüleceğini aileden öğrenir. Yani bir takım duygusal özellikler birer boş kap gibi çocuklara yaratılıştan verilmiştir. Fakat çocuk bunları ne ile dolduracağını ailesinden öğrenir. Onun için çocuğun yetişeceği aile ortamında aile bağları ne kadar sağlam olursa çocuk ta o kadar şahsiyetli ve sağlıklı yetişir. Ama aile bağları kopuk ise duygusal anlamda çok eksiklikler yaşar." şeklinde konuştu.

"Çocuklar karakteri ailede kazanır"

 Aile bağları kopuk olan çocuklarda suça eğilimin daha fazla olduğunu belirten Çelik, "Sorunlu aile ortamında yetişen çocuklar adeta birer suç makinasına dönüşebilmektedirler. Onlarda suça eğilim daha fazla olduğu ve kolay bir şekilde suç işleyebildikleri gözlemlenmiştir. Aile adeta kişileri koruyan bir kale gibidir. Kalenin duvarlarında çatlaklar veya yıkılmalar olduğunda o kalenin koruyucu özelliği azalmakta veya tamamen ortadan kalkmaktadır. Aile bağları arasında zayıflamalar veya kopmalar olduğunda fertleri koruyamayacak hale gelecek ve suç işleme oranı artacaktır. Utanma, merhamet, acıma.... gibi kişiyi değerli kılan duygular ailede kazanılır. Sağlam bir ailede yetişen kimse ahlak bakımından da donanımlı bir kimse olabilir. Fakat aile bağları zayıf olan bir ortamda bu duyguların kazanılması ve geliştirilmesi de zorlaşmaktadır. Böyle ortamlarda yetişen fertlerde ahlaki anlamda sıkıntılar olabilmektedir. Çocuklar karakteri ailede kazanır. 6 yaşına kadar kız çocuğu annede, erkek çocuğu babada şekillenir. Bu zaman süreci çocukların karakterlerinin oluşmaya başlandığı en önemli dönemdir. Aile bağları zayıf olan bir ortamda çocuğun kendisinde şekillenebileceği kimseler sorunlu olduklarından kendileri de sorunlu olacaktır." dedi.

"Sıla-i Rahim ortadan kalkar"

Aile bağları kuvvetli olmadığında sıla-i rahmin de ortadan kalkacağına değinen Çelik, "İslam'ın en fazla önem verdiği şeylerden birisi de sıla-i rahimdir. Akrabalar arası ilişkilerdir. Allah (cc) anne-baba olmak üzere yakın-uzak tüm akrabalar ile ilişkinin devam ettirilmesini emretmiştir. Çocuklardaki bu duygunun gelişmesi büyük oranda anne-babaya bağlıdır. Anne-babasını sürekli olarak akrabaları ile iletişimini devam ettirir bir şekilde gören çocuk ta aynı duyguları kazanacaktır. Fakat akrabalar arasındaki ilişki kopuk ise aynı şehirde veya aynı mahallede yaşamalarına rağmen çocuk amcasını, dayısını, teyzesini veya onların çocuklarını tanıyamamaktadır." ifadelerini kullandı.

"Çocuklarda özgüven eksikliği artar"

Zayıflayan aile bağlarının çocukları olumsuz etkileyeceğine değinen Çelik, "Aile bağları kuvvetli olan ortamlarda dünyaya gelen çocuklar daha küçük yaştan itibaren amca, dayı, hala, teyze, amca çocukları, teyze çocukları... ile aynı ortamı paylaşıp beraber büyüdükleri için öz güvenleri daha iyi gelişiyor. Mücadele etmesini ve hayatta kalabilmenin yollarını öğrenebiliyor. Ama böylesi ortamdan uzak kalan çocuklar ise sürekli bunun eksikliğini yaşadıkları için özgüvenleri yeterince gelişemeyebiliyor. Paylaşma duygusu azalır ve cimriliğe meyil artar. Kalabalık ve aile bağları kuvvetli ortamlarda yetişen çocuklar, sahip oldukları şeyleri her zaman birileri ile paylaşmak zorunda kalır. En basit etrafına oturdukları sofradaki ekmeği paylaşmaları gerekir. Onun için böyle bir ortamda yetişen çocuk paylaşmasını öğrenir ve cimrilik gibi kötü bir ahlaktan kurtulur. Ama sürekli olarak istedikleri elde edilmiş ve hiç kimse ile de paylaşmayı öğrenmemiş çocuklar ise çok saldırgan ve cimri olabilmektedirler. Küçükken sahip olduklarını paylaşmayan veya paylaşacağı ortamı bulamayan bu kimseler büyüdüklerinde de paylaşmaktan kaçınmaktadırlar." şeklinde konuştu.

"Görev ve sorumluluk bilinci yok olur"

 "Aile bağları kuvvetli olan ortamda yetişen çocuklara, yaşına ve seviyesine göre görev sorumluluklar verilir." ifadelerini kullanan çelik şöyle devam etti:

"Bir arada yaşamanın gereği olarak bu görev ve sorumlulukları her kes durumuna göre yerine getirir. Bu şekilde çocuktaki hem görev ve sorumluluk bilinci gelişir hem de bu özellikleri kazanır. Ama aile bireyleri arasında bu bağ zayıflamış ise çocuklar hiç böyle bir sorumluluğun altına girmeyi hissetmez ve giremez de. Sadece kendi istek ve arzuları doğrultusunda hareket eden birey haline gelir. Hiç kimsenin görev ve sorumluluğunu yüklenmediği için ilerideki evlilik hayatında da büyük bunalımlar yaşar. Evliliğin yüklemiş olduğu görev ve sorumlulukları idrak edemez ve yerine nasıl getireceğini de bilemediği için aile içerisinde huzursuzluklar yaşayabilir." (İLKHA)